Hastalar, besinlerin ilaç üzerindeki etkisi ve beslenme durumları bakımından ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Hastaya özgü birçok değişken etkileşimlere, etkileşimlerin karmaşık hale gelmesine sebep olabilir. Polifarmasi de dâhil olmak üzere; beslenme durumu, genetik, altta yatan hastalık, diyet, besin takviyeleri, bitkiler veya bitkisel ürünler, alkol alımı, ilacın kötüye kullanımı (suiistimal), bağırsak mikrobiyolojisi, ilaç veya gıda katkı maddeleri, alerji ve intoleranslar bu karmaşıklığa sebep olabilmektedir.
Hastaların uyumsuzluğu ve doktorların reçete yazma biçimleri riskleri daha da karmaşık hale getirir. Kronik hastalıklar için uygulanan uzun süreli tedaviler sırasında ilaca bağlı malnutrisyon gelişmesi oldukça sık karşılaşılmaktadır.
Zaten mevcut yetersiz beslenme var ise, bu hastalar besin-ilaç etkileşimi açısından daha fazla risk altındadır.
Protein yetersizlikleri ve malnütrisyona bağlı olarak vücut kompozisyonunda gerçekleşen değişiklikler, ilacın proteine bağlanma kapasitesini ve ilaç dağılımını değiştirerek ilaç kullanımını etkileyebilir. Malnütrisyon prevalansının yüksek olması ve diyet alımının azalması nedeniyle; aktif kanser tanısı olan, immün yetmezlik virüsü (HIV) enfeksiyonu olan, anoreksiya ve aşırı zayıf hastalar özel risk grubu altındadır.
Kemoterapi ve radyasyon gibi tedavi yöntemleri de beslenme bozukluklarını daha fazla kötüleştirebilir. Örneğin, cisplatin (Platinol-AQ) ve diğer sitotoksik maddeler genellikle; ağız yaraları, mide bulantısı, kusma, diyare, anoreksiya ve dolayısıyla yiyecek alımının azalmasına sebep olur.
Birçok ilacın yan etkisi iştah kaybıdır. İlaç eğilimi, gastrointestinal kanaldaki değişikliklerden (örneğin kusma, diyare, hipokloriditis, mukozal atrofi ve motilite değişiklikleri) etkilenebilir. Kansere, çölyak hastalığına, iltihaplı bağırsak hastalığına veya bağırsak dokusunun çeşitli nedenlerle cerrahi olarak çıkarılmasına bağlı bağırsak hasarının neden olduğu malabsorpsiyon, besin-ilaç etkileşimleri için daha büyük bir potansiyel yaratır.
Vücut kompozisyonu, ilaç yanıtının belirlenmesinde önemli hususlardandır. Obez veya yaşlı hastalarda yağ dokusunun yağsız vücut kütlesine oranı artar. Teorik olarak, uzun etkili benzodiazepinler (örneğin; diazepam [Valium]) gibi yağda çözünen ilaçların birikimi daha olasıdır. Uzamış açlık süresi ve artan toksisite, ilacın ve metabolitlerinin yağ dokusunda birikmesine neden olabilir. Yaşlı hastalarda bu etkileşim, ilacın karaciğer ve/veya böbrekte metabolizmasının azalmasıyla daha da karmaşık halde görülebilir.
Gelişmekte olan fetüs, bebek ve gebe kadınlar da ilaç-besin etkileşimleri açısından yüksek risk altındadır. Birçok ilaç bu popülasyonlarda etik olarak kabul edilmediğinden dolayı test edilmemesi doğru olandır. Bu da besin-ilaç etkileşimleri de dahil olmak üzere olumsuz ilaç etkilerinin riskini değerlendirmeyi zorlaştırmaktadır. İlaçların faydaları, gelişmekte olan fetüs üzerindeki riskler açısından değerlendirilmelidir.