Şizofreni hastalığı; genellikle genç yaşlarda ortaya çıkan, bireyin duygu, düşünce ve davranışlarında önemli bozuklukların meydana geldiği ve gerçeklerden uzaklaşarak kendine özgü içe kapalı dünyasında yaşadığı ağır ruhsal bozukluğun yaşandığı önemli bir ruhsal sağlık sorunudur. Dünya genelinde şizofreni hastalarının yarısından fazlası uygun bakım alamamakta olup gelişmekte olan ülkelerde ise hastaların yüzde %90’ı tedavi edilememektedir. Bu hastalarda fiziksel aktivite yetersizliği ve yanlış beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak obezite, kardiyovasküler hastalıklar ve Tip 2 Diabetes Mellitus (DM) gibi hastalıklarının gelişme riski artmaktadır. Sağlıklı bireylere göre kardiyovasküler, metabolik ve enfeksiyonel hastalıklar nedeniyle 2-3 kat daha fazla erken ölüm riski taşımakta olup yaklaşık olarak 20-25 yıl daha az yaşadıkları belirtilmektedir.
Günümüzde şizofreni hastalığına dikkat çekilmekte olup hastalığın önlenmesine yönelik WHO tarafından geliştirilen Akıl Sağlığı Eylem Plan (2013-2020) çerçevesinde bu hastalığa yer verilmektedir. Hastalığın önlenmesi, tedavisi ve eşlik eden diğer kronik hastalıklarının görülme riskini azaltmak amacıyla ilgili güncel tıbbi beslenme tedavi ilkelerinin geliştirilmesi ve uygulanması gerekmektedir.
Şizofreninin Tanımı
Hastalığın belirtilerinin tanımlanması ve bilimsel olarak ilk kez ortaya konulması 19. yy ortalarında başlamaktadır. Bénédict Augustin Morel, 1860 yılında 14 yaşında entelektüel fonksiyonlarını hızla yitirmiş bir erkek çocuğun hastalığını ayrıntılı bir şekilde ele almış ve incelemiştir. Bu hastalığın adölesan dönemde başladığını ve yıkıma neden olduğunu vurgulamıştır.
Yıllar içinde ise Kahlbaum tarafından katatonik davranışların görüldüğü “Katatoni”,
Ewald Hecker tarafından ise; garip davranışların gözlemlendiği “Hebefreni” terimleri kullanılmıştır.
İsviçreli psikiyatrist Emil Kraepelin tarafından ise bu hastalığa erken bunama olarak tanımlanan “demans prekoks” adı verilmiştir.
“Şizofreni” kavramı ise ilk olarak, Eugen Bleuler tarafından ortaya atılmıştır. Araştırmacı, şizofrenide zihinsel işlevlerin ayrıldığını ve değişik duyguların bir bütün oluşturmadığını vurgulayarak tüm şizofreni hastalarında bunamanın görülmediğini belirtmiştir.
Şizofreni; belirgin halüsinasyonlar veya heyezanlardan oluşan, karışık konuşma ve davranma şekli ile mesleki ve sosyal işlem bozukluğuna neden olan psikotik semptomlarla karakterize psikiyatrik bir hastalıktır. Birçok davranış ve düşünce bozukluğuna neden olan beynin yapısında, fizyoloji ve kimyasında önemli değişikliklerin meydana geldiği psikiyatrik hastalıklar arasında toplumun %1’ini etkileyen bir sağlık sorunudur. Erken yaşlarda başlayarak ömür boyu süren bu hastalığın kendine özgü belirtileri vardır. Algılama, düşünme, konuşma, dil, sosyal etkileşimler, motor davranış, dikkat, duygusal ifadeler ve çevreye yanıtta oluşan bozukluklar önemli belirtiler arasında yer almaktadır. Meydana gelen bu olumsuz davranışlar bireyin sosyal hayatını derinden etkilemektedir.
