Gestasyonel (gebelikte görülen) diyabet, ilk kez gebelikle birlikte ortaya çıkan yahut gebelik esnasında yapılan birkaç test sonucu fark edilen karbonhidrat intoleransı olarak tanımlanmaktadır. İlk defa gebelikte ortaya çıkmasının yanında, gebelikten önce de hastada Tip I veya Tip II diyabet gibi glukoz intoleransı da bulunabilir. Ancak ilk kez diyabet olduğu veya riski gebelikte tespit edilmişse gebelik (gestasyonel) diyabet olarak tanımlanır. Gebelik diyabetinde, glukoz intoleransının gebelikten sonra da devam edip etmediğini ya da insülin kullanımının gerekli olup olmadığını bilmemekle birlikte, sadece gebelik süreciyle belirlenmektedir. Gebelik diyabeti sıklığı, yapılan çalışmalarda her ne kadar farklı sonuçlar verse de, yaklaşık %3-5 civarındadır.
Gebelik öncesinde şeker hastalığı olmamasına rağmen, gebelik döneminde kanda glukoz, yani şeker seviyesinde yükselmeler görülebilir. Öncelikle tüm gebelere gebeliğin başlangıcında açlık kan şekeri veya HbA1C bakılması önerilmektedir. Ölçülen değerler yüksek bulunursa, yükleme testi hemen yapılır. Bu testler eğer normal bulunursa yükleme testi 24. ve 28. gestasyon haftaları içinde yapılmalıdır.
Şeker yüklemesi gebelik döneminin 24. ve 28. haftalarında yapılır. Çünkü bu haftalar arasında insülin direncinin iyice arttığı bilinmektedir. Yapılması gereken taramalar sonucu gebelik diyabeti tanısı almış kadınların %10’unun 7 yıl, %18’inin 10 yıl, %40’ının 17 yıl ve %60’ının ise 20 yıl içinde diyabetik olduğu saptanmıştır. Perinatal mortalite açısından değerlendirildiğinde; mortalitenin pek fazla değişmemekle birlikte gebelik diyabeti tanısı alan kadınlarda diyet, insülin tedavisi ve yakın izleme yapıldığından, bu sonucun gerçekliğine şüpheyle yaklaşılmalıdır. Gestasyonel (gebelik)diyabetinde perinatal morbidite (fetal makrozomi, neonatal hipoglisemi, hiperbilirubinemi ve polisitemi) gibi sebeplerin varlığı gebelik diyabetini arttıran faktörlerdendir. Ancak her gebeye tanı amacı ile 100 gr glukoz yükleme testi uygulanamayacağından tarama yöntemleri ve testleri geliştirilmiştir. “Geçmişte 100 g glukoz yükleme testleri yapılan klinik muayeneler ve hastadan alınan anamnez sonrasında sadece risk guruplarına yapılmaktaydı.”
Ayrıca; obezite, glukozüri, iri bebek (makrozomi) anamnezi, fetal veya neonatal kayıp, konjenital anomalili bebek hikâyesi ve ailede diyabet varlığı, mevcut gebelikte preeklemsi gibi hastalıkların bulunması, hastanın risk sınıfına dâhil edilmesine yol açabildiğini unutmamak gerekir.
Gebelik diyabeti tanısını 100g OGTT testleri ile tespit edilmektedir. Bununla birlikte bazı kişilerde OGTT testlerine gerek duyulmayıp, açlık kan şekeri değerine göre (plazma>140mg/dl) tanı konulabileceği yönünde teoriler bulunmaktadır. Ağız yoluyla glukoz tolerans testi; 150 gram glukozdan az olacak şekilde herhangi bir diyet yapılmaksızın, en az 3 günlük uygulanıp, 8-14 saatlik açlıktan sonra sabah aç karnına yapılmakta olup, 400ml’den fazla sıvının içine 100 gram glukozlu oral sıvı verilerek sonuçların alınmasıdır. Tanısı konulan hastalarda ilk uygulanacak yaklaşım, diyet tedavisinin düzenlenmesidir.
