İlk defa 1872 yılında Dr. George Huntington tarafından tanımlanan Huntington Hastalığı; geç başlangıçlı, dominant geçişli, ilerleyen ve ölümcül bir hastalıktır. Hastalığın tanımlanmasından yüzyıl sonra yapılan bir analiz ile Huntington geninin 4. kromozomda olduğu saptanmış ve ilk otozomal dominant geçişli hastalık olmuştur. Başlangıçta Huntington Koresi olarak adlandırılan Huntington Hastalığı, santral sinir sistemini etkileyen kronik bir nörodejeneratif hastalıktır.
Kalıtsal bir beyin bozukluğu olan bu hastalık; fiziksel, bilişsel ve duygusal benliğin ilerleyici bir şekilde bozulmasına neden olmaktadır. Hastalığın başlangıcından 10-40 yıl sonra ciddi bir sakatlığa ve sonrasında ölüme neden olmaktadır. Genelde 30-45 yaş aralığını etkilemekle birlikte, küçük çocuklarda ve orta yaşın üzerindeki yetişkinlerde de görülebilmektedir.
- Bu hastalığı taşıyan ebeveylerin her bir çocuğu için HD genini alma ihtimali %50’dir.
Huntington hastalığında görülen bazı belirtiler; kontrol edilemeyen hareketler, yürüme esnasında anormal denge, konuşma bozukluğu, yutma güçlüğü, düşünme güçlüğü ve kişilik değişiklikleridir. Hastalarda sıklıkla kilo kaybı görülür. Bununla birlikte metabolik disfonksiyonun hastalık patogenezine katkıda bulunduğu düşünülmektedir.
Motor, psikiyatrik ve kognitif bozukluklar, bu hastalığın bilinen en belirgin klinik özelliklerindendir. Kore (chorea)* formundaki hastalık başlangıçta proksimal* ve distal* ekstremitelerde düzensiz ve kısa amplitüdlü* olarak görülürken, hastalık ilerledikçe vücudun geneline yayılan, sürekli, şiddetli ve ani kasılmalara dönüşmektedir.
Huntington Hastalığı gibi nörodejeneratif hastalıkların oluşumundaki temel mekanizma; oksidatif stres, mitokondriyal disfonksiyon ve inflamasyondur. Hiperkolesteroleminin oksidatif strese yol açtığı bilinmektedir. Bu yüzden birçok nörodejeneratif hastalık için, kolesterol risk faktörü olarak kabul görmektedir.
- Yapılan bir çalışmada; plazma 27-hidroksikolesterol ve 24-hidroksikolesterol seviyelerinin Huntington hastalarında düşük olduğunu ve bu durumun Huntington hastalarında görülen kolesterol metabolizması bozukluğu nedeniyle gerçekleştiğini belirtmişlerdir.
- Farklı bir çalışmada; Huntington hastalarının sağlıklı bireylere göre LDL*, HDL* ve total kolesterol seviyelerinin daha düşük olduğu bildirilmiştir.
HD’ye eşlik eden ve kişiden kişiye değişebilen bazı davranış problemleri bulunmaktadır. Apati, ajitasyon, inkar, depresyon, düzensizlik, paranoya ve unutkanlık görülen bu davranışlardan bazılarıdır. Ortaya çıkan davranışsal problemlerin tipi, sıklığı ve şiddeti sıklıkla hastalığın evresine göre değişir. Bir araştırmada HD’nin erken evrelerinde depresyon, kaygı ve ilgisizlikten endişe duyulduğu ileri sürülürken, ileri evrelerinde ise ajitasyon, sinirlilik ve disinhibisyon bildirilmiştir.
Yaygın bir kalıtsal nörodejeneratif bozukluk olan HD, dünya çapında 100.000 kişide yaklaşık 5-10 vakada görülmektedir. Hastalık ilerledikçe hastalar giderek bağımsızlığını kaybeder ve sonuçta ölüm gerçekleşir. Henüz bilinen etkili bir tedavisi bulunmamaktadır. Ancak bilim adamları olası tedavileri araştırmakta ve bakıcılar bakım için yeni yaklaşımlar geliştirmektedir.
- Huntington Hastalığı’nda tedaviye yönelik araştırmalar yoğun bir şekilde devam etmektedir. Alınacak sonuçların yakın gelecekte bir dönüm noktası olacağı ve diğer nörodejeneratif hastalıkların tedavisine de ışık tutacağı umulmaktadır.
Proksimal: Bir organizmanın orta eksenine yakın
Distal: Bir yapı ya da organın merkezden uzakta olan uç kısmı
Amplitüd: Genlik
LDL: Düşük yoğunluklu lipoprotein: Halk arasında ‘kötü kolesterol’
HDL: Yüksek yoğunluklu lipoprotein: Halk arasında ‘iyi kolesterol’
Melda Kangalgil, Eren Canbolat. (2016). Kolesterolün Bazı Nörolojik Hastalıkların Patogenezindeki Rolü. Eur. J. Health Sci., 56-63.
Nagehan Ersoy, A. Nazlı Baflak. (2005). Huntington Hastalığı’nın Moleküler Biyolojisi. Türk Nöroloji Dergisi, 11(1), 27-44.
Rui Wang et al. (2014). Metabolic and Hormonal Sİgnatures in Pre-Manifest and Manifest Huntington’s Disease Patients. Frontiers in Psychology, 1-10.