Günümüzde çoğu hastalığın ilişkilendirildiği çocukluk çağı beslenmesi, sürekli tartışılan konulardan biri olmakla birlikte, bu konuda insanlar çocuklarının nasıl sağlıklı beslenmesi gerektiğini araştırırken, çocukların dikkatini abur cuburlar çekmektedir.
Çocuklar, yüksek enerjili gıdalar açısından zengin bir diyet tüketirken, fazla vücut yağları açısından daha fazla risk altındadır. Yüksek enerjili gıdalar, küçük boyutlarda çok fazla kaloriye sahiptir. Bunlara hamur işleri, kurabiye, kraker, patates kızartması ve tatlılar gibi yüksek oranda yağ ve şekere sahip olanlar örnek verilebilir. Bu yiyecekler çocuk diyetlerinde yaygın olan kalori kaynaklarıdır.
Şekerle tatlandırılmış içecekler, çocukların diyetindeki şekerin en büyük kaynağıdır. Soda ve sporcu içecekleri gibi, şekerli içeceklerin fazla tüketimi obezite ile ilişkilendirilmiştir. Normal şartlar altında, bir günde çocukların tükettiği şekerli içeceklerin %80’i besin maddesinden yoksundur. Şekerli içeceklerin alımının azaltılması, çocukların diyetlerindeki fazla kaloriyi azaltmanın en kolay ve etkili yollarından biri olabilir. %100 meyve suyu besin açısından zengin olsa da, fazla kalori ve şeker alımını önlemek için tüketimini sınırlandırmak gerekir. Meyve suyu, 7 ila 18 yaş arası çocuklar için günde 150-300 ml. ile sınırlandırılmalıdır. Ailelere, sade suyun en sağlıklı seçim olduğu hatırlatılmalıdır.
Yapay olarak tatlandırılmış içeceklerin kullanımı, bu içeceklerin tatlı içecekleri tüketme alışkanlığını pekiştirebileceği riski gözönüne alınarak sakıncalı olarak belirtilmektedir. Besleyici olmayan tatlandırıcıların kullanımı, çocuklarda kilo artışı ile ilişkilendirilmemiştir. Aynı zamanda, bağırsak bakterisini değiştirebileceği, böylece glukoz toleransını bozabileceği yönünde ortaya sürülen çalışmalar vardır. Amerikan Kalp Derneği; çocuklara günde en fazla 25 gram ilave şeker tükettirilmesi yönünde uyarmaktadır.
Son yıllarda çocukluk çağı obezitesi, dünya çapında bir sorun haline gelmiştir. Çocukluk döneminde obezite; kardiyovasküler hastalıklar (hipertansiyon ve koroner hastalık dahil), tip-2 diyabet ve bazı kanser türleri için bilinen bir risk faktörüdür. Obez çocukların yetişkinlik çağına geldiklerinde, kardiyovasküler hastalıklardan kaynaklanan mortalite ve morbidite riski artmaktadır. Artan hareketsiz yaşam tarzı, düzenli fiziksel aktivite yoksunluğu ve kötü beslenme alışkanlıkları bu durumu tetiklemektedir. Abur cuburlar, çocukların toplam günlük kalori alımının önemli bir bölümünü (%15-40) temsil etmekte olup, obezite ile ilişkili olduğu bildirilmiştir.
- Yapılan bir araştırmada; aperatif tüketiminin, çocuklarda ve ergenlerde obezite ve diğer kronik hastalıklar ile ilişkili olduğu gösterilmiştir.
Abur cuburun aperatif olarak tüketimi, çocuklar arasında artmakta ve obezite prevalansı; geçtiğimiz yüzyılda batı toplumlarında işlenmiş karbonhidratların (örneğin şeker, beyaz un ve doymuş yağlar) daha fazla alımıyla artmıştır. Şekersiz ve düşük yağlı diyetle karşılaştırıldığında; şekerli ve doymuş yağda yüksek bir diyet tüketiminin, sol ventrikül disfonksiyonu ve hipertansiyona yol açtığı çeşitli bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur.
- Deneysel çalışmalar; kronik hipertansiyon ve sistolik ve diyastolik disfonksiyonun, kalp yetmezliğine yol açabileceğini göstermiştir.
Hipertansif vakaların sadece %25’i teşhis ve tedavi edilir. Birçok çalışma, hipertansiyonun ergenlik döneminde ve hatta çocukluk döneminde başlayabileceğini göstermiştir. Fiziksel inaktivite, sigara, fast food tüketimi ve şekerli içecekler artan kan basıncı ile ilişkilidir.
Son yıllarda beslenme şekillerinin değiştirilmesi sonucunda, besleyici atıştırmalıkların abur cuburlarla ikame edildiğini göstermektedir. Televizyon reklamcılığı, çekici ambalajlama ve ebeveyn farkındalığının olmaması, abur cubur tüketiminin ana nedenidir. Bu atıştırmalıklar; yüksek miktarda yağ, tuz ve şeker içerir. Çocukluk çağında aşırı tuz alımı, erişkinlik döneminde hipertansiyon ile ilişkilidir.
