Nefrotik sendrom; kanın böbreklerde filtre edilmeye başlandığı glomerüler membran bariyerlerinde meydana gelen tahribat sonucu, idrarda başta albümin olmak üzere, aynı boyuttaki diğer plazma proteinlerinin bulunması durumudur. Nefrotik sendromda, ortaya çıkan tüm klinik ve laboratuvar belirtilerin başlatıcı sebebi olarak; halk arasında protein kaçağı adıyla bilinen, orta boyutlardaki plazma proteinlerinin kaybı gösterilmektedir. Bu hastalığa sahip bireylerin 24 saatlik idrar hacminde, 3.5 gramın üzerinde protein bulunduğu görülmektedir.
Hastalığın görülmeye başladığı zaman dilimlerine bakıldığında, doğumsal nefrotik sendromlar dışında, ortaya çıkışının en sık 2-3 yaş döneminde olduğu görülmektedir. Yetişkin bireylerde; diyabet, amiloidoz* veya sistemik lupus eritematozus* gibi sistemik rahatsızlıklar kişiyi sekonder olarak nefrotik sendroma götürebileceği gibi; minimal değişiklik hastalığı (MDH), fokal segmental glomerüloskleroz*ve membranöz nefropati* gibi rahatsızlıklar nefrotik sendroma doğrudan yol açabilmektedir.
Bu hastalarda proteinüri* dışında en sık görülen rahatsızlıklar; hipoalbüminemi*, hiperlipidemi* ve ödemdir. Daha seyrek olarak; hiperkoagülabilite*, hipokromik mikrositik anemi* ve hipokalsemi* durumu gözlenmektedir. Nefrotik sendromda idrarla gerçekleşen protein kaybı; proteinlere bağlı olarak taşınan çinko, demir, bakır ve D vitamini gibi ögelerin eksikliğine de yol açmaktadır. Ayrıca nefrotik sendrom hastalarında sıklıkla; iştah azalması, irritabilite*, gastrointestinal* rahatsızlıklar ve şiddetli enfeksiyon geçirme görülebilmektedir.
Hastalığın Beslenme Tedavisi Nasıldır?
Hastalığın tedavisinde, öncelikle altta yatan morfolojik* sebebin tespiti yapılarak uygun tıbbi tedavi sağlanır. Daha sonra ise, ilerde oluşabilecek komplikasyonların önüne geçebilmek için gerekli tedbirler alınır.
Nefrotik sendromun tedavisinde öncelikli amaç; idrarda görülen protein miktarını azaltmaktır. Yüksek oranlarda protein içeren diyetler, glomerüler filtrasyon hızını arttırarak böbrek yetmezliği gelişme ihtimalini tetikleyebileceği gibi; ödem ve hiperlipidemi gibi nefrotik sendromda sık görülen rahatsızlıkları da kötüleştirebilir. Ancak aşırı protein kısıtlamak, başta albümin olmak üzere diğer plazma proteinlerinin oluşumunu azaltabilir ve protein enerji malnütrisyonuna yol açabilir. Bu sebeple; nefrotik sendromlu hastaların, diyetlerinde günde ortalama 0,8-1 g/kg protein alması önerilir.
Hiperlipidemi, nefrotik sendromlu bireylerde tedavi edilmesi gereken bir durumdur. Diyette hiperlipidemiyi önleyebilmek için yapılacak en uygun müdahale, kolesterol ve doymuş yağ miktarını sınırlamaktır. Ayrıca, diyette çoklu doymamış yağ asitlerinin miktarını arttırmanın yararlı etkileri olduğunu gösteren çalışmalar olsa da bu konuda hala yeterli kanıta ulaşılamamıştır.
Ödem ise, nefrotik sendrom hastalarının çoğunda görülen diğer bir klinik belirtidir. Vücuda diyetle birlikte fazla miktarda alınan tuz; böbrek tübüllerinde sodyum tutulumunu arttırarak dokular arasında sodyum ve su birikmesine sebep olup, ödemin şiddetini arttırabilmektedir. Bu nedenle hastalar, ödemi önlemek için günlük alınan tuz miktarında kısıtlamaya gitmelidir.
Streoid kullanan hastalarda kilo alımı görülebileceğinden, bu kişilere antropometrik ölçümleri ve fiziksel aktivite durumları temel alınarak, uygun enerji sağlayan diyetler planlanmalıdır. Protein kaybıyla birlikte kanda azalma ihtimali olan demir, çinko, kalsiyum ve D vitamini gibi besin ögeleri, hastanın laboratuvar bulgularına bakılarak, uygun diyet planı ile karşılanmalıdır.
- Nefrotik sendromlu bireyler, gerekli beslenme tedavisini bir beslenme uzmanı eşliğinde sağlamalıdır.
Sistemik lupus eritematozus: Kelebek hastalığı olarak da bilinen otoimmün bir hastalıktır
Fokal segmental glomerüloskleroz: Çeşitli nedenlerle gelişen glomerüler hasarın ortak histolojik bulgusudur.
Membranöz nefropati: Glomerül bazal membran kalınlaşması ile karakterize rahatsızlıktır
Hiperkoagülabilite: Kanın pıhtılaşma yeteneğinin ileri derecede artması durumudur.
Hiperlipidemi: Kandaki lipit seviyelerinin normale göre yüksek olması
Hipoalbüminemi: Kandaki albümin seviyesinin normalden az olması
Hipokromik mikrositik anemi: Kanda normalden küçük ve hemoglobin miktarı az eritrositlerin mevcudiyeti ile görülen anemilerdir.
Hipokalsemi: Kan kalsiyum düzeyinin normalin altına inmesi
İrritabilite: Hafif uyarılara karşı şiddetli cevap verme yeteneği
Gastrointestinal: Mide ve bağırsağı tanımlayan bir terim
Proteinüri: İdrarda protein mevcudiyeti
Hall, A. V., Parbtani, A., Clark, W. F., Spanner, E., Huff, M. W., & Philbrick, D. J. (1992). Omega -3 Fatty Acıd Supplementatıon In Prımary Nephrotıc Syndrome: Effects On Plasma Lıpıds And Coaguapathy. Journal Of The American Society Of Nephrology, 1321-1322.
Molfino, A., Don, B. R., & Kaysen, G. A. (2013). Nutritional And Non-Nutritional Management Of The Nephrotic Syndrome. J. D. Kopple, S. G. Massry, & K. Kalanta İçinde, Nutritional Management Of Renal Disease (S. 393-413).
Nalçacıoğlu, H. (2014). Çocukluk Çağı Nefrotik Sendromlu Hastalarda Vücut Sıvı Hacminin Belirlenmesinde Biyoelektrik İmpedans Analizi, Nt-Probnp Ve Vena Kava İnferior Sonografi İncelemesinin Rolü. Yan Dal Uzmanlık Tezi. Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi.
Özışık, M. (2014). Deneysel Nefrotik Sendrom Modelinde Vasküler Disfonksiyon Üzerine Okreotidin Etkinliği. Uzmanlık Tezi. Ege Üniversitesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı.
Yüksel, B. (2014). Erişkin Nefrotik Sendromlu Hastalarda Osteoporoz Prevalansı Ve Osteoporoz Gelişimi İle İlgili Risk Faktörleri. Uzmanlık Tezi. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi.