Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun 2017 yılındaki yayınlarına göre günümüzde, Dünya’da 425 milyon yetişkinin (yaklaşık 11 yetişkinden 1’i) diyabet hastası olduğu ve bunların yaklaşık yarısının hala teşhis edilmediği bildirilmiştir. 2045 yılında ise bu rakamın 629 milyona çıkacağı, yaklaşık 10 yetişkinden 1’inin diyabet hastası olacağı öngörülmektedir.
- Türkiye’de ise; 2017 yılında 6,694,400 yetişkin bireyin diyabet hastası olduğu ve bu sayının toplam nüfusun %12,8’ine denk geldiği bildirilmiştir. 20-79 yaş arası 4 milyon birey diyabet sebebiyle ölmüştür ve bu bireylerin yarısı 60 yaşın altındaki bireylerdir.
Durum bu derece ciddiyken, “Diyabet” hakkında acaba ne kadar bilinçliyiz? Gelin birlikte “Diyabet Nedir?” diyerek öğrenmeye başlayalım…
Dünya Sağlık Örgütü’nün tanımına göre diyabet; pankreasın yeteri kadar insülin üretmediği (Tip 1 Diyabet) veya ürettiği insülini vücudun etkin bir şekilde kullanamadığı zaman ortaya çıkan (Tip 2 Diyabet) kronik bir hastalıktır.
İnsülin ise karbonhidratların en küçük yapı taşı olan glikozun, hücre içine girmesini sağlayarak vüdumuzda enerji olarak kullanılmasında önemli rol oynayan bir hormondur. Kısaca kan şekerini düzenleyen bir hormon denilebilir. İnsülin hormonunun yetersizliği veya etkin kullanılamaması kaynaklı, hücrelere glikoz giremez ve kandaki miktarı artar. Hiperglisemi (artmış kan şekeri) de denilen bu durum, kontrolsüz diyabetin yaygın bir etkisidir ve zamanla vücudun sistemlerine, özellikle sinirlere ve kan damarlarına ciddi zararlar verir.
Genel nüfusa göre;
- Orta yaşlılarda,
- Yaşlılarda,
- Şişmanlarda,
- Kadınlarda
daha sık görülür.
- Daha sık acıkmak
- Normalden daha çok susama hissi ve idrara çıkma
- Kilo kaybı
- Göz ve görme problemleri
- Yaraların iyileşmesinde gecikme
- Yorgunluk
- Uyuklama
- Diyabetik koma
Diyabet, genel olarak 2 sınıftan oluşur. Bunlar Tip 1 ve Tip 2 diyabettir. Ancak, gebelik döneminde oluşabilen Gestasyonel Diyabet ve Diğer Özel Tip diyabet çeşitleri de mevcuttur.
- Tip 1 Diyabet:
Bağışıklık sistemi kaynaklı olan, otoimmün bir hastalıktır. Yetersiz insülin üretimi ile karakterize olan Tip 1 diyabette, bağışıklık sistemi, pankreasın insülin üreten hücrelerini yok eder. Genellikle çocuklarda ve genç bireylerde gözlemlenirken; aynı zamanda yetişkinlik çağında da “Yetişkinde Latent Otoimmun Diyabet (LADA)” adı verilen tip 1 diyabet oluşma ihtimali bulunmaktadır. Tip 1 diyabet hastalarında günlük düzenli insülin uygulaması gereklidir.
- Tip 2 Diyabet:
Vücudun insülini etkin bir şekilde kullanamaması dolayısıyla oluşur. En yaygın diyabet tipi olan Tip 2 Diyabet, büyük ölçüde vücut ağırlığının fazlalığı ve fiziksel hareketsizliğin sonucu oluşmaktadır. Çoğunlukla orta yaşlı ve yaşlı bireylerde gözlenirken, aynı zamanda günümüzde şişman ve obez çocuklar, ergenler ve genç yetişkinlerde de giderek daha fazla gözlenmeye başlanmıştır.
Gebelikle beraber pankreasın hormon salgılama fonksiyonları değişmektedir ve bu sebeple gebelikte diyabete olan yatkınlık artmaktadır. Gestasyonel diyabet, gebelik sırasında ortaya çıkan glikoz intoleransıdır.