Şizofreninin Sınıflandırılması;
Bu hastalığın sınıflandırılması WHO tarafından yayınlanan hastalıkları ve sağlık sorunlarını uluslararası düzeyde sınıflandıran ICD-10 (International Statistical Classification of Diseases and Related Healt Problems; Uluslarası Hastalık Sınıflandırılması) ve Amerikan Psikiyatri Birliği tarafından yayınlanan Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı-5’e (Diagnostic And Statistical Manual Of Mental Disorders; DSM-V) göre düzenlenmiştir.
- Paranoid Tip,
- Dezorganize (Hebefrenik) Tip,
- Katatonik Tip,
- Ayrışmamış(Farklılaşmamış) Tip,
- Residüel Tip.
ICD-10’sınıflandırma sisteminde Türkiyedeki bu türlere ek olarak açıklaması yapılan iki alt tip daha bulunmaktadır. Bunlar; Basit ve Şizofreni sonrası depresyon.
ŞİZOFRENİNİN TIBBİ TEDAVİSİ
Hastalık tedavi maliyeti ve topluma olan etkileriyle önemsenmesi gereken bir sağlık sorunu haline gelmiştir. Dünya genelinde mental sağlık servislerinin yetersizliği önemli bir konu olup, dünya sağlık örgütü tarafından şizofreni hastalığına dikkat çekmek, hastalıkla ilgili bilinmeyen mekanizmaları açıklayabilmek ve tedavisini geliştirmek amacıyla 1960’lı yıllardan bu yana ruh sağlığı hastalıkların tedavisinde yardımcı olabilecek en iyi tedavinin oluşturulmasına yönelik çalışmalarına devam etmektedir. Bu çalışmaların planlanmasında rol alan halk ve ruh sağlığı profesyonellerinin bakış açılarında ve yorumlarında büyük farklılıkların olduğu belirtilmiştir. Ruh sağlığı profesyonelleri, özellikle ilaç tedavisinin yardımcı müdahale tedavi olduğuna inanmaktadır. Genel popülasyonda ise ruh sağlığı problemleri olan bireylerin beslenme düzenlerinde yapılan değişikliklerin çoğunlukla yarar sağladığı belirtilmiştir.
Şizofreni hastalarının beslenme durumlarına bakıldığında, yanlış beslenme alışkanlıklarının ve fast food tüketiminin fazla, genelde sigara kullanımının yaygın ve çoğunun hafif şişman ve obez olduğu özellikle de erkek şizofreni hastalarında kardiyovasküler hastalıkların ve inme riskinin arttığı belirtilmektedir. Yanlış beslenme alışkanlıklarına ek olarak, sağlıksız yaşam koşullarıyla birlikte şişman ve hafif şişman oldukları ve yüksek LDL-K ile düşük HDL-K düzeylerinin yanında, artmış açlık kan şekeri düzeyine sahip oldukları belirtilmektedir. Tüm bunlara bağlı olarak, bu hastalığın tıbbi beslenme tedavisi, ilaç tedavisinin yan etkileri ve hastalığın semptomlarıyla ilişkili olarak düzenlenmelidir.
Şizofreni hastaları sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında; enerji alımı, doymuş yağ, şeker ve kafein tüketimlerinin fazla, sebze ve meyve tüketimlerinin düşük olduğu belirtilmektedir. Belirtilen beslenme alışkanlıklarına bağlı olarak E ve C vitaminleri başta olmak üzere diğer antioksidan vitaminleri genel beslenme örüntüleri içinde yeterli düzeyde karşılayamamaktadırlar. Sağlıklı ve şizofrenili bireylerde beslenme alışkanlıklarının incelendiği bir çalışmada; erkek şizofreni hastalarının önerilen miktarların altında sebze ve meyve, kadın hastaların ise benzer şekilde önerilen miktarların altında süt tükettikleri bildirilmiştir.
