Obezite, adipoz doku ve periferik organlarda aşırı yağ birikmesi ile karakterize bir hastalıktır. Alınan enerjinin harcanandan daha fazla olması nedeniyle oluşmaktadır. Dünya çapında, aşırı kilolu ve obez olarak sınıflandırılan yaklaşık 2 milyar yetişkin ile 21. yüzyılın en önemli sağlık problemlerindendir. İnsanlığı etkileyen hastalıklar içerisinde en yaygını obezite olmuştur. Dünya Sağlık Örgütü’nün yeni verilerine göre, Türkiye obezitede Avrupa ve Orta Asya ülkeleri içinde %32,1 oranla birinci sırada yer almaktadır. Beraberinde birçok hastalığa sebep olan obezite, ülkemiz ve geleceğimiz için önemli bir sağlık problemidir.
Obezite tanısı, basitçe beden kitle indeksi (BKI) denilen, vücut ağırlığının boyun (metre cinsinden) karesine bölünmesi ile belirlenmektedir. BKI sonucu 30 kg/m2 ‘den fazla olan bireylere obez denilebilmektedir. Fakat bu işlem her birey için belirleyici olmayabilir. Örneğin sporcularda kas kütlesinin fazla olması, BKI’lerini yüksek çıkarabilse de bu bireylere obez denilmemektedir.
Obezitede ortaya çıkabilen metabolik komplikasyonlar; oksidatif stres, inflamasyon ve hipoksi (oksijenin azlığı) ile ilişkilidir. Artan yağ dokusu ve değişen vücut dengeleri sebebiyle obezite birçok sağlık problemine sebep olmaktadır.
Uluslararası Diyabet Vakfı, metabolik sendromun risk faktörleri arasında abdominal obeziteyi de saymaktadır. Metabolik sendromun kardiovasküler hastalık ve diyabet gelişimini tetikleyen bir faktör olmasının yanı sıra obezitede özellikle kardiovasküler hastalık oluşma riskini arttırmaktadır. Artmış abdominal yağ birikimi; tip 2 diyabet ve insülin direnci gibi glukoz toleransının bozulduğu hastalıklarla ve artmış trigliserit, düşük HDL kolesterol, yüksek tansiyon, proinflamatuar, protrombik durumların aktivasyonu gibi metabolik sendrom komplikasyonları ile ilgilidir.
Obezite bireysel ve kalıtımsal gibi birçok nedene bağlı olarak gelişebilmektedir. Bunlar özetle;
- Beslenme düzeninde bozukluk
- Psikolojik sorunlar sonucu aşırı yemek yeme
- Genetik faktörlere bağlı olarak enerji depolarının beslenme merkezi tarafından yönetilememesi, iştah kontrolünün sağlanamaması, karbonhidrat ve yağ depoları ile ilgili bozukluklar ile yağ depolarında artış
- Nörolojik bozukluklar sonucu hipotalamusta görülen hasarların yol açtığı aşırı yeme
Maternal obezite, fetüste metabolik kontrol süreçlerinde kalıcı değişiklilere yol açabilmektedir. Tokluk hormonu da dediğimiz leptin hormonu ve insülin hormonunun salgılanmasında görev alan pankreas beta hücrelerinin fonksiyonlarında kalıcı olarak hasara sebep olabilmektedir. Artan kanıtlar, maternal obeziteye maruz kalmanın çocuklarda hastalık riskini arttığını göstermektedir.
Obezitede makro besin ögeleri dışında mikro besin ögelerinin tüketimi de önemlidir. Enerji içeriği yüksek ve vitamin-mineral içeriği düşük olan diyetlerde yağ dokunun arttığı tespit edilmiştir. B12 vitamini ve folik asit eksikliği enerji lipit metabolizmasının bozulmasına neden olmaktadır. B12 vitamini eksikliğindeki yüksek folat düzeylerinin yağ dokusunda artışa neden olduğu bulunmuştur.
Obezite tedavisi, enerji alımının azaltılması ile mümkün olmaktadır. Uzun süreli yaşam tarzı değişikliği hem tedavi hem de kilo korumanın devamlılığı açısından çok önemlidir. Beslenme tarzındaki değişiklik diyetisyen yardımı alınarak besin alımının azaltılması, besin tercihlerinin doğru yapılması yönünde olmalıdır. Aynı zamanda fiziksel aktiviteyi arttırmak hem sağlık açısından hem de enerji harcamasını arttırma açısından çok yardımcı olacak yaşam tarzı değişikliklerinden birisidir.
Ekinci, M. G. (2018). Obeziteye Farklı Bir Bakış Açısı. Göller Bölgesi Aylık Hakemli Ekonomi ve Kültür Dergisi.
Elvan Şahin, B. Z. (2006). Obezite: Nedenleri ve Tedavi Seçenekleri. Van Tıp Dergisi.
Gözde Ede, A. A. (2016). B12 Vitamini ve Folik Asidin Adipozite Üzerine Etkisi. Beslenme ve Diyetetik Dergisi.
Kathleen Martin, M. M. (2015). New targets to treat obesity and the metabolic syndrome. Eur J Pharmacol.
Keith M. Godfrey, R. M. (2017). Influence of maternal obesity on the long-term health of offspring. Lancet Diabetes Endocrinol.