Televizyon ve gıda reklamları; çocuklar arasında sağlıksız diyet uygulamalarının teşvik edilmesindeki potansiyel rolünden dolayı eleştirilere maruz kalmaktadır. Yapılan anketlerde; daha yoğun TV kullanımı ve daha sık görülen televizyon yayınlarının, abur cuburlara yönelimin artmasıyla ilişkili olduğunu göstermektedir. Sağlıklı gıdaların reklamlarının yayınlanmasının ise, bu gıdalarla ilgili olumlu tutum ve inançları teşvik ettiği fark edilmiştir. Dolayısıyla, gıda reklamcılığının çocuk televizyonunda; besleyici gıdaların teşvik edildiği ve abur cuburların nispeten teşvik edilemediği bir ortama dönüştürülmesinin sağlıklı beslenmeyi normalleştirmeye ve pekiştirmeye yardımcı olacağı sonucuna varılmıştır.
Gün geçtikçe çocuklar, gestasyon ve erken gelişim sırasında; abur cubur diyetine daha fazla maruz kalmaktadır. Bu dönemde aşırı tüketilen abur cuburlar, beyin motivasyonu ve sinir yollarının gelişimini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.
- Fareler üzerinde yapılan bir araştırmada; fast food gıdalarla beslenen farelerin, normal yemle beslenenlere göre daha az gelişim gösterdiği ve daha kısa oldukları belirlenmiştir.
Fetal ve bebeklik dönemi ile çocukluk ve yetişkinlik çağında; bilişsel, motor ve sosyo-emosyonel becerilerin gelişiminin temelinin atıldığı ve beynin geliştiği önemli bir dönem olması nedeniyle, yetersiz beslenme sonucu ile bu becerilerin gelişiminin aksadığı bilinmektedir.
Kötü beslenme ve eğitim sonuçları arasında önemli bir döngü vardır. Erken çocukluk döneminde kötü beslenen çocukların, okul çağı dönemlerinde akademik başarılarının düşük olması; yetişkinlik döneminde iş imkânlarının sınırlı olmasına, buna paralel olarak sosyoekonomik statüsünün düşük olmasına neden olabilir. Eğitim ve ekonomik yetersizliklere artan aile üyesi sayısının yükü de eklendiği zaman, kişilerin yetersiz beslenme durumunun devam etmesi; dünyaya getirecekleri çocukların da kötü beslenmeden olumsuz etkileneceği ve bu kısır döngünün devam edeceği anlamına gelecektir.
Sağlıklı beslenme örüntüsü davranışının, çocuklarda yüksek akademik başarı ile de ilişkili olduğuna dair kanıtlar vardır. Düzenli 3 öğün yemek yiyen çocukların akademik başarıları daha yüksektir. Fast-food gıdaların ve şekerli içeceklerin daha az tüketimi yüksek akademik başarı ile ilişkiliyken, aşırı tüketiminin ise akademik becerilerin daha yavaş gelişimine neden olduğu belirlenmiştir. Fast-food gıdaların içinde fazlaca bulunan trans yağ ve doymuş yağların aşırı tüketimi, akademik başarıyı olumsuz etkileyebilir. Abur cubur besinler, içeriğindeki bu trans yağ nedeniyle; öğrenme ve hafızaya yardımcı olan çok sayıda moleküllerin yanı sıra, beyin sinapslarını da etkiler. Fast-food tüketimi arttıkça, çocukların standart testlerden aldıkları puanların azaldığını, aşırı fast-food tüketimi olan (haftada 4-6 kez ya da daha fazla) çocukların okuma ve matematik derslerinden anlamlı düzeyde daha düşük puan aldıkları saptanmıştır. Şekerli içecekler de, akademik başarıyı etkileyen değiştirilebilir risk faktörleri arasında yer alır.
- Yapılan çalışmalarda; haftada ikiden fazla şekerli içecek tüketimi, günde birden fazla soda tüketimi ve kafeinli içeceklerin aşırı tüketimi, düşük akademik başarı ile ilişki göstermiştir.
Çocuklarda sağlıklı beslenme örüntüsü alışkanlığı, yüksek akademik başarı ile ilişkilidir. Çocuklarda düşük kaliteli besinlerin (örneğin; şekerler, kızarmış yiyecekler, şekerli içecekler) sınırlı tüketilmesi, özellikle kahvaltı olmak üzere, düzenli ve kaliteli öğün tüketimi alışkanlığının olması; mikrobesin öğelerinin, sebze-meyve, süt ve balık tüketiminin yeterli olmasının, bilişsel performans ve okul başarısı üzerine pozitif etkisinin olduğu kanıtlanmıştır.
Helen G. Dixon et al. The effects of television advertisements for junk food versus nutritious food on children’s food attitudes and preferences. 65, Social Science & Medicine, 2007, s. 1311–1323.
Ellen Nacha Lesser et al. The impact of a junk-food diet during development on ‘wanting’ and ‘liking’. 317, Behavioural Brain Research, 2017, s. 163–178.
Meydanlıoğlu, Ayşe.Çocukların Besin Tüketimi Ve Beslenme Davranışlarının Akademik Başarılarına Etkisi. 5, Eğitim ve Öğretim Araştırmaları Dergisi, 2016, Cilt 4, s. 368-376. ISSN: 2146-9199.