Vücuttaki bütün hücreler karbonhidratların en küçük parçası olan glikozu kullanır. Açlık durumunda sağlıklı bir kişinin kan glikoz (şekeri) yoğunluğunun 70-100 mg/dL olması beklenir. Kan şekeri düzeyi, yemekten sonraki ilk saat içinde 120-140 mg/dL’ye yükselir. Yemek sonrası kan şekerinde görülen artışın hızı ve miktarı beslenme örüntüsüne göre farklılık gösterir. Kan glikozunun, karbonhidrat emilimi tamamlandıktan iki saat sonra normal düzeyine dönmesi beklenir.
Yemek sonrasında kan glikozu yükseldiğinde pankreas birkaç dakika içinde otomatik olarak uyarılarak insülin salınımını arttırır. Pankreasın beta hücrelerinden salgılanan insülin protein yapıda bir hormondur. İnsülinin temel görevlerinden biri de glikozun hücre içine girişini sağlayarak kan glikoz düzeyini ayarlamaktır. Kan glikoz seviyeleri düştüğünde ise, glukagon hormonu karaciğer tarafından salgılanır, glikojen glikoza parçalanır ve normal kan glikozu seviyesi tekrar sağlanır. Bu sistem bozulduğunda, süreç insülin direnci, metabolik sendrom ve sonunda T2DM’nin kronik durumlarına sebep olur. İnsülin direnci kabaca, normal kan insülin seviyelerine rağmen hedef dokuların insülin cevabının azalmasıyla karakterize durum olarak tanımlanabilir. Başta T2DM ve obezite olmak üzere birçok hastalığın patogenezinde önemli rol oynamaktadır.
Normal glikoz kontrolü olan yetişkinlerde açlık kan glikozunun 100 mg/dL’nin altında ve son 2-3 aydaki ortalama kan glikoz düzeyi ile ilişkili HbA1C’nin ise yaklaşık olarak %4-6 olması beklenir.
Sağlıklı Kişilerde Orucun Açlık Kan Glikozuna Etkisini İnceleyen Çalışmalar
- Cinsiyet dikkate alınarak, ramazan öncesi ve sonrasındaki vücut ağırlığı, kan lipit seviyeleri ve açlık kan glikozu (AKG) düzeylerini karşılaştıran bir meta-analizde; 2012 yılı haziran ayına kadar çeşitli kohort çalışmaları incelenmiştir. Sağlıklı ve normal vücut ağırlığına sahip bireylerin katılımıyla gerçekleştirilen çalışmaların tümünde ramazan ayı öncesi ve sonrası değerler karşılaştırılmıştır. Sağlıksız, obez ya da hamile kişilerin katılımıyla gerçekleştirilen, diyet planları ve egzersiz gibi deneysel tasarıma sahip çalışmalar hariç tutulmuştur. Birincil bulgu; ramazan’dan sonra açlık kan glikozu düzeylerinin ramazan öncesi seviyelere kıyasla her iki cinsiyet grubunda ve tüm grupta azalması olarak belirtilmiştir.
- 44 kadın ve 21 erkek gönüllünün katılımıyla gerçekleştirilen çalışmada; erkeklerde kadınlara göre daha yüksek açlık kan glikozu düzeyleri gözlenmiştir. Ramazan’dan sonra katılımcı kadınların AKG düzeylerinin önemli ölçüde arttığı, ramazan sırasında ve sonrasında egzersiz sıklığında azalma olduğu bildirilmiştir. Kadınlarda ramazan sonrası artan AKG seviyelerinin, azalan egzersiz sıklığı ile ilişkilendirilebileceği belirtilmiştir. Her ne kadar bu çalışmada ramazanda ki besin tüketim sıklığı kaydı alınmamış olsa da, kadınların ramazan ayında artan AKG seviyelerinin özellikle ramazanda tatlı isteğini bastırmak için basit şeker kaynaklarına yönelimi ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca aşırı şeker tüketimi, kan glikozunda anormal ruh hallerini ve davranışlarını arttırabilecek geniş dalgalanmalara sebep olabilir.
- Sistematik bir derlemede; oruç tutmanın insülin direncini azaltma ve kan glikozunu düzenleme gibi etkileri olabileceği önerilmiştir. Genç ve fazla kilolu kadınlar üzerinde yapılan randomize bir klinik araştırmada; ramazan ayından sonra insülin direnci ve açlık insülin düzeyleri azalmıştır.
- Yapılan farklı çalışmalarda ise ramazandan sonra katılımcıların AKG düzeylerinin önemli ölçüde azaldığı ya da değişmediği bildirilmiştir.
