İnsan vücudunda iletişimi hormonlar üstlenir. Dolayısıyla, hayatımızın ve sağlığımızın kalitesini belirleyen, vücudumuzdaki en önemli moleküller hormonlardır.
- Leptin hormonu, 90’lı yıllarda obezite geni üzerine çalışan bilim insanı Jeffrey Friedman ve arkadaşları tarafından keşfedilmiştir.
Leptin; beynimize yemeyi durdurmamızı söyleyerek, yeme aktivitemize son vermemize neden olan veya mesajı çeşitli nedenlerden dolayı iletmeyi reddederek, bizi daha çok yemeye iten, doygunluk hissinden bir bakıma mahrum bırakan hormondur. Mide ve kalp gibi organlar tarafından az miktarda üretilen leptinin büyük çoğunluğu, yağ hücrelerimiz tarafından sağlanır.
Leptin İle Beyin Arasındaki Bağlantı
Yağ hücrelerinde üretilip, oradan salınan leptin; kan dolaşımına katılarak, beynin iştah düzenlenmesinden sorumlu hipotalamus bölgesine bağlanır ve vücudumuzdaki yağ depolarıyla ilgili beyine mesajı ulaştırmış olur. Eğer, leptin hormonu kanda normal değerlerinde ise, tokluk hissi oluşur, normalin altında olan leptin seviyesi ise, tokluk hissini yeterince oluşturamaz ve açlık hissi oluşmaya başlar. Leptin miktarıyla ilgili kontrol yine yağ dokusunda olup, salgılanan leptin miktarını yağ doku miktarı belirlemektedir.
- Yapılan çalışmalar sonucunda; verilen kilolarla birlikte kaybedilen yağlardan dolayı, kandaki leptin miktarının da azaldığı görülmüştür. Yani, kilo verip yağ kaybettikçe, kanda bulunan, tokluk hissi oluşturan leptin hormonu miktarında azalma olarak, daha çok yemeye sebep oluşturmaktadır.
- Bilinçsiz yapılan, kısa sürede kilo verdiren diyetlerin; hormonlar üzerindeki negatif etkisi, haftalar geçtikçe daha da artmakta ve tokluk hissi oluşması gecikebilmekte, dolayısıyla verilen kilolar aşırı iştah ile tekrar alınabilmektedir.
Tabii her zaman leptinin varlığı da işe yaramıyor. Sürekli yemek yediğiniz takdirde, kanınızda dolaşan leptin hormonu artar ve beynin hipotalamus bölgesine sürekli uyarı gider. Bu durum, yani leptinin kandaki artışı, zaman içinde beyin tarafından normal olarak karşılanır ve kişide ‘leptin direnci’ oluşmasına neden olur. Leptin direnci oluşmuş kişide, yemek yese de hipotalamus leptine karşı duyarlılığını kaybettiğinden, tam olarak tokluk hissi oluşmayabilmektedir.
Leptine Bağlı Kilo Alımının Diğer Nedenleri
- Yağ hücrelerinde leptin üretim ve salınımında bir bozukluk oluşması,
- Leptinin kanda hedef hücreye taşınmasıyla ilgili bir sorun varlığı,
- Leptinin, bazı durumlarda beyin omurilik sıvısı (BOS) bariyerini aşamaması nedeniyle beyine ulaşamaması,
- Hipotalamusta leptini tanıyarak işlevselleştiren reseptörlerde veya iletiminde yetersizlik nedenleriyle de leptin görevini yerine getiremez.
Sonuç olarak;
Leptin, her ne kadar zayıflatan hormon gibi algılansa da, yağ yakımına sebep olan bir hormon değildir. Vücutta yeterli olduğu sürece, uzun vadede tokluk hissi sağlayarak kilo vermeye yardımcı olan hormonlardandır. Ayrıca, yukarıda da bahsedildiği üzere, herhangi bir sebeple işlevselliğini kaybettiği takdirde, yararından çok zararı dokunmaktadır. Dolayısıyla, zayıflamak için en doğru yol, diyetisyen tarafından kişiye özel ve bilinçli hazırlanmış bir diyet programıyla zayıflamak ve uzun vadede, sağlıklı ve dengeli beslenmeyi hayat boyu uygulamaktır.
Levine J, E. N. (1999). Leptin Responses to Overfeeding: Relationship with Body Fat and Nonexercise Activity Thermogenesis 1. The Journal of Clinical Endocrinology & Metabolism. s. 2751-2754.
Rosenbaum M., (2005). Low-dose leptin reverses skeletal muscle, autonomic, and neuroendocrine adaptations to maintenance of reduced weight. Journal of Clinical Investigation . s. 3579-3586.
Sara T., (2018). Yağın Gizli Yaşamı (F. Özlen, Çev., s. 59-67). içinde İstanbul: paloma yayınları.
Özen Ş., G. Ö. (2010). Leptin hormonu: Egzersiz ve Obezite ile ilişkisi. dergipark, 115-119.