Şizofreni hastalarında beslenme alışkanlıklarını etkileyen etmenlerden biri de yetersiz ve dengesiz beslenmeleridir. Bu durum genellikle sosyoekonomik düzey ile pozitif ilişkilidir. Cinsiyet ve sigara kullanma durumları da beslenme alışkanlıklarını etkileyen diğer etmenler arasında olup erkek şizofreni hastalarının kadınlara göre daha az sağlıklı beslenme eğiliminde oldukları ve daha az sebze, meyve, süt ve süt ürünleri tükettikleri saptanmıştır.
Yapılan başka bir çalışmada ise, kadın şizofreni hastalarının erkeklere göre daha fazla yağ, karbonhidrat ve enerji alımlarının; daha az meyve, sebze, yağlı tohumlar ve posa tüketimlerinin olduğu bildirilmiştir.
Şizofrenik bireylerin sigara ve alkol kullanma alışkanlıklarının daha yaygın olduğu, sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında kafein alımlarının daha fazla, fiziksel aktivitelerinin daha az olduğu belirtilmektedir. Şizofrenik bireylerin sigara kullanma durumu da beslenme alışkanlıklarını etkilemektedir. Sigara kullanmayan şizofrenlerin daha sağlıklı beslendikleri belirtilmiştir. Buna ek olarak, sigara kullananların alkol, kafein, tuz ve doymuş yağ alımlarının da benzer şekilde daha fazla olduğu bulunmuştur.
WHO tarafından şizofreni ve besinler arasındaki ilişkinin incelendiği bir çalışmada; şizofreni hastalarında et ve süt ürünleri ile basit şeker tüketiminin fazla olduğu gösterilmiştir. Basit şeker, tereyağ ve saf yağ tüketiminin hastalığın ilerlemesine neden olduğu; bunun tersine balık ve deniz ürünlerinin tüketiminin olumlu etkilerinin olduğu belirtilmiştir. Şizofrenide beslenmeyle ilgili kesitsel ve vaka kontrol çalışmalarında özellikle diyetle alınan yağ üzerinde durulmuştur.
Beslenme konusunda popüler yaklaşımlara bakıldığında ise şeker ve doymuş yağ alımının azaltılması ve balık tüketiminin arttırılması şeklinde öneriler bulunmaktadır.
Günümüzde genel olarak beslenmeye bağlı tedavi yöntemlerine yoğun bir ilgi vardır. Şizofrenlerde beslenme konusunda yapılmış çeşitli çalışmalarda hastanın besin, besin öğeleri ve metabolizma ilişkilerine yer verilmektedir. Bu çalışmaların sonuçlarına göre; antioksidan vitaminler (E ve C vitamini) ve bazı bileşenlerinin(alfa lipoik asit, melatonin), B vitaminleri, doymamış yağ asitleri, basit şeker ve glutenli besinlerin hastalıkla ilişkili beslenme etkileri olduğu görülmektedir.
Bazı Besin ve Besin Öğelerinin Hastalıkla İlişkisi
Yağ asitleri; Diyetle PUFA(çoklu doymamış yağ asidi) alımıyla şizofreni semptomlarının ilişkili olduğu belirtilmektedir. Buna ek olarak, omega-3 alımı ve şizofreni semptomları arasında negatif ilişki olduğunu gösteren çalışmalar bulunmaktadır. Şizofrenlerde çoklu doymamış yağ asitleri ve fosfolipit metabolizmasında anormallikler olduğu saptanmıştır.
D Vitamini; Düşük d vitamini düzeylerine sahip bireylerde şizofreniye yakalanma riski 2,16 kat artmaktadır. Ülkemizde yeni doğan ve gebeler olmak üzere koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında D vitamini desteği rutin olarak uygulanmaktadır.
Antioksidan Vitaminler; Şizofreni hastalarında oksidatif stres durumu artış göstermektedir. Antipiskotik tedavi alan şizofreni hastaları sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında, serum oksidatif stresin göstergesi olan Monodialdehit(Malondialdehit-MDA)düzeyleri artmış, E ve C vitamini düzeyleri düşük olarak bulunmuştur.
