Günümüzde ‘’alkali beslenme’’ gün geçtikçe merak edilen ve popülerleşen bir kavram haline gelmiştir. Alkali beslenme kavramı ilk kez William Howard Hay tarafından ortaya çıkmıştır. Geçmiş yıllarda yapılan çalışmalara göre alkali diyetin kobaylar üzerinde immünolojik fayda sağladığı görülmüş ancak bazı dezavantajları olabileceği de öne sürülmüştür.
Alkali diyet gittikçe popüler hale gelerek sadece sağlık çalışanları tarafından değil; birçok kesimde de merak uyandıran bir hale gelmiştir. Google’da 2,4 milyonu aşkın kişi tarafından araştırılan bu diyetin temelinde bazı besinleri daha çok, bazı besinleri ise daha az tüketmek yer alır. Bu diyette azaltılması önerilen besinler arasında et, süt ve ürünleri, yumurta, tam tahıl ve işlenmiş besinler yer alırken; artırılması gereken besinler arasında sebze, meyve ve bakliyat yer almaktadır. Alkali diyetin genelinde vücutta asidin azaltılması ve bunun sonucu olarak da sağlığın geliştirilmesi, kilo kaybı fikri esastır. Ağırlık kaybı konusundaki kanıtlar yetersizdir ve buna rağmen besin öğesi içeriğiyle kemik ve böbrek için faydalı olabileceği görüşü ön plandadır.
Bu diyetin savunucuları olduğu gibi desteklemeyen görüşler de çok fazladır. Desteklemeyen görüşler içinde diyetin kısıtlayıcı olmasından kaynaklı beslenme yetersizliği ve yeme bozukluğu gibi beslenme sorunlarının oluşabileceği düşüncesi yer alır.
Ph Kavramı
Ph kavramı yaşam için oldukça önemlidir. Yaşamın devamlılığı ve organların çalışması için gerekli olan bu kavram 1’den (en asidik) 14’e kadar (en alkali) derecelendirilir. Nötral Ph 7 olmakla birlikte kanın pH değeri 7.2-7.4 aralığındadır, yani kanın pH değeri alkalidir. Bu değerdeki çok küçük bir değişme büyük sorunlara sebep olacaktır. Kanın pH’ı düştüğünde kandaki minerallerin dengesi bozulacaktır. Eğer bireyler gerektiği kadar kalsiyum, potasyum, magnezyum gibi mineraller tüketmiyorlarsa bu mineraller karaciğer, kemik ve kalp gibi organlardan alınacaktır, bu durum birçok şeyin dengesini bozacaktır. Kan pH’sını dengede tutmak böbreklerin en önemli görevlerinden biridir, böbreklerin bu dengeyi sağlamak için yaptığı işlere tampon sistemi denir. Eğer diyette yüksek asit bulunuyorsa gitgide bu tampon sistem görevini yapamaz hale gelecektir bu sebeple sağlık için olumsuzluk yaratabilir
Alkali ve Asidik Besin Örnekleri;
Alkali | Asidik |
Sebzeler ve bitkiler | Kızarmış ürünler |
Meyve | Hayvansal protein |
Tam tahıllar (amarant, kinoa, yabani pirinç) | Süt ve ürünleri |
Baklagiller | Alkol |
Fındık ve diğer tohumlar | Mayalı veya İşlenmiş ürünler |
Yeşil çay | Fermente gıdalar |
Yapay tatlandırıcılar | |
Çikolata | |
Soda |
Alkali Sular
Alkali besinlerin gibi alkali sular da alkali diyette konuşulan bir diğer başlıktır. İki grup kadında yapılan, alkali diyetin ve bikarbonatın insanlarda kemik erimesini azalttığını öne süren bir çalışmaya göre alkali sıvı alan grupta 2. Ve 4. Haftanın sonunda bakıldığında üriner pH ve bikarbonat atımı yükselip serum Parathormon (kalsiyum metabolizmasını düzenleyen hormon) seviyesi ve kan ve böbrek elektrolitleri düşmüştür. Diğer grupta herhangi bir değişiklik gözlenmemiştir. Vücut pH’ ına bakılmadan, bilinçsizce piyasada ticari amaçla satılan alkali sular tüketilmemelidir.
