Romatoid artrit enflamatuar romatizmal hastalıklar arasında en yaygın olanıdır. Özellikle kadınları daha çok etkilediği bilinmektedir. Diğer otoimmün hastalıklarda olduğu gibi yumuşak doku romatizmasının insidansı son yıllarda önemli ölçüde artmıştır. Teşhisi zordur, en sık görülen erken emeklilik nedenlerden biridir. Romatizmal hastalıklara, romatizmal beslenme planlarıyla destek olunmalıdır. Tüm romatizmal hastalıklar için örneğin ankilozan spondilit için güçlü bir genetik temel vardır. HLA B27 antijeni, hastaların %90’ından fazlasında bulunur. Gut hastalığında pürin metabolizmasında problem olduğu bilinmesine rağmen, hastaların büyük çoğunlunda hastalık belirtilerine yol açan etkenler arasında; genetik, yaşam tarzı ve diyet yer almaktadır. Osteoporozun temelinde çevresel ve genetik kaynaklı pek çok sebep vardır. Zayıf bir diyet ve fiziksel aktivite eksikliği hastalığın seyri için çok önemlidir. Araştırmalar diyet faktörlerinin tedavi sürecinde oldukça önemli olduğunu göstermektedir. Bu durum ayrıca şişmanlığın etken olduğu dejeneratif eklem hastalıkları için de önemli kabul edilmiştir.
Artritojenik Besin Maddeleri ve Yetersiz Beslenme
Romotid artrit, otoimmün bir hastalıktır. Genetik eğilime ek olarak tetikleyici bir faktör eklendiğinde ortaya çıkar. Bunun bakteri veya virüs kaynaklı bir enfeksiyon olduğu düşünülmektedir. Hastaların besin hassasiyetlerini bilerek bu gıda bileşeninin hayat boyu diyetten çıkarılması beslenme uzmanları için özel bir konudur. Nadiren de olsa bu durum uzun vadede yetersiz beslenmeye yol açabilir. Birincisi ve en önemlisi, kalsiyum ve D vitamini gibi kemik sağlığı koruyucularının yetersizliğidir. Kronik enflamatuar süreçte, sağlıklı beslenmeye daha fazla ihtiyaç duyulur. Neler yapılabilir?
Oruç Tutmak ve Çiğ Gıda Tüketmek
Enflamatuar romatizma hastalıklarında beslenme tedavisi genellikle iki fazdan oluşur; oruç ve çiğ gıda şeklinde yoğun bir diyet müdahalesinin ardından hasta taze beslenir. Tedavi uzun süreli bir anti-enflamatuar diyet, ilaç ve fizyoterapi desteği gerektirmektedir. Bu uygulamalar sonucunda laboratuvar parametrelerinin (C-reaktif protein, eritrosit sedimantasyonu, trombositler) olumlu seyirde olduğu araştırmalarla belgelenmiştir. Açlık süresi hastanın ilk klinik durumuna ve iradesine göre ayarlanmalıdır. Kaşeksi ve ciddi komorbiditeler (ileri böbrek yetmezliği, psikoz) kontrendikasyonlarıdır. İmmün baskılayıcılarla tedavi edilen hastaların nonsteroid antiinflamatuar ilaç ve kortikosteroid kullanımları yakından izlenmelidir. Özellikle et ve sakatatlar, şeker, beyaz un, alkol, hidrojenize yağlar ve ısıtılmış süt ürünleri artritojeniktir. Diyet süresince dikkatle incelenmelidir. Beslenme öyküsü, diyet günlüğü etkili izlem yöntemleridir.
Talep Odaklı Kalıcı Yiyecekler
Bitkisel gıdalar (tahıllar, sebzeler, meyveler, patatesler, baklagiller) miktarınca, süt ve süt ürünleri, yumurta, et, balık için ufak miktarlar tüketilebilir. Doğal, taze, az işlenmiş, az ısıtılmış gıdalar olmaları tercih edilir. Beslenme açısından bakıldığında, tüm besin maddelerini içeren bir besin alımı, sürekliliği sağlayabilecek uzun süreli bir beslenme programı uygulanması, vitaminlerce (özellikle C ve E vitaminleri), karotenoid içeriği bakımından zengin olması ve az yağlı bir diyet olması gerekir. Tamamen vegan bir diyet, yani hayvansal proteinlerden kısıtlanmış bir diyet romatizmal hastalıkların tedavisinde faydalı olabilir. Birkaç hafta sadece et, sucuk, süt ve süt ürünleri, yumurta gibi besinlerden kaçınılması tedavi sürecinde kişiden kişiye değişiklik göstermekle birlikte fayda sağlayabilir.
Araşidonik Asidin Enflematuar Süreçteki Rolü
Oruç tedavilerinin antienflamatuar etkileri, naturopatide uzun zamandan beri bilinmektedir. Beslenme açısından bakıldığında, bu temel olarak araşidonik asit alım eksikliği ve açlık sırasında artan glukokortikoid oluşumuna bağlanmaktadır. Araşidonik asit, sadece hayvansal gıdalar (özellikle hayvansal yağlar, et, sosis, yumurta) tarafından emilir ve organizmada eikosanoidlerin (prostaglandinler, lökotrienler) oluşumuna yol açar. Eklem iltihabını tetiklemede önemli rol oynar. Sanayileşmiş ülkelerindeki et bakımından zengin diyet burada yaşayan bireylerin beslenmesinde bu çoklu doymamış yağ asidi içeriğinin çok yüksek olmasına neden olmaktadır. Vejetaryen diyetler veya düşük et içeren diyetler (haftada yaklaşık 1 veya 2 et yemeği yaklaşık 350 mg araşidonik aside karşılık gelir) yüksek araşidonik asit seviyesini düşürebilir. Organizmada miktarının azalması yavaş gerçekleşir, çünkü araşidonik asit hücre zarlarına yerleşiktir ve enerji üretimi için kullanılmaz.