Hiperglisemi bazı kronik hastalıkların gelişmesine (kalp-damar sistemi) zemin hazırlamaktadır. Diyabetik annenin fetüsünde doğuştan görülen kalp sorunları, bu çocuklarda kalp oluşumunun çok erken evrelerinde zararlı etkilere maruz kalması sonucunda ortaya çıktığını gösteren çalışmalar mevcuttur. Bu kalp sorunlarına örnek olarak (büyük arterlerin transpozisyonu, mitral atrezi, pulmoneratrezi, çift çıkışlı sağ ventrikül, Fallot tetralojisi ve fetal kardiyomiyopati) görülebilir.
Yapılan bir çalışmada diyabetik annelere ait özellikler; anne yaşı, diyabetin tipi (Tip 1, Tip 2 ve gebelik diyabeti) ve süresi anneden alınan öykü bilgileri doğrultusunda sınıflandırılmıştır. Gece boyunca sekiz saatlik açlık üfürüm, siyanoz ve gebelikte hipertansiyon varlığı ile doğuştan kalp hastalığı görülmesi arasında pozitif yönde anlamlı bir ilişki olduğu bulunmuştur. İnsülin kullanımı, aynı zamanda genetik hastalık ve gebelikte hipertansiyon varlığının doğuştan kalp hastalığı riskini artırdığı kanısına varılmıştır.
Aynı zamanda yapılan başka bir çalışmada ise, antenatal tarama ile ilgili gebelerin bilgi düzeyini belirlemede eğitimin temel faktör olduğu gösterilip; eğitim seviyesi yükseldikçe, antenatal dönemin sağlıklı olacağı yönünde yorumlarda bulunulmuştur. Uygulanabilirliği ve danışmanlık verilmesi yönünde bir yönetim oluşturulmalı ve anne adayları bu yönde bilgilendirilmesini içeren halk sağlığı programları uygulanmalıdır.
Sonuç olarak bakıldığında; genetik faktörlerle birlikte eşlik eden kronik hastalıklar ve bilgi düzeyi ile gestasyonel diyabet oluşması arasında anlamlı bir ilişki bulunmaktadır. Bununla birlikte beslenme yani diyet düzenlemeleri yapılarak, hem anne, hem de fetüste gelişebilecek sorunların önüne geçmek amaçlanmalıdır. Her ne kadar tartışmalı bir konu olsa da, ülkemizde kanıta dayalı bulgular elde edilene kadar, iki aşamalı (50 g glukozlu ön tarama testi ve ardından 75 g glukozlu OGTT) tanı yaklaşımına devam edilmesi benimsenmektedir. Özellikle riskli gruplar (obez olanlar, daha önceki gebeliklerinde GDM saptanan kişiler, glukozürisi olanlar, ailede yoğun DM hikâyesi olanlar) ilk 3 aydan (1. trimester) itibaren izlenmelidir.
Gebelik Diyabeti. Cihat ŞEN, Rıza MADAZLI, Seyfettin ULUDAĞ, Vildan OCAK. 1993, Perinetaloji Dergisi.
Demirpençe1, Savaş. Gebelik öncesi diyabeti olan ve gebelikte. Türk Pediatri Arşivi. 06 07 2013.
Ergün, Permin, et al. Gebelerin Üçlü Tarama Testi ve Gebelikte Yapılan Diğer Testler Hakkındaki Bilgi Düzeyinin Ölçülmesi.
Apay, Serap Ejder ve Pasinlioğlu, Türkan. Obezite ve Gebelik.
Hocaoğlu, Meryem, et al. “Gebe kadınların bazıları neden glikoz yükleme testini reddediyor? Türk popülasyonundaki gebelerin gebelikte şeker hastalığı taraması hakkında görüşlerinin değerlendirilmesi.” İstanbul Kuzey Klinikleri Dergisi 6.1: 0-0