Obezite, çevresel ve genetik faktörlerin yanında; psikolojik, kültürel ve fizyolojik etkilerden etkilenen, önemli bir sağlık problemidir.
- 1990 ve 2000 yılları arasında ülkemizde yapılan saha çalışmalarına göre, prevalansı %3,3 artış göstererek %21,9’a gelmiştir.
Obezite, kardiyovasküler hastalıklar için başlıca risk faktörlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Dislipidemi*, hipertansiyon ve diyabet gibi metabolik hastalıklara da zemin oluşturabilmektedir. Obezitede vücuttaki enerji dengesi bozulur. Alınan enerjiyi azaltmak amacıyla; diyet, ilaç ve bariatrik cerrahi gibi farklı stratejiler önerilmiştir.
Obezite yaklaşımlarında, kilo kaybı için birçok farklı diyet türü savunulmakla birlikte; bir diyetin, diğerine göre neden tercih edilmesi gerektiği konusunda çok az bilimsel kanıt bulunmaktadır. Hem kısa hem de uzun vadede; hangi diyet protokolünün en etkili olduğu ve genel olarak doğru beslenme yaklaşımının ne olduğu konusunda kesin bir veri bulunmamaktadır. Genel olarak kabul edilen doğru beslenme tedavisi, nispeten yüksek karbonhidrat ve düşük yağ içeren diyetlerdir. Ancak bazı çalışmalara göre; bu diyetler, kısa vadede kilo kaybı sağlasa da uzun vadede vücutta uyumluluk problemlerine neden olduğu belirtilmektedir. Ayrıca; obez bireylere bu diyet önerildiğinde, bireylerin genel olarak karbonhidrat tüketimlerini, kompleks karbonhidratlar yerine basit şeker içeren işlenmiş gıdalardan karşıladıkları görülmüştür. Dolayısıyla; düşük yağlı bir diyet, kilo problemlerini arttırabileceği gibi, rafine karbonhidrat alımından dolayı, özellikle insülin direnci olan bireylerde dislipideminin tetiklenmesine yol açabilmektedir. Bu tip diyetler konusundaki tartışmaların bir sonucu olarak, son yıllarda çok düşük karbonhidratlı ketojenik diyetlere veya basit ketojenik diyetlere olan ilgi artmaktadır.
Ketojenik diyetin kilo verme etkilerinin mekanizmaları şu şekildedir:
- Proteinlerin, diğer besin maddelerine göre daha yüksek tokluk etkisi vermesi ve dolayısıyla iştahın azalması,
- Lipogenezde* azalma ve artmış lipoliz*,
- Yağ tüketimi sonucu daha az oluşan dinlenme solunum kat sayısının meydana getirdiği metabolik etkinlik,
- Glikoneogenezin* artan metabolik harcamaları ve proteinlerin termik etkisidir.
Obezitede insülin direnci prevalansı oldukça yüksektir. Glikoz alımının insülin uyarımına direnci, ilk olarak obez olgulardan elde edilmiştir. İnsülin direncinin temel özelliği, kas hücrelerinin dolaşımdaki glikozu almasının engellenmesi ve karaciğerden glikoz çıkışını yavaşlatma kabiliyetinin tehlikeye girmesidir. İnsülin direncine sahip bireylerde; karbonhidratlar, enerji için kullanılmak yerine karaciğerde yağa dönüştürülmektedir. Bu nedenle, bu bireyler karbonhidrat metabolizmasıyla ilgili sorunlara sahiptir. Obez bireylerde çok düşük karbonhidratlı diyetlerin olumlu etkileri, sadece kilo kaybının bir etkisi değil; aynı zamanda düzelmiş glisemik kontrol, hemoglobin A1c ve lipit belirteçlerinin yanı sıra, birçok vakada insülin ve diğer ilaçların kullanımının azalmasıdır.
- Ketojenik diyetin kilo kaybı dışında yararlı etkileri olduğunu öne süren çalışmalar da vardır.
- Davidson ve arkadaşları; ketonların, kişileri kilo alımı ve obezitenin neden olduğu bilişsel bozukluktan koruyabildiğini ileri sürmüştür.
Ketojenik Diyet Zayıflatır Mı?
Ketojenik diyetlerin, fazla kilolu kişilerde duygudurumları üzerinde olumlu etkileri olabileceğine dair bazı kanıtlar vardır. Ketojenik diyetin çok erken dönemlerinde (ilk 4 veya 5 gün), hastalar bazen uyuşukluktan şikayetçi olabilmektedir. Bu etki kısa sürede geçmekte ve hastalar daha iyi bir ruh hali bildirmektedir.
Karbonhidrat açısından zengin gıdalara benzer yemeklerin kullanıldığı, yeni tip ketojenik diyetler, diyete uyumu arttırabilmektedir. Burada unutulmaması gereken önemli nokta; hastaların böbrek fonksiyonlarına ve ketojenik diyetten normal diyete geçiş aşamalarına dikkat edilmesi gerektiğidir. Ketojenik diyetin süresi, minimum 2-3 hafta ile maksimum 6-12 ay olarak değişebilmektedir.
- Ketojenik diyetin her ne kadar kilo verme üzerine olumlu etkileri olsa da, kontrolsüz ve uzun süre yapıldığında vücutta istenmeyen etkiler oluşturabildiği unutulmamalıdır. Doğru bir şekilde diyetisyen kontrolünde uygulanan ketojenik diyet, obezite tedavisine yardımcı olabilir.
Glikoneogenez: Karbonhidrat olmayan kaynaklardan glikozun yeniden sentezlenmesi
Lipogenez: Lipit ve yağ asitlerinin sentezi
Lipoliz: Lipitlerin yıkımı
Paoli, A. (2014). Ketogenic Diet for Obesity: Friend or Foe? International Journal of Environmental Research and Public Health, 2092-2107.
Yumuk, V. D. (2005). Prevalence of obesity in Turkey. The International Association for the Study of Obesity., 9.