Oğuz Atay’ın da dediği gibi, biz çayın yalnızlığa iyi gelen tarafını sevdik. Soğuk kış günlerinde içimizi ısıtan, sıcak yaz günlerinde harareti alan tarafını sevdik. Demlenen çayın verdiği huzuru sevdik… Öyleyse geçmişten bugüne kadar varlığını sürdüren, kendini sevdirten çayın yalnızlıktan başka nelere iyi geldiğine bakalım birlikte…
Çay; Latince ismi Camellia sinensis olarak bilinen bir tür bitkidir. İşlenme şekline göre yeşil, beyaz ve siyah çay olarak tüketilir. Siyah çay, ezilmiş çay yapraklarının çeşitli işlemlerden geçirilmiş halidir. Yeşil çay, çay bitkisinin yapraklarının oksijenle tepkimeye girmesine izin verilmeden hızlıca kurutulmasıyla elde edilir. Yeşil çay, siyah çaya göre daha az işlem gördüğünden, antioksidan miktarı daha fazladır. En az işlem gören çay ise, beyaz çaydır.
Siyah çay, metabolizma üzerinde güçlü etkilere sahip olan önemli biyoaktif moleküller* içerir. Bu biyoaktif moleküller; kateşin, theaflavin, thearubigin gibi polifenoller, alkoloidlerden kafein, teofilin ve teobrominlerdir. Polifenoller siyah çaydaki antioksidan kaynaklardır. Hücreleri; DNA, protein ve lipitlerin oksidasyonuna sebep olan, serbest radikallerin verdiği zarara karşı korur, oksidatif stresi* azaltır.
Siyah çayın içindeki bir diğer antioksidan grubu flavonoidlerdir. Flavonoidlerin düzenli tüketimi; yüksek tansiyon, kolesterol, obezite ve kalp hastalıklarının riskinin azaltılmasında etkilidir. 100 gram yeşil çayda yaklaşık 40 mg, siyah çayda ise yaklaşık 6 mg flavonoid bulunur.
Bir fincan çayda 20-110 mg civarında kafein vardır. Çayın kafein yoğunluğu, demleme süresine göre değişiklik gösterir. Kafein; vücuda, kas ve sinirleri uyarıcı, metabolizmayı hızlandırıcı ve diüretik etki yapar. Yani, vücuttan daha fazla su atılmasına neden olur.
Çaydaki alkoloidler* sebebiyle böbreklerden elektrolit emilimi engellenerek idrar atımı artar. Tanenler* ise bağırsaklardan su kaybını önler. Bir bardak çayda yaklaşık 20-30 mg potasyum bulunur. Çayın potasyum içeriği diyare* durumunda sıvı ve elektrolit kaybının telafisine yardımcı olmaktadır. Siyah çayın theaflavin ve kateşin bileşenleri, kanın antioksidan kapasitesini arttırarak, endotel* hücrelerde genişleme sağlar.
- Yapılan bir çalışmada, günlük 3 fincan siyah çay tüketiminin kalp hastalığı riskini %11 oranında azalttığı kanıtlanmıştır.
- Diğer bir çalışma ise; 12 haftalık çay tüketiminin trigliserit değerlerini %36, kan şekeri düzeyini %18 azalttığını, LDL (kötü kolesterol) seviyesinde azalmaya yardımcı olarak, LDL/HDL (iyi kolesterol) oranını %17 azalttığını göstermiştir.
- Sonuç olarak yapılan çalışmalar; siyah çayın içerdiği antioksidanlar sayesinde, kalp hastalığı riskini azaltmada etkili olarak kalp sağlığını koruyabileceğini belirtmektedir.
Siyah çayda bulunan fitokimyasallar, anti-inflamatuar* etkisiyle kemik-iskelet sağlığına katkıda bulunarak osteoporoz, artrit riskini ve kaslarda oluşan ağrıyı azaltmada etkilidir.
Siyah çay tüketiminin, plazma ürik asit seviyesini düşürdüğü de bilinmektedir. Ancak, bu konuda kanıta dayalı bilgilerin elde edilmesi için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Theaflavinler arasında TF3, güçlü anti-kanser özellikte olmakla birlikte, genel olarak siyah çayda bulunan polifenolik bileşikler kanseri önlemede etkilidir.
- Yapılan bir çalışma sonucunda; düzenli olarak siyah çay tüketen kadınlarda yumurtalık ve meme kanseri riskinin azaldığı bildirilmiştir. Ayrıca; düzenli çay tüketimi, hazmı kolaylaştırmaya yardımcı olarak, mide kanserine karşı koruyucu etki göstermektedir.
Siyah çay, tümör oluşumunu geciktirerek var olan tümörlerin azaltılmasında da etkilidir. Ek olarak başka bir çalışma da; yeşil çay tüketen insanların kansere yakalanma riskinin, tüketmeyenlere kıyasla daha az olduğunu göstermektedir.
Çay, beyinde α-dalgalarının* üretimini arttıran L-theanine (L-teanin) isimli aminoasidi içerir. Çaydaki serbest aminoasitlerin %50’si L-teanin’dir. L-teanin anti-anksiyete etkili nörotransmitter GABA*’nın etkinliğini arttırır.