Alkali Diyetin Genel Özellikleri
Diyetin temelinde sebze meyveyi bol olarak tüketmek, bol su tüketmek, işlenmiş her türlü besinden, kahve, meşrubat ve alkollü içeceklerden uzak durmak vardır. Ancak alkali diyette günlük alınması gereken besin öğelerinin gerekenin altında olmamasına özen gösterilmelidir.
Alkali diyette tuz, şeker ve et tüketimi tamamen sakıncalı olmamakla birlikte bu besinlerin miktarını azaltmak gerektiği vurgulanmaktadır. Antibiyotik veya hormon içeren besinlerin tüketilmemesi, organik besinlere yönelmek gerekmektedir. Alkali diyette zayıf asitli besinlerin de (turunçgiller, domates gibi) alkali besinler gibi metabolize olacağı düşüncesi yer alır. Günlük beslenmede tamamen alkali besinler tüketmek yerine dört besin grubunu da tüketmek gerekmektedir.
Çocuklarda Alkali Beslenmenin Önemi
Çocuklar için istenen büyüme- gelişmenin sağlanması iç dengenin oluşturulmasıyla mümkün hale gelir. Çocuklar çevrelerinden hamburger, cips, çikolata fast-food tarzı şeker oranı yüksek ama besleyici değeri düşük, yüksek asitli besinleri alışkanlık haline getirmektedir. Vücutta tampon sistemin yetersiz kaldığında asit yük artar, bunun sonucunda metabolik asidoz (kan pH’sının düşmesi) görülebilir böylece büyüme-gelişme olumsuz etkilenecektir. Bu durumun önüne geçebilmek için çocuğu sağlıklı ve doğru beslemek gerekir. Asidik atıkların oluşmasının önüne geçmek kişiyi hastalıktan korumak ve yaşam kalitesini arttırmak için gereklidir. Alkali beslenmenin çocuk sağlığı üzerindeki etkisini tam olarak anlamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vadır.
Yaşlılarda Alkali Beslenmenin Önemi
Yaşlandıkça bireyin kas kaybının artmasına ve düşmelere bağlı olarak kemik kırılmaları görülmektedir. Üç yıldan uzun süren bir çalışmaya bağlı olarak potasyumun zengin olduğu beslenmede (sebze ve meyve ağırlıklı) asit yükünü azaltarak kas kaybının önüne geçildiği öne sürülmektedir.
İskelet kasında bozulmaya yol açan hastalıklardan biri de kronik metabolik asidoza neden olan kronik böbrek yetmezliğidir. Diyabetik ketozis (kandaki ketonların yükselmesi), sepsis (enfeksiyonun tüm vücuda yayılması), travma, böbrek yetmezliği gibi kas kaybının fazla olduğu hastalıklara sahip olan kişilerde asidoz halinin düzeltilmesi kas kütlesinin korunmasına yardımcı olabilmektedir.
Yaşa bağlı olarak görülen kemik erimesi, osteoporoz hastalıklarının önlenmesinde alkali beslenmenin etkili olabileceği düşünülmektedir. Asidik anyonlar hem böbrek asit yükünü artırıp hem de asit atımının artmasıyla kalsiyumun idrarla atımına da neden olmaktadır.
SUPLEMANTASYON
Yapılan çalışmalar da potasyum takviyesinin kemik kaybını azalttığını göstermektedir, ancak takviye olarak verilebilir demek için çok daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak;
Son günlerde gittikçe popülerleşmeye başlayan ve araştırmalara açık hale gelen alkali beslenme günümüzde sosyal medyada ve akademik araştırmalarda karşımıza çıkmakta. Asit ve alkali olarak bilinen besinlerin vücuttaki etkileri farklı olmakