İrritable Bağırsak Sendromu (İBS); kronik karın ağrısı ve bağırsak alışkanlıklarının değişimi ile karakterize, herhangi organik bir nedeni bulunmayan ve oldukça sık görülen gastrointestinal bir sendromdur. Semptomları arasında, yapısal veya biyokimyasal anormallikleri olmayan karın ağrısı, şişkinlik, kabızlık veya diyare yer almaktadır. Sıklıkla kadınları, gençleri ve yaşlıları etkileyen İBS, dünya genelinde %4-35, Türkiye’de ise %12,4-19.0 prevelansa sahiptir. İBS prevalansının yüksek olması toplumsal ekonomik yüklerin artmasına neden olmakla birlikte, yaşam kalitesini de kötü etkilemektedir.
İBS patofizyolojisini açıklamaya çalışan birçok çalışma bulunsa da, hastalık hala açıkça anlaşılamamıştır. Patogenezinde rol oynayan faktörler arasında; genetik geçmiş, stresli sosyal aktiviteler ve çevresel faktörler yer almaktadır. IBS’nin şiddeti; kronik bağışıklık reaksiyonları, bağırsak-beyin yollarıyla ilişkili viseral aşırı duyarlılık ve bozulmuş bağırsak geçirgenliği gibi çeşitli faktörlere bağlıdır. İBS gelişiminde çeşitli faktörlerin yer alması ile birlikte, Blastocytis hominis ile ilişkisi olduğunu bildiren çalışmalar da mevcuttur. B.hominis, kötü hijyen koşullarına bağlı olarak, oral veya fekal yol ile bulaşmaktadır. Dünya genelinde görülen bir parazit olup, özellikle subtropikal ve tropikal bölgelerde daha sık görülmektedir. Yapılan çalışmalarda; B.hominis’in sağlıklı veya gastrointestinal rahatsızlığı olan bireylerde en sık görülen protozoon olduğu bildirilmiştir.
Bağırsak mikrobiyotasının, İBS patogenezine önemli katkı sağladığı düşünülmektedir. Bu katkı, bağırsak enfeksiyonu veya antibiyotik tedavisi sonrasında, İBS’nin daha sık ortaya çıktığı gerçeğinden anlaşılmaktadır. Bağırsak mikrobiyotası değişimi ile bağırsak iltihabı arasındaki ilişki göz önüne alındığında, bağırsak mikrobiyatasının probiyotiklerle düzeltilmesi, İBS için ideal bir tedavi modeli olarak gözükmektedir. Ancak, İBS semptomlarını iyileştirmek için, probiyotikler tarafından bağırsak mikroorganizmasının değiştirilmesinin yararlı etkileri ve etkinliği klinik araştırmalarda tutarlı olmadığından etkili bir tedavi olarak belirsizliğini korumaktadır.
Konakçı için yararlı özelliklere sahip olan ve sağlığı iyileştirici etkiye sahip mikroorganizmalar olarak tanımlanan probiyotikler, çeşitli mekanizmalarla hastalıkların gelişimine katkıda bulunma ve bağırsak mikrobiyotasını değiştirme potansiyeline de sahiptir. Mide asidi ve safra salgısı dahil olmak üzere, gastrointestinal sistemin sert koşullarına dayanabilmelerini sağlayan özelliklerinden dolayı, diğer enterik mikroorganizmalarla rekabet durumunda hayatta kalma, bağırsak bariyeri fonksiyonunu geliştirme ve bağırsak hareketlerini normalleştirmede etkilidirler.
Çoğu probiyotik ilk olarak sağlıklı insanlardan soyutlandığından, insanlar için güvenilir olması beklenmektedir. Probiyotiklerin klinik etkinliği; turist ishali, antibiyotik ile ilişkili diyare, nekrotizan enterokolit ve kese bulgusu tedavisi ya da önlenmesindeki yararı ile gösterilmiştir. Ancak, inflamatuar bağırsak hastalığı (İBH) olan hastalarda, remisyonu sürdürmek için probiyotiklerin etkili bir tedavi yöntemi olmadığı, Lactobacillus türü probiyoktiklerin ise, Crohn hastalığı olan bazı hastalarda istenmeyen etkilere sebep olduğu gösterildiğinden probiyotik uygulaması; gastrointestinal inflamasyona bağlı bozuklukların tedavisinde her zaman kullanılmaz.