Sonuçlardaki farklılıkların; yaş, cinsiyet, etnik köken, fiziksel aktivite, sigara kullanımı, beslenme alışkanlıkları, kortizol sekresyonu, coğrafi varyasyon, mevsimsel değişikliklerin oruçlu bireyler üzerindeki etkisi, genetik arka plan ve altta yatan hastalıklardan kaynaklanabileceği belirtilmiştir. Farklı kültür ve topluluklardaki çeşitli yeme alışkanlıkları kesin olmayan sonuçlara sebep olmaktadır. Ramazan ayı sonrasında yapılan ölçümlerde; ölçümün bayram sonrası yapılması durumunda, bayramda sıkça tercih edilen ve genellikle ölçüsüz tüketilen ağır şerbetli hamur tatlılar, hamur işleri ve sarmalar da kan şekeri değerine yansıyacaktır.
Diyabet Hastaları Oruç Tutabilir Mi?
Kronik hastalığa sahip bireyler her yıl hekimlerce uyarılsa da ramazan ayında oruç tutmakta ısrarcı davranan hasta gruplarından biride kan şekerinin sürekli olarak kontrol edilmesi ve dengede tutulması gereken diyabet (DM) hastaları. Uzun süreli açlık, DM’li bireyleri sağlıklı bireylere göre daha farklı şekillerde ve oranlarda etkileyebilmektedir.
Diyabetli bireylerin oruç tutma kararı öncesinde hekime danışması gerekmektedir. Türkiye Endokrinoloji ve Metabolizma Derneği önerilerine göre hastalara ramazandan 1-2 ay önce risk değerlendirmesi yapılmalı ve düzenli kendi kendine kan glikozu ölçümü istenmelidir. Hastaların çok yüksek, yüksek, orta ve düşük risk gruplarından hangisine dahil olduğu belirlenir. Oruç tutup tutamayacağına karar verilerek önerilerde bulunulur. Ramazanda kalori/sıvı alımı ve ortaya çıkabilecek olası komplikasyonlar konusunda hasta eğitimine önem verilmelidir. Oruç sonrası Ramazan bayramı süresince hiperglisemi atakları açısından hastanın uyarılması ve şeker takibi gerekir.
Gerekli tedbirler alınmak ve yakın takip altında tutulmak şartıyla tıbbi açıdan oruç tutabilecek hastalar ramazan öncesinde ve süresince konuyla ilgili olarak eğitilmelidir. Kan glikozu ölçümünün gerekli olduğu, beslenme, egzersiz ve ilaç dozlarının ayarlanması gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir.
Oruç tutulmasına izin verilmeyen ancak oruç tutmakta ısrarcı davranan hastaların yaşadığı uzun süreli açlık, ilaçların kullanılmaması ya da kısıtlı kullanılması diyabetli bireylerde hipoglisemi ve hiperglisemi başta olmak üzere pek çok komplikasyonun görülmesine sebep olabilmektedir. Ramazan ayı öncesinde doğru kontrollerden geçmeyen, kontrolünü aksatan ve yetersiz glisemik kontrolü olan hastalarda komplikasyonların görülme oranı daha yüksektir.
Ramazan ayında oruç tutan Tip 1 veya Tip 2 diyabetli hastalarda hipoglisemi/hiperglisemi gelişme riski ramazan ayı öncesine göre artmaktadır. Sistematik bir derlemede oruç tutan Tip 1 DM’li hastaların, oruç tutan Tip 2 DM’li hastalara oranla daha fazla risk altında olduğu belirtilmiştir. Tip 1 Diyabet hastalarının hipoglisemiye daha yatkın olduğu bilinmektedir.
- Hem ramazan ayında hem de diğer dönemlerde DM’li hastaların bireysel hareket etmemeleri, bilimsel dayanağı olmayan yöntemlere başvurmamaları ve düzenli olarak hekim/diyetisyen kontrollerini aksatmamaları gerektiği unutulmamalıdır.
Sağlıklı ve Diyabetli Kişilerde Normal Kan Glikozu Düzeyini Sağlamak İçin Öneriler Nelerdir?
Glisemik indeks; karbonhidratlı bir gıdanın tüketildikten belirli bir süre sonunda kan glikozunu yükseltebilirliğini ifade eder. Gıdaların glisemik indeksi kan glikozunun yavaş ya da hızlı yükselmesini etkilemektedir. Glisemik indeksi yüksek besin alımıyla obezite, diyabet ve bunlarla ilintili diğer kronik hastalıkların görülme sıklığı arasında paralellikler saptandığından, sağlıklı beslenmede yer alan karbonhidrat içeren yiyeceklerin glisemik indekslerinin düşük olması önerilir.
Düşük glisemik indeksli diyet kan şekerinin düzenlenmesine yardımcı olarak Tip 2 DM riskini azaltır. Diyetin glisemik indeksini düşürmek için; günde 5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmelidir. Sıcak patates, bezelye, havuç, kuru meyveler, muz, üzüm, karpuz, kavun gibi besinlerin glisemik indeksi yüksek olduğu için, özellikle şeker hastaları tarafından daha az tercih edilmelidir.
