Baklagiller; bezelye, fasulye, mercimek, börülce, bakla, nohut, kuru fasulye ve gıda olarak kullanılan diğer baklagil bitkilerini içerir. Baklagiller binlerce yıldır yetiştirilen, beslenme çeşitliliğimizin vazgeçilmez parçasıdır.
Baklagiller, dünyadaki birçok bölgenin geleneksel diyetlerinde önemli bir rol oynamaktadır. Asya, Hindistan, Güney Amerika, Orta Doğu ve Meksika mutfaklarını; sırasıyla, soya fasulyesi, mercimek, siyah fasulye, nohut ve pinto fasulyesi olmadan düşünmek zordur. Buna karşılık son zamanlarda fasulye alımının birçok Avrupa ülkesinde azaldığı görülmektedir
Kuru baklagiller, protein deposu olmaları nedeniyle beslenmemize önemli katkıda bulunurlar. Kuru baklagillerin besin bileşimi, iyi nişasta ve kompleks karbonhidrat alımını sağlaması ve yağ tüketiminin azaltılması için idealdir. Protein, kompleks karbonhidrat, lif ve esansiyel vitamin ve mineraller içeren kurubaklagiller, kolesterol içermediği gibi, yağ ve sodyum içerikleri de düşüktür.
İçerdikleri demir, folik asit, çinko, magnezyum, vitamin E, B12 ve diğer B vitaminleri (riboflavin, tiamin, niasin) ile hastalıklara karşı daha dirençli olmamızı sağlar. Fasulye alımının hastalıklardan koruyucu ve tedavi edici etkileri olduğu düşünülmektedir.
Kuru baklagiller, diyet lifi tüketimini arttırmak için mükemmel bir yoldur. Vücut direncini arttırır, kabızlığı azaltır, kan şekerini dengeler ve uzun süre tokluk sağlar. Sağlığı destekleyici bir diyete kuru fasulye dahil etmek; özellikle kanser, koroner kalp rahatsızlığı, obezite ve diyabet gibi kronik hastalıklara yakalanma riskini azaltmak için oldukça önemli bir detaydır.
Bu faydalar göz önünde bulundurularak, haftada en az 2-3 kez kurubaklagil tüketmek son derece önemlidir. Kurubaklagillerin yanında C vitamini içeren besinleri tüketmek demir emilimini arttıracaktır.
Baklagil ailesinden soya fasulyesi, konsantre bir izoflavon kaynağıdır. İzoflavonlar zayıf östrojenik özelliklere sahiptir. Soya fasulyesi ve izoflavonlar, kanser ve osteoporozun önlenmesinde ve tedavi edilmesinde potansiyel rollerinden dolayı büyük ilgi görmektedir. Özellikle Asya ülkelerinde görülen meme kanserindeki düşük mortalite (ölüm) oranları, soya fasulyesi tüketimi ile ilişkilendirilmektedir.
Soya fasulyesinin, içerdiği izoflavonlar sayesinde, postmenopozal (menapoz sonrası) kadınlarda kemik mineral yoğunluğunu arttırdığı bilinirken; meme kanseri, prostat kanseri ve osteoporoz riskini de azaltabileceği düşünülmektedir.
Kurubaklagillerin besin profili ve fitokimyasal içeriği göz önüne alındığında, diyetimizde daha fazla yer almaları gerektiği aşikârdır.