Omega-3 Yağ Asitleri İle İltihaplanmanın Önlenmesi
Eikosanoid oluşumun inhibisyonuna ve dolayısıyla enflamatuar reaksiyonların hafiflemesini sağlayan bir başka diyet önlemi, çoklu doymamış omega-3 yağ asitlerinin tedariğinden oluşur. Omega 3 yağ asitleri esas olarak bitkisel yağlarda (a-linolenik asit) ve ayrıca balık ve deniz ürünlerinde bulunur. Son araştırmalara göre omega-3 yağ asitlerince yüksek bir diyetin enflamatuar romatizmal hastalıkları için faydalı olduğu belirtilmiştir. Vejetaryen diyete ek olarak, günde 1-2 gram omega-3 yağ asidi önerilir. Bununla birlikte, tedaviyi başlatmak için kısa vadede daha yüksek dozlar -doygunluk dozu anlamına gelir- uygulanabilir. Doğru omega-3 kaynağı seçmek de diyetin önemli bir parçasıdır.
C ve E Vitaminleri: Serbest Radikallere Karşı Koruma
E vitamini tüm biyolojik zarların ve en önemli lipofilik antioksidanlardan biridir. Radikal bir temizleyici olarak E vitamini, siklooksijenaz, 5-lipoksijenaz ve fosfolipaz aktivitesini azaltarak veya inhibe ederek araşidonik asidin metabolizmasını etkiler. E vitamini çeşitli sitokinlerin (IL-1, IL-6, TNF-a) yükselmesini inhibe eder ve böylece iltihaplanmada immünolojik faktörlerle mücadele eder. İltihaplı romatizmal olan hastalarda eksikliği yaygın olduğundan, bu antioksidant tam beslenmeyle elde edilemeyen E vitamini eksikliği ile desteklenir.
C vitamini (askorbik asit) dehidroaskorbik asit ile birlikte biyolojik bir redoks sistemi oluşturur ve hidroksilasyon reaksiyonunda bir kofaktör olarak görev yapar. Kollajen ve glukokortikoidlerin biyosentezinde rol oynar. C vitamini tokoferol radikallerinin E vitaminine dönüşmesini sağlamaktadır. Farklı çözünme özellikleri nedeniyle, her iki vitamin de birbirini tamamlar ve antioksidan koruma sisteminde sinerjik etkiler gösterirler. Genel olarak kronik enflamatuar eklem hastalığı olan hastaların C vitamini ihtiyacının arttığı düşünülmektedir. Bunun için bol miktarda taze meyve ve sebze veya eş değeri (günde yaklaşık 200 mg C vitamini) tüketilmelidir.
Romatizmalı hastalar için beslenme önerileri;
- Aşırı kilo mevcut ise ağırlık yönetimi yapılmalı.
- Düzenli balık tüketilmeli (uskumru, morina, somon balığı) ve beslenmede bitkisel yağlar tercih edilmeli.
- Osteoporoz gelişimini önlemek için kalsiyum bakımından zengin gıdaların alımı desteklenmeli, düzenli egzersiz yapılmalı.
- İhtiyaca göre vitamin takviyesi (B, C, E) selenyum ve omega-3 yağ desteği sağlanmalı.
- Alkol ve sigara kullanımına kısıtlama getirilmelidir.
- Tıbbi gözetim altında geçici olarak oruç tutmak, gıda intoleransı da dikkate alınarak ağırlıklı olarak lakto vejetaryen bir beslenme programı uygulanabilir.
Biesalski HK, Köhrle J. Schümann K: Vitamine, Spurenelemente und Mineralstoffe. Stuttgart, New York: Georg Thieme Verlag 2002.
DGEBeratungs-Standarts (6) Deutsche Gesellschaft für Ernährung e.V. Adam O. Rheumatische Erkrankungen V: 6.1-6.2 (1998)
Kjeldsen-Kragh J, Haugen M, Borchgrevink CF et al.: Vegetarian diet for patients with rheumatoid arthritis – Status: Two years after introductions of the diet. Clinical rheumatol 1994; 13, (No. 3): 475-482.
Noack E, Pakdaman A: Natürliches Vitamin E in der modernen Rheumatherapie. Köln: Pharmazeutisches Entwicklungslabor Dr. rer. nat. R. Ismail 1997.
Singer P: Was sind, wie wirken Omega-3- Fettsäuren? Frankfurt am Main: Umschau Zeitschriftenverlag Breidenstein GmbH 2000.
sanki ders kitabi okuyorum. duzgunce yazsaniza ne yiyelim ne yemeyelim
Bilimsel bir platform burası. Diyetisyen kontrolünde uygulanması gereken diyet tedavisi üzerine yazılmış bir yazı.