Rafine tahıl ürünleri ve rafine şeker içeriğine sahip diyet, kan glikoz seviyesine olumsuz etki ederek T2DM riskini arttırmaktadır. Birçok hazır paketli ürün rafine şeker içermektedir. Pirinç yerine bulgur, beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği, meyve suyu yerine meyve ve tam taneli tahıl ürünleri tercih edilmelidir. Beyaz ekmek yerine tam buğday ekmeği tüketiminin, obezite ve diyabet gibi beslenme ilişkili hastalıkların riskini azalttığı ve hastalığa sahip bireylerde olumlu etkiler gösterdiği bilinmektedir. Böbrek ya da mide rahatsızlığı olmayan kişilerin haftada 2-3 kez kurubaklagilleri tüketmesi ve kabuğuyla tüketilebilen meyveleri bol su ile yıkayarak kabuklu tüketmeleri önerilir.
Yapılan çalışmalar; öğünlerde yalnızca karbonhidrat kaynaklı beslenmekten ziyade sağlıklı karbonhidrat kaynaklarının (tam buğday/çavdar ekmeği, bulgur, tam buğday unundan makarna, tahıllar) yanına sağlıklı protein (yumurta, tavuk, balık, az yağlı kırmızı et, peynir, süt ve ürünleri) kaynaklarını eklemenin glisemik kontrolü sağlamada yardımcı olacağını göstermektedir.
- Sağlıklı, eşlik eden kronik hastalığı bulunmayan, sigara kullanmayan, 18-65 yaş aralığında 10 erkek ve 10 kadın gönüllünün katılımıyla gerçekleştirilen bir çalışmada; reçel ve reçel+yumurta kombinasyonunun açlık kan glikozu düzeyine etkisi değerlendirilmiştir. Her katılımcı için fiziksel aktivite düzeyi göz önünde bulundurularak, sağlıklı beslenme programları oluşturulmuş ve çalışma süreci boyunca beslenme programlarına uyumları takip edilmiştir. Katılımcılardan en az 8 saatlik açlık üzerine karbonhidrat kaynağı vişne reçeli (40 g) ve karbonhidrat+protein kaynağı vişne reçeli (40 g)+yumurta (50 g) tüketmeleri istenmiştir. Test yiyecekleri verilmeden önce ve verildikten sonra 30 dk, 60 dk ve 120 dk’ lık periyotlarla parmak ucundan 3 gün boyunca kan glikozu ölçümü yapılmıştır. Çalışma sonunda; yalnızca reçel tüketiminden sonra kan glikozundaki dalgalanmaların daha belirgin olduğu saptanmıştır. Sağlıklı bireylerde protein içerikli diyetin glisemik yanıtı olumlu etkilediği için önerilebileceği sonucuna varılmıştır. Çalışmada karbonhidrat kaynağı olarak kullanılan reçel, diğer karbonhidrat kaynaklarına göre glisemik indeksinin daha yüksek olması sebebiyle kan şekerine daha keskin bir şekilde etki etmesi ve dolayısıyla daha anlaşılır sonuçlar elde etmek amacıyla seçilmiş olabilir. Normal bir kahvaltı ya da sahur öğününde bu kombinasyon ekmek+yumurta şeklinde düşünülebilir. Reçel gibi yüksek şeker içeren gıdalar hem DM’li hastalar hem de sağlıklı kişiler tarafından daha az tercih edilen gıdalar arasında yer bulmalıdır.
Aslında her zaman önerilen dört yapraklı yonca tabak modeli (ekmek ve tahıl grubu, et, yumurta ve baklagiller grubu, sebze ve meyve grubu, süt ve ürünleri grubu), yeterli ve dengeli beslenme ile birlikte sağlığa olumlu katkılar sağlayacaktır.
Birçok klinik ve epidemiyolojik araştırmada, diyet lifi alımının arttırılmasının, insülin direnci gelişimi ve tip 2 diyabet oluşumunun önlenmesinde önemli bir rol oynayabileceği belirtilmiştir. Çözünebilir diyet lifi hem diyabetik hem de sağlıklı kişilerde tokluk glikoz düzeylerini düşürerek, insülin duyarlılığını arttırabilir. Liften zengin besinler, farklı mekanizmalar üzerinden kan glikozu ve glisemik kontrol üzerine olumlu etkiler gösterebilmektedir. Diyabetik hastaların diyetinde özellikle tam tahılların önemli bir yeri olmakla birlikte diyet lifi miktarının kabul edilebilir sınırlar içinde arttırılması önerilmektedir. Yüksek lif içerikli besinler daha uzun süre tokluk hissi oluşturur. Tam tahıl, bakliyat, sebze ve meyveler liften zengindir.