- Yapılan çalışmalar, kafein ve L-teanin kombinasyonunun, bilişsel işlevleri geliştirerek beyin fonksiyonlarını geliştirmede yardımcı olabileceğini söylemektedir. Bir diğer çalışma ise, L-teaninin beyindeki dopamin ve serotonin üretimini arttırdığını, öğrenme yeteneğini geliştirdiğini, odaklanmayı iyileştirerek uyanık kalmaya yardımcı olabileceğini göstermektedir. Ayrıca, günlük 2-3 fincan çay tüketimi stres hormonu kortizolü düşürmede etkilidir.
- Yapılan bir çalışmada, çaydaki kateşinlerin pankreasın β hücrelerini hasara karşı koruyarak insülin aktivitesini arttırdığı belirtilmektedir. ABD’de kadınlar üzerinde yapılan bir çalışmada, günde 4 fincan çay tüketimi ile tip 2 diyabet riskinde %30 oranında azalma olduğu görülmüştür. Sonuç olarak, siyah çayın diyabet ve obezite gibi hastalıkları önlemede son derece etkili olabileceği düşünülmektedir.
Yeşil çayda bulunan kateşinlerin vücut ağırlığına olan etkisi incelendiğinde; yeşil çayın iştah kontrolünde etkili olduğu, metabolizmanın hızlanmasına yardımcı olarak yağ yakımını arttırdığı ve bu sayede kilo yönetiminde rolü olduğu gözlenmiştir.
Tüm bu olumlu etkilerin yanında, fazla tüketime bağlı olarak sinir, baş dönmesi, uyku problemleri, kas gerginliği, kalp çarpıntısı gibi bazı problemlere sebep olabilmektedir. Çayda bulunan tanenler demir ile bağlanarak, demir emilimini azalttığından, çay öğünlerde en az 1 saat sonra içilmelidir. Avrupa Gıda Güvenliği (EFSA) ve Gıda ve İlaç Yönetimi (FDA)‘nin de belirttiği gibi, günlük kafein alımı 400 miligramı geçmemelidir. Gebe ve emziren kadınlarda ise, günlük kafein alım miktarı en fazla 200 miligram olmalıdır. Fazla kafein alımı, idrarla kalsiyum atımını ve anksiyete duygularını arttırmakta, uykuyu engelleyebilmekte ve baş ağrısına neden olmaktadır. Uyarıcı etkisiyle kalp atışı düzensizliklerine yol açabilmektedir. Bu sebeple, her besin için olduğu gibi dengeyi korumakta, fazla tüketmemekte fayda var.
Çayınızın bir dost sohbetiyle tatlandığı, içinizin sıcacık bir çayla ısındığı, çayın ise tüm faydasıyla sizi sarıp sarmaladığı, yalnızlığınıza iyi geldiği sağlıklı günler diliyorum…
Oksidatif stres: Organizmanın genel işleyişi sırasında veya dış etkenlere bağlı oluşan serbest radikallerin hücreyi hasara uğratması
Alkoloid: Bitki kökenli azotlu bileşikler
Tanen: Tanik asit olarak da bilinen; çay, bakla ve sorgumda da bulunan buruk tada sahip bir madde
Diyare: İshal
Endotel: Damarların iç yüzü
Anti-inflamatuar: Enfeksiyon önleyici
α-dalgaları: Beyinden, hafif hipnoz halinde yani oldukça gevşemiş ama uyanık halde yayılan dalgalar
GABA: Stresle ilgili mesajların merkezi sinir sistemine ulaşmasını engelleyen, sakinleştirici etkisi olan aminoasit
Baysal, A. (2015). Çay ve kahvenin vücut çalışmasındaki etkinliği. A. Baysal içinde, BESLENME (s. 355-356). Hatiboğlu Yayınları.
Chung Shu Yang, H. W. (2018). Studies on prevention of obesity, metabolic syndrome, diabetes, cardiovascular diseases and cancer by tea. journal of food and drug analysis, 1-13.
EJ Gardner, C. R. (2007). Black tea – helpful or harmful? A review evidence . European Journal of Clinical Nutrition, 3-18.
L. Dodd, D. O.-R. (2015). A double-blind, placebo-controlled study evaluating the effects of caffeine and L-theanine both alone and in combination on cerebral blood flow, cognition and mood. Psychopharmacology, 2563–2576.
Feride TAŞKIN YILMAZ, G. D. (2016). Tea, Obesity and Women. Journal Of Contemporary Medicine, 6(2), 137-146.
Min-Hsiung Pan, C.-S. L.-Y.-T. (2013). Black tea in chemo-prevention of cancer and other human diseases. Food Science and Human Wellness, 12-21.
Simon P. Kelly, M. G.-R. (2008). L-Theanine and Caffeine in Combination Affect Human Cognition as Evidenced by Oscillatory alpha-Band Activity and Attention Task Performance. The Journal of Nutrition, 138(8), 1572-1577.
Bir Türk insanı olarak çayı çok seven biriyim. Böyle faydaları olduğunu bilmek çok sevindirici. Teşekkür ederim.
Kuzum benim, severek okuduysan ne mutlu bana 😊