C ve E vitamini enzimatik olmayan besinlerle alınan diyetsel antioksidanlardandır. Bu vitaminler şizofreni hastalarında oksidatif stresle baş ederek serbest radikal zincir reaksiyonlarını kırmaktadır. Şizofreni tedavisinde antioksidan vitamin eklenmesine ilişkin bazı olumlu çalışma sonuçları olmasına rağmen, geçerli sonuçlara erişmek için daha geniş örneklemlerle yapılmış kontrollü çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.
Antioksidan Bileşenler;
N-Asetil Sistein (NAC), alfa lipoik asit (ALA) ve melatonin (N-asetil 5-metoksitriptamin) bileşenlerinin şizofreni tedavisinde etkili olduğu belirtilmektedir.
Glutatyon (GSH) önemli bir antioksidan ve serbest radikal süpürücüsü olup, şizofreni hastalarında beyindeki miktarlarının düştüğü belirtilmektedir. Oral yoldan alınan GSH’nın biyoyararlılığının düşük olmasına rağmen NAC takviyesinin şizofreni hastalarında glutatyon seviyelerini arttırdığını gösteren çalışmalar mevcuttur.
L-theanin; Antioksidan aktivitesiyle yararlı etkileri olan çay türlerinde bulunan bir aminoasittir. Şizofreni hastalarında tamamlayıcı tedavi edici supleman olarak kullanılabileceğini tespit eden çalışmalar literatürde yer almaktadır.
Gluten; Şizofreni ve gluten enteropatisi arasındaki ilişkiyi ileri süren sınırlı sayıda kanıt bulunmaktadır. İlk olarak, 1950’li yıllarda bu görüş ileri sürülmüştür. İkinci dünya savaşı sırasında azalmış buğday ve çavdar tüketimiyle azalmış şizofreni insidansı arasında bir ilişki olduğu düşünülmektedir. İlerleyen yıllarda çölyak hastalarında şizofreni gelişme riskinin sağlıklı bireylere göre 3,6 kat daha fazla olduğu belirtilmiştir.
Glutensiz diyet uygulanan şizofreni hastalarında semptomlarda iyileşmeler olduğu belirtilmiştir. Süt ve tahıl içermeyen bir diyetle beslenen şizofren erkeklerin yarıdan fazlasında (%62) klinik anlamda iyileşmeler olduğu gözlenmiştir.
Suplemantasyon Kullanımı
Şizofrenide; savunmayı arttırması, besinlerle gereksinimin karşılanamaması ve antipsikotik ilaçların neden olduğu reaktif oksijen radikallerine karşı koruyucu olması amacıyla antioksidan vitaminlerin eklenebileceği belirtilmektedir.
Şizofreni hastaları ve bazı alt gruplarının tedavisinde folat, B12 vitamini ve D vitamini suplemantasyonunun önemli etkileri olduğu düşünülmektedir. Özellikle koyu tenli ve güneş ışığına az maruz kalan bireylerde D vitamini desteğinin yapılması hastalığa yatkınlığı olanlarda koruyucu olabilir. Folat metabolik yolunda özel genetik değişikler olan hastalarda folat ve B12 vitaminin verilmesi özellikle hastalığın negatif semptomlarının iyileştirilmesinde yararlı olabilmektedir. Tedavide rutin kullanılmasını sağlamak için yapılacak daha çok sayıda çalışmaya ihtiyaç vardır. İlaç tedavisiyle birlikte desteğin verilip verilemeyeceği ve ne kadar süre devam edilmesi gerektiği ile ilgili soru işaretleri hala mevcuttur.
Şizofreni Hastaları İçin Beslenme Önerileri;
- Sebze ve meyve tüketimi arttırılmalıdır.
- Kafein ve basit şeker alımından kaçınılmalıdır.
- Yüksek tuz ve basit şeker içeren işlenmiş besinler tüketilmemelidir.
- Diyetin doymuş yağ içeriği azaltılmalı; yağ kaynağı olarak doymamış yağlar tercih edilmelidir.
- Doğal besinler aracılığıyla antioksidan vitaminlerin alımı arttırılmalıdır.