Fast-food besin seçenekleri yüksek enerji, şeker ve yağ içerir. Hazır gıdalarla beslenmek yüksek enerji içerikleri sebebiyle obezite ve insülin direncinin oluşumuna dolayısıyla T2DM gelişimine katkı sağlamaktadır.
Kompleks karbonhidratlar basit karbonhidratlara göre kan gikozunu daha yavaş yükseltirler. Diyabetli bireyin diyetinde genel yaklaşım; basit şeker kaynağı gıdaların sınırlandırılmasıdır.
Oruçla birlikte gün içindeki ara öğünler kalktığından iftar ve sahur arasında uygun ara öğünler tavsiye edilmektedir. Doğru seçimler yapıldığında ara öğün kan glikoz seviyesini olumlu etkilemektedir.
Sahura kalkılmaması durumunda daha fazla uzayan açlık süresi kan glikozu düşüklüğüne neden olabilir. Bu da yorgunluk, baş ağrısı, unutkanlık, mental durgunluk gibi sorunlara sebep olabilir.
Ramazan ayında sıklıkla tercih edilen şerbetli hamur tatlıları ve asitli içecekler yüksek oranlarda şeker içermektedir. Yaklaşık 2 litre gazlı içecek 48 kaşık şeker içerir. Amerikan Kalp Derneği (AHA), yetişkinlerin günde 6-9 silme tatlı kaşığından fazla şeker tüketmemesini önermektedir. Susuzluk hazır ve gazlı içeceklerle değil mutlaka su ile giderilmelidir.
Yaşamın tümünde olduğu gibi ramazan boyunca da yeterli ve dengeli beslenmek şarttır. Tüm besin grupları ve yeterli posa içeren, sağlıklı pişirme teknikleri ile oluşturulmuş bir öğün her zaman ilk tercihimiz olmalıdır. İftarda ağır yiyecekler tüketilmesi ve hızlı yemek ise hazımsızlık, kabızlık ve şişkinlik gibi sorunlara yol açabilir.
T2DM: Tip 2 Diabetes Mellitus
Ongsara, S., Boonpol, S., Prompalad, N., & Jeenduang, N. (2017). The effect of Ramadan fasting on biochemical parameters in healthy Thai subjects. Journal of clinical and diagnostic research: JCDR, 11(9), BC14.
Ergüden, B. (2018). Sağlıklı bireylerde makro besin öğeleri kombinasyonunun kan glukoz düzeyine etkisinin değerlendirilmesi (Doctoral dissertation, Sağlık Bilimleri Enstitüsü).
ÖZÇELİK, E. E., & ÇELİK, S. Ramazan ve Diyabet Yönetimi. Editör, 37.
Meo, S. A., & Hassan, A. (2015). Physiological changes during fasting in Ramadan. J Pak Med Assoc, 65(5 Suppl 1), S6-14.
YAMAN, M., & ÖZGEN, L. Oruç Tutan Bireylerin Ramazan Ayı ve Ramazan Bayramı’nda Besin Tüketim Durumlarındaki Değişikliklerin Saptanması. Aile ve Toplum Yıl: 8 Cilt: 3 Sayı: 9 Ocak-Şubat-Mart 2006 ISSN: 1303-0256
Lehimcioğlu, M., Karahan, İ., Güngüneş, A., & Çifci, A. Oruç ibadeti ve diyabet: olgu örnekleriyle bakış. Journal of Health Sciences and Medicine, 2(3), 102-106.
Çiftçi, H., Akbulut, G., Yıldız, E., & Mercanlıgil, S. M. (2008). Kan Şekerini Etkileyen Besinler. Sağlık Bakanlığı Yayın, 727.
Çetiner, Ö., & Rakıcıoğlu, N. (2018). İnsülin direncine etki eden besinler. Beslenme ve Diyet Dergisi, 46(2), 192-200.
Pakkir Maideen, N. M., Jumale, A., Alatrash, J. I., & Abdul Sukkur, A. A. (2017). Health Benefits of Islamic Intermittent Fasting. Journal of Nutrition, Fasting and Health, 5(4), 162-171.
Kul, S., Savaş, E., Öztürk, Z. A., & Karadağ, G. (2014). Does Ramadan fasting alter body weight and blood lipids and fasting blood glucose in a healthy population? A meta-analysis. Journal of religion and health, 53(3), 929-942.
Bulutlar, O. N. (2015). Diyabet hastalarına beslenme açısından yaklaşım. Okmeydanı Tıp Dergisi, 31, 39-44.
L. Kathleen Mahan, Janice L Raymond. (Çev. Ed. Gamze Akbulut) Besin & Beslenme Bakım Süreci. 14. Ankara : Ankara Nobel Tıp Kitabevleri, 2019.