Kolostrum, doğumu takiben salgılanan ve doğumdan sonra 5-7 gün süreyle salgılanmaya devam eden süte denilmektedir. Sarımsı renkte ve pH’ı 7.7 olan kolostrum, yeni doğanların gelişiminde ve korunmasında etkili olan bütün besin ögelerini içermektedir. Kolostrumun içeriğindeki immünoglobulinler, bakterileri, toksinleri ve makromolekül ajanları bağlamakta ve bunların barsak epitelinde emilimini engellemektedir.
Kolostrum; B ve C vitaminleri, süt proteinleri, fosfor, magnezyum, kalsiyum, sodyum ve tuzlarını fazla miktarda içermektedir. İçeriğindeki magnezyum tuzları, kolostruma laksatif (dışkılamayı kolaylaştıran) özellik kazandırmaktadır. Kolostrumdaki yağ oranı, normal sütlere nazaran daha fazladır. Fakat yağda çözünen vitaminler açısından çok daha zengindir.
Doğumdan sonraki birkaç yıllık süreçte, bebeğin sağlıklı beslenmesini sağlayan ve mucizevi bir besin olarak değerlendirilen anne sütü, bebeğin ihtiyacı olan besin ögelerini uygun kalite ve oranda bulunduran tek besindir. Anne sütünde çok sayıda bileşen ve aktif enzim bulunmaktadır.
Anne sütü, bebeklerin zihinsel, ruhsal ve bedensel gelişimine büyük ölçüde yarar sağlamaktadır. Bebeklik döneminde anne sütü, bebeğin psikososyal ve fizyolojik gereksinimini 4-6 aylık süreçte tek başına karşılayan en önemli besindir. Anne sütünden yetersiz beslenen ya da mahrum kalan 0-1 yaş arası bebeklerin, büyüme ve gelişiminde gerilik, ilerleyen süreçte ise beslenme ve sağlık sorunları meydana gelmektedir. Anne sütü, kronik ve akut hastalıkları önlemede ve şiddetini azaltmada önemli role sahiptir. Malnütrisyon, alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları, koroner kalp hastalıkları, orta kulak iltihabı, bakteriyel menenjit, Crohn hastalığı, idrar yolu enfeksiyonu, diyare, sepsis, lenf kanseri, lösemi, Hodgkin hastalığı, ülseratif kolit, nekrotizan enterokolit, atopik hastalıklar, diş çürükleri, ağız ve çene gelişimi bozuklukları gibi hastalıkların şiddetini ve sıklığını azaltmaktadır. Emzirilen bebeklerde hastalık oranları daha azdır. Anne sütü, enfeksiyon hastalıklarına karşı büyük ölçüde koruyucu etkiye sahiptir. Bu özelliği, içeriğindeki immünoglobülinler, çeşitli antimikrobiyal ve immünokompetent hücrelerden ileri gelmektedir.
- Yapılan bir çalışmada; gelişmekte olan ve gelişmiş ülkelerde, anne sütü alan bebeklerin, postneonatal bebek ölüm oranlarının %21 azaldığı belirtilmiştir. Anne sütü alan bireylerde, diyabet ve obezite risklerinde azalma gözlenmiştir.
- Ayrıca anne sütü alan ve almayan bireyler karşılaştırıldığında, bebeklik ve ileri yaşlarda astım hastalığı gelişiminde azalma gözlenmiştir.
Anne sütü ile beslenme, bebeklerin sağlığı açısından avantaja sahip olmasıyla birlikte, aile ekonomisine de katkıda bulunmaktadır. Ayrıca formula teneke kutularının ve şişelerinin atımı ile çevre kirliliği azalmaktadır.
Anne sütündeki protein oranı oldukça yüksek miktardadır. Bu yüzden bebeğin protein ihtiyacını ilk 6 ay tek başına karşılamaktadır. Biyolojik değeri yüksek, sindirimi oldukça kolay ve bebeği enfeksiyonlara karşı korumada büyük öneme sahip olan whey proteinleri, anne sütünün protein içeriğinin %60’ını oluşturmaktadır. Sindirimi güç olan kazeinin oranı ise oldukça düşüktür.
Anne sütü, içerisinde bulunan araşidonik asit, linoleik asit, dekozaheksaenoik asit ve linolenik asit gibi uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitleri (LCPUFA) açısından oldukça zengindir. Uzun zincirli yağ asitleri sinir sistemi ve görme işlevlerinin gelişmesinde rol oynamaktadır. Anne sütündeki yağ oranı emzirme süreçlerinde değişiklik göstermektedir. Emzirmenin son aşamalarında salgılanan anne sütü en yüksek yağ oranına sahiptir. Bebeğe doygunluk hissi veren son süt, ileride gözlenebilecek fazla vücut ağırlığını azaltmaktadır.
Anne sütündeki en önemli karbonhidrat laktozdur. Laktozun lipitler ile yaptığı bileşiklerin, beyin gelişimi, kemik mineralizasyonu ve kalsiyum emilimini kolaylaştırdığı bilinmektedir.
Anne sütünde yağda çözünen ve suda eriyen vitaminler yeterli düzeyde bulunmaktadır. Anne sütünde mineral miktarı düzeyi düşük olup, yeni doğanın tam olgunlaşmamış olan böbrek fonksiyonları için uygundur. Anne sütünde fazla miktarda bulunmayan demirin emilimi iyi olduğundan, ilk dört ay eksikliği görülmemektedir.
Emzirme oksitosin düzeyinde artış meydana getirmektedir. Bu durum sonucunda uterus (rahim) daha hızlı toparlanır ve annenin doğum sonrası kanamaları daha az olur. Emziren anneler, gebelik öncesi vücut ağırlıklarına daha kolay dönerler. Emzirme, anneyi osteoporoz, meme ve uterus kanserinden korumaktadır.
Görgen , Ö., İleri, S., Altun, A., Darkınoğlu, D., Aslan, Ö., Gökmen, Z., & Keçeligil, H. (2007). Bir Çocuk Hastanesine Başvuran 0-12 Aylık Bebeklerin Annelerinin Anne Sütü İle İlgili Bilgi Düzeylerinin Belirlenmesi. 22(4), 124-127.
Kıvrak, A. O., & Uçar, G. (2012). Kolostrumun Özellikleri Ve Sporcularda Kullanımı. 14(2), 138-142.
Onbaşı, D. Ş. (2009). Doğum Öncesi Anne Adaylarına Verilen Anne Sütü Ve Emzirme Eğitiminin Emzirme Oranına Ve Süresine Etkisi.
Rocio Martın, S. L. (2003). Human Mılk is a Source of Lactıc Acıd Bacterıa for the Infant Gut.