- Haftada en az iki kere düzenli olarak balık tüketilmelidir.
- Gluten enteropatisi gelişmiş hastalarda glütensiz diyet tüketimi önerilmelidir.
- Sigara, alkol ve diğer uyarıcı ilaç kullanımından sakınılmalıdır.
- Düzenli fiziksel aktivite yapılmalı ve ailelerle birlikte eğlenceli sosyal aktivitelerde bulunulmalıdır.
11 Nisan Dünya Şizofreni Günü
Halüsinasyonlarını çizen 18 yaşındaki bir şizofreni hastası ve çarpıcı çizimleri; tıklayın
WHO’nun akıl sağlığı raporu
Dünya Sağlık Örgütü’nün hazırladığı rapora göre, dünyada fiziksel olmayan rahatsızlıklardan ötürü acil servislere başvurular son on yılda yüzde 5 artarak, yüzde 6’dan yüzde 11’e yükseldi.
– Ruh ve akıl sağlığına ilişkin sorunların yarısından fazlası 14 yaşından önce ortaya çıkıyor. Orta gelirli ülkelerde dört milyon çocuğa bir çocuk psikiyatristi düşüyor.
– Şizofreni hastalarının üçte biri, depresyon hastalarının yarısı ve alkole bağımlılığına bağlı hastalıklardan muzdarip olanların dörtte üçü basit tedavilere erişemiyor.
– Önyargılar ruhsal rahatsızlıklarla boğuşan insanların tedavi almasını engelliyor ya da geciktiriyor. Genel kanının aksine, eğitim düzeyi yüksek kişilerde ve kentsel alanlarda önyargı daha yüksek.
– Dünyada psikiyatri hastalarına yönelik insan hakları ihlalleri çok yaygın. İhlallerin başında fiziksel şiddet, ayrımcılık, temel ihtiyaçların ve mahremiyetin görmezden gelinmesi var. Çok az ülkede akıl hastalarının haklarını net biçimde garanti altına alan yasal düzenlemeler bulunuyor.
Dipasquale S, Pariante CM, Dazzan P, Aguglia E, McGulre P, Mondelli V. The dietary pattern of patients with schizophrenia: a systematic review Journal of psychiatric research 2013;47(2):197-207
Emsley R, Niehaus DJ, Oosthuizen PP, et al. Safety of the omega-3 fatty acid, eicosapetaenoic acid (EPA) in psychiatric patients: results from a randomized, placebo-controlled trial, Psychiatry research 2008;161(3)384-91
Foster HD. What really causes schizophrenia: Trafford Publishing;2003.
Gürbüz M, Yüksel N. D vitamini ve Şizofreni. Turkish Journal of Osteoporosis/Türk Osteoporoz Dergisi 2013;19(1)
Hardy S, Gray R. The secret food diary of a person diagnosed with schizophrenia. Journal of psychiatric and mental health nursing 2012;19(7):603-9
Hoffer A. Nutrition and Schizophrenia. Canadian Famiy Physician 1975;21(4):78
Jacka FN, Berk M. Prevention of Schizophrenia – Will a Broader Prevention Agenda Support This Aim? Schizophrenia bulletin 2014;40(2):237-9
Kalaydjian AE, Eaton W, Cascella N, Fasano A. The gluten connection: the association between Schizophrenia and celiac disease. Acta Psychiatr Scand 2006;113(2):82-90
Köroğlu E. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal El Kitabı. 4. Baskı. Ankara, HYB Basım Yayın; 2007
Dr. Straus E. W. S. & Alex Straus – Tıbbi Mucizeler – Tıp Tarihinden Yaşamı Değiştiren 100 Gelişme. 4. Baskı. İstanbul, Domingo Bkz Yayıncılık; Mayıs 2016
Doç. Dr. Akbulut G. Tıbbi Beslenme Tedavisinde Güncel Uygulamalar V – Psikiyatrik ve Mental Hastalıklarda Tıbbi Beslenme Tedavisi. 2. Baskı. Ankara Nobel Yayınları; 2015