İBS ve Probiyotik Tedavisi Üzerine Yapılmış Bazı Bilimsel Çalışmalar
İBS hastalarında probiyotiklerin terapötik yararlarını inceleyen birçok klinik araştırma yapılmıştır. Ancak, mikroorganizmaların türlerinde veya soylarındaki heterojenlikten, tedavi süreleri ve kayıt edilen hastaların farklı özelliklere sahip olmasından dolayı sonuçlarda tutarsızlık gözlemlenmiştir.
- Yapılan bir çalışmada, İBS’li 1650 hastayı içeren, Lactobacillus, Bifidobacteriu, Streptococcus ve çeşitli probiyotik kombinasyonlarının kullanıldığı, 18 randomize kontrollü çalışmayı incelemesi sonucu; probiyotik uygulamasının, genel semptomları iyileştirmede plasebodan anlamlı derecede iyi sonuç verdiği ve hiçbir yan etki oluşturmadığı saptanmıştır. Yine bir başka çalışmada; 42 randomize kontrollü çalışmanın analizi sonucunda, abdominal şişkinlik, karın ağrısı ya da rahatsızlığında iyileşme bildirilmiştir.
- Son zamanlarda, çeşitli sistematik incelemeler ve meta-analizler, İBS tedavisinde probiyotik kullanımı ile ilgili daha güvenilir veriler sağlamıştır. Yakın zamanda yayınlanan ve İBS’de probiyotik kullanımının meta-analiz listesine göre; probiyotiklerin global İBS semptomlarını azalttığı konusunda genel bir görüş birliğine varılmıştır. Bununla birlikte, bu meta-analizler ve sistematik incelemelerin, kullanılan probiyotik türü, hasta ve müdahale periyotlarının çeşitliliği ve heterojenliği nedeniyle sınırlamaları da bulunmaktadır.
Çoğu çalışma; Bifidobakteri, muhtemelen Lactobacillus türleri ve E. coli, DSM 17252’nin İBS tedavisinde fayda sağladığını ileri sürmektedir.
- 75 İBS’li hastayla yapılan bir araştırmada, B. infantis 35624’ün hastalarda ağrı, şişkinlik, şişme ve kusma semptomlarını azalttığı bildirilmiştir. İBS’nin tüm alt tiplerine sahip, 362 kadının katımıyla gerçekleşen randomize kontrollü bir çalışmada; hastalara 106, 108, 1010 CFU veya plasebo verilmiş ve sonuçta B. infantis’in 4 hafta süreyle tedavinin kompozit semptom skorunu iyileştirdiği gösterilmiştir.
- İBS’li 40 hastaya L. acidophilus SDC 2012 ve 2013’ün, 4 hafta boyunca verilmesinin karın ağrısını iyileştirilmede plaseboya karşı yararlı etkisinin olduğu gösterilmiştir.
- Çoklu tür probiyotiklerin (L. rhamnosus LC705, L. rhamnosus GG, Bifidobacterium breve ve Propionibectaerium freudenreichii species shermanii JS) 5 ve 6 aylık daha uzun süreli uygulamalarında, toplam semptom skorlarının önemli ölçüde düştüğü gözlenmiştir.
Sonuç olarak;
Pek çok çalışmada probiyotiklerin; GİS mikrobiyatasının bağışıklığın modülasyonu ve epitel bariyer fonksiyonunun arttırılması yoluyla, bağırsak homeostazının korunmasında önemli rol oynadığı belirtilmektedir. Düşük maliyetleri ve uygun güvenlik profilleri göz önüne alındığında, İBS için cazip bir tedavi modelidir. Kesin bir tedavi yöntemi olarak kabul edilebilmesi için, hangi probiyotiğin hastalığın hangi alt grubunda etkili olduğu ve tedavi süresinin optimum olması gerektiği açıklığa kavuşturulmalıdır.
Karacaer, C. ve ark. Bağırsak Mikrobiyatası, Probiyotikler ve İrritable Bağırsak Sendromu (İBS). 3, J hum rhythm , 2017, Cilt 3, s. 120-125. ISSN:2149-455X.
Didari, T. et al. Effectiveness of Probiotics in Irritable Bowel Syndrome: Updated Systematic Review with Meta-Analysis. 10, World J Gastroenterol, 2015, Cilt 21, s. 3072-3084.
Distrutti, E. et al. Gut Microbiota Role in Irritable Bowel Syndrome: New Therapeutic Strategies. 22, World J Gastroenterol, 2016, Cilt 21, s. 2219-2241.