Guillain-Barre sendromu (GBS) farklı derecelerde bölgesel sinir demiyelinizasyonuna* neden olan ve periferik sinir sisteminde oluşan kompleks bir hastalıktır. Periferik sinir sisteminde meydana gelen bu hasar, azalmış sinir iletkenliği ve kas zayıflığı ile sonuçlanır. Hafif düzeydeki vakalarda, alt ekstremitelerin az oranda kaybı tek fark edilebilir semptom olabilir. Ancak ciddi durumlarda, tüm kasların tamamen felci görülebilmektedir. Solunum veya kalp durması, ölüme sebep olabilir.
Histopatolojik özelliğin, periferik sinir miyelin antijenleri ya da Schwan hücrelerine karşı otoimmün cevabı içeren bir inflamasyon olduğu düşünülmektedir. 50-70 yaş aralığında daha sık görülen Guillain-Barre sendromunun hedefi olan hiçbir sinir antijeni tanımlanamamaktadır. Görülme oranı 100.000’de 0.4-1.7’dir. Bildirilen vakaların yarısından fazlasında 15 gün kadar önceden geçirilmiş viral enfeksiyon öyküsü bulunmaktadır. En sık sorumlu tutulan viral ajanlar; kızamık ve kabakulak virüsü, Epstein-Barr virüsü, koksakivirüs, ekovirüs, sitomegalovirüs ve influenza virüsüdür.
Nörolojik hastalıklardaki beslenme hedefleri arasında; ağırlık stabilizasyonu, albümin ve transferrin gibi proteinlerin normal seviyeye gelmesi ve pozitif nitrojen dengesinin sağlanması yer almaktadır. Bu sebeple, beslenme tedavisinin temelini doğru enerji hesabı ve uygun protein alımı oluşturmaktadır. Beslenme desteğinin 40-45 kcal/kg’lık kısmı protein dışı enerjiyi oluşturmalıdır. Hastalara 2-2.5 gr/kg protein ilavesinin; özellikle nitrojen dengesi ve pulmoner (akciğere ait) enfeksiyona direnç üzerinde olumlu etkisi olduğu görülmektedir. Hastaların belirlenmiş olan optimal düzeylerden daha az beslenmiş olmaları; sıvı ve elektrolit dengesizlikleri, bası yaraları* ve nazokimyasal enfeksiyonlar açısından risk oluşturmaktadır.
- Yapılan bir araştırmada; 60 hastaya, hastalıklarının akut dönemlerinde enteral beslenme* uygulandığında, yalnızca bir tanesinde paralitik ileus* gelişimi gözlemlenerek parenteral beslenmeye* geçilmiştir. Hastalar kendi ağız salgılarını kontrol edebilir hale gelmeden oral beslenmeye başlanmamaktadır.
GBS’li hastalar, hastalıklarının seyri boyunca yetersiz beslenme için yüksek risk altındadır. Gastrointestinal semptomlar, hastaneye yatıştan önce bile sıvı ve kilo kaybı oluşturmaktadır. Bağırsaklardaki problemler, oral alımı sınırlayabilmekte veya tamamen ortadan kaldırabilmektedir. Ayrıca GBS; sepsis* veya travmaya sebep olabilen hipermetabolik ve hiperkatabolik bir durumdur.
GBS’li hastalarda disfaji (yutma güçlüğü) oldukça sık karşılaşılan sorunlardan bir tanesidir. Disfajisi şiddetli olan hastalar, solunum desteği almıyorlarsa bile beslenme desteğine gereksinim duymaktadırlar. Disfajiye karşı alınabilecek önlemler, riskli hastalarda aspirasyonu* ve daha sonra oluşabilecek olası pnömoniyi* önlemek için önemlidir. Metabolik gereksinim yüksek olduğunda, yeterli kalori gereksiniminin karşılanmasını sağlamak adına; mekanik ventilasyondaki hastalarda enteral ya da parenteral beslenme gereklidir. Hastalarda sürekli enteral beslenme, bolus beslenmeden daha iyi tolere edilebilmektedir.
- Sonuç olarak;
Akut faz GBS’li hastaların beslenmelerinde enteral veya parenteral beslenme uygulanabilmektedir. Bu hastalık grubunda malnütrisyon riski oldukça fazladır. Bu sebeple; diyet enerji ve protein içeriğinin yüksek olmasına özen gösterilmelidir. Yutma güçlüğü gözlenen hastalarda enteral beslenme uygulanıyorsa bolus yerine sürekli infüzyon tercih edilmeli; hastalar oral besleniyorsa sıvı gıdalar yerine koyu kıvamlı gıdalar ve püreler tercih edilmelidir.
Demiyelinizasyon: Sinir liflerinin etrafını kaplayan miyelinin ortadan kalkması
Paralitik ileus: Bağırsakta felç
Sepsis: Kan dolaşımında veya dokularda patojen mikroorganizmaların veya toksinlerinin mevcudiyeti
Pnömoni: Zatürre: Ateş, öksürük ve balgamla ortaya çıkan, tehlikeli bir akciğer hastalığı
Enteral beslenme: Ağızdan beslenmenin mümkün olmadığı durumlarda, besinlerin sıvı biçimde mideye, onikiparmağa veya boş bağırsağa doğrudan verilmesi.
Parenteral beslenme: Çeşitli sebeplerle ağızdan beslenemeyen hastalarda besin ögesi gereksinimlerinin damar içinden, deri altından veya periton içinden verilmesidir.
Aspirasyon: Soluk alma esnasında, mide içeriği gibi, yabancı maddelerin solunum sistemine kaçması.
K.K.P, NG. et al. (1995). Management and Outcome of Severe Guillain-Barre Syndrome. Q J Med. (88), 243-250.
Karadakovan, A., Sayın Kasar, K. (2017). Guillain Barre Sendromu ve Bakım Yönetimi. Turkiye Klinikleri J Nurs Sci, 9(1), 79-84.
McMahon-Parkes, K., Cornock, M. (1997). Guillain-Barre Syndrome: Biological Basis, Treatment and Care. Intensive and Critical Care Nursing, 13, 42-48.
Özyurt, Y. ve ark. (2003). Miller-Fisher Sendromu. Yoğun Bakım Dergisi, 3(3), 200-203.
Rebecca, A. et al. (1992). Hypermetabolism and Hypercatabolism in Guillain-Barre; Syndrome. Journal of Parenteral and Enteral Nutrition, 16(5), 464-472.
O’Gara, J.A. (1990). Dietary Adjustments and Nutritional Therapy During Treatment for Oral-Pharyngeal Dysphagia. Dictary Adjustments and Dysphagia, 4, 209-212.