- Obezite
- Viseral (organ çevresi) Yağ
- Hareketsiz Yaşam
- Beslenme Tutumu
- Hiperinsülinemi ve insülin direnci
- Pre-diyabet tanısı (Bozulmuş açlık glikozu veya Bozulmuş glikoz toleransı)
- Yaş ve Cinsiyet
- Ailede Diyabet Öyküsü
- Hipertansiyon
- Düşük HDL, yüksek trigliserid değerleri
- Gestasyonel diyabet öyküsü
- Polikistik Over Sendromu
- Hiperglisemi (yüksek kan şekeri)
- Diyabetik Ketoasidoz ve Yüksek Şeker Koması
- Hipoglisemi (düşük kan şekeri)
- Uzun vadede gözlemlenebilen komplikasyonlar (Kalp ve Damar Hastalıkları, Diyabetik Retinopati, Nefropati, Nöropati, Bacaklarda Ülser, Ölüm)
Diyabet veya prediyabet tanısı; açlık plazma glukozu (APG), oral glukoz tolerans testi (OGTT) ve glikozillenmiş hemoglobin A1c (HbA1c) gibi testler ile konulur.
- Prediyabet; normal glukoz metabolizması ile aşikar diyabet arasındaki sürece verilen isimdir.
Diyabetli bireyler bilinçlendirilmeli ve hastalıkları hakkında eğitilmelidir. Beslenmenin önemi ve egzersizin gerekliliği ile ilgili destek olunmalı, ilaç tedavileri sıkı takip edilmelidir.
- Tip 1 Diyabet ve Beslenme Tedavisi
Tip 1 diyabetli bireyler, beslenmeleri ile ilgili titiz bir tutum içerisinde olmalıdır. Gün içinde en az 3 ana ve 3 ara öğün prensibine uyulmalı, öğün saatleri hergün aynı aralıkta tutulmalıdır. Zamanı gelen öğünün gecikmesi durumunda kan şekeri düşerek hipoglisemiye sebep olabilir. Temel kural, kan şekeri dengesini sağlamaktır. Bunu başarabilmek için ise; doğru bir beslenme planı, yeterli dozda insülin ve bunlara ek olarak fiziksel aktivite dengesinin sağlanması gerekmektedir.
- Hafif Hipoglisemi Durumunda Ne Yapmalıyım?
Hipoglisemi fark edildiği anda 15 g kadar karbonhidrat içeren bir besin tüketilmelidir. Örneğin: 1 su bardağı (200 ml) meyve suyu, 4 adet (20 gr) kesme şeker, 1 dilim ekmek (25 gr) ya da 3-4 glukoz tableti gibi. 15 gr karbonhidrat içeren besin tüketildikten sonra 15 dakika kadar beklenir ve kan şekeri değeri tekrar ölçülür. Kan şekeri 70 mg/dL’nin üzerinde, klinik belirtilerde azalma var ise ve ara ya da ana öğün zamanına 30 dakikadan fazla süre var ise karbonhidrat içeren öğünler önerilmektedir. Eğer kan şekeri 70 mg/dl’nin altında ise tekrar 15 gram karbonhidrat içeren bir besin tüketilir ve aynı işlem tekrarlanır.
- Tip 2 Diyabet ve Beslenme Tedavisi
Tip 2 diyabetlilerin çoğunluğunu obez bireyler oluşturmaktadır. Bu sebeple temel kural ve ilke, kilo kontrolüdür. Obez bireyler ideal kiloya ulaşabilmek için enerji alımını azaltmalı ve fiziksel aktiviteyi arttırmalıdır.
Öğün sayısı ve porsiyon miktarları dengelenmelidir. Tip 2 diyabetin temelini “insülin direnci” oluşturmaktadır ve öğünlerde tüketilen yüksek miktarlardaki porsiyonlar, insülin direncini daha da tetikleyerek tip 2 diyabet riskini daha da arttırmaktadır.
Kan şekeri dengesinin sağlanması için, öğün araları 2,5-3 saat kadar olacak şekilde 3 ana öğün ve 2-3 ara öğün biçiminde planlanmalıdır. “Az ve Sık Beslenme” modeli hastalığın oluşma ve gelişme riskine karşı da olumlu bir etkendir. Ara öğünler kesinlikle atlanmamalı, doğru besin seçenekleriyle kan şekeri dengesi sağlanmalıdır.
Günlük alınan toplam enerjinin %50-60 kadarını karbonhidrat oluşturmalıdır. 130 gr/gün altındaki diyetler tavsiye edilmemektedir. Karbonhidratlı besinler öğünlere dengeli olarak dağıtılmalıdır, türü ve miktarı önem arzetmektedir. Karbonhidrat kaynağı olarak glisemik indeksi düşük olan; sebzeleri, meyveleri, tam tahıllı ürünleri ve kurubaklagiller tercih edilmelidir. Basit şekerlerden uzak durulmalıdır.
- Glisemik İndeks; karbonhidratlı besinlerin kan şekeri düzeyine etkisidir.
- Beyaz ekmek yerine esmer ekmek (tam tahıllı, tam buğday, çavdar, kepek) tüketilmelidir.
- Pirinç yerine bulgur tüketimi seçilmelidir.
- Meyve suyu yerine meyvenin kendisi tüketilmelidir.
- Kuru meyve değil, taze olanlar tercih edilmelidir.
- Gün içerisinde en az 4-5 porsiyon sebze ve meyve tüketilmeli, ana öğünlere salata eklenmelidir.
- Patates, şekerli yiyecek ve içecekler, rafine karbonhidratlar, kek, poğaça, börek gibi hamur işleri diyetisyene danışmadan tüketilmemelidir.
- Posa miktarı, gün içinde yaklaşık 25-30 gr kadar olmalıdır.
Protein; böbrek fonksiyonları normal olan diyabetli bireylerde, sağlıklı bireylerde olduğu gibi yaklaşık olarak 0.8-1 g/kg/gün protein alımı önerilmektedir. Proteinlerin normal büyüme, gelişme ve vücut protein depolarının sürekliliğinin sağlanması için önemli rol oynadığı aşikardır.
Yağ; toplam enerjinin %25-30’u kadarını oluşturmalıdır. Doymuş (hayvasal) yağ içeriği düşük, doymamış (bitkisel) yağ içeriğince dengeli bir örüntü olmalıdır. Diyet kolesterolü 300 mg/gün altında tutulmalıdır.
Vitamin ve mineral takviyesi, yeterli ve dengeli bir diyet varlığında genellikle ihtiyaç olmamaktadır.
Alkol Tüketimi; Glisemik kontrolü bozuk olan ve hipoglisemi riski yüksek veya kontrolsüz hiperlipidemisi olan diyabetli bireylerin de alkol tüketimi kesinlikle yasaktır. Bu tür riskleri bulunmayan bireyler, kontrol altında olmak koşulu ile belirli oranlarda alkol tüketebilir.
Yapay Tatlandırıcılar; Diyabeti olan bireylerde şeker yerine tercih edilebilen, sağlık açısından olumsuz etkisi olmayan ve kalorisiz/düşük kalorili şekerlerdir. Enerji içermeyen tatlandırıcılardan bazıları; sakarin, aspartam, asesülfam-K, siklamat. Bu ürünlerin kullanımında dikkat edilmesi gereken tek durum, kullanılan miktardır.
Diyabetik ve Light Ürünler; Bu ürünler yeterli ve dengeli beslenme için kullanımı gerekli olan ürünler değildir. Bu ürünler benzerleri ile karşılaştırıldığında, daha yüksek yağ ve enerji içerikleri ile dikkat çekmektedir. Ayrıca diyabetik veya light kavramı yanlış algılanmamalı ve tüketimin sınırlı olması gerektiği de unutulmamalıdır. Bu ürünlerde etiket okumaya özen gösterilmeli ve tüketmek isteyen bireyler diyetisyenine danışmalıdır.
Fiziksel aktivite arttırılmalıdır. Haftada en az 150 dakika, orta şiddetli fiziksel aktivite önerilmektedir. Fiziksel aktivitenin; insülin duyarlılığını ve glisemik kontrolü iyileştirdiğine, diyabet gelişme riskini de azalttığına dair birçok çalışma yayınlanmıştır.
Türkiye’de ve bölge ülkelerinde diyabet sorunu. (2013). Türk Diyabet Cemiyeti.
Diyabet İstatistikleri. (2015). Türk Diyabet Cemiyeti.
(2017). BİRİNCİ BASAMAK SAĞLIK KURUMLARI İÇİN OBEZİTE VE DİYABET KLİNİK REHBERİ. Ankara: Sağlık Bakanlığı .
IDF DIABETES ATLAS – 8TH EDITION. (2017).
IDF Europe members. (2017). 11 7, 2018 tarihinde International Diabetes Federation.
Alphan, E. T. (2018). Gestasyonel Diabetes Mellitus (Gebelik Diyabeti). İstanbul: Ankara Nobel Tıp Kitabevleri.
American Diabetes Association. (2016). Foundations of Care and Comprehensive Medical Evaluation. Diabetes Care, 23-35.
Dyson PA, et al. (2018). Diabetes UK Position StatementsDiabetes UK evidence-based nutrition guidelines for theprevention and management of diabetes. DIABETICMedicine, 541-547.
Özdoğan, E., Özdoğan, O., Altunoğlu, E. G., & Köksal, A. R. (2015). Tip 2 Diyabet Hastalarında Kan Lipid Düzeylerinin Hba1c ve Obezite ile İlişkisi. Şişli Etfal Hastanesi Tıp Bülteni, 248-254.
WHO. (2018, 10 30). Diabetes. 11 7, 2018 tarihinde World Heath Organization.
Yıldız, E. (2008). Obezite ve Tip 2 Diyabet. Ankara: Sağlık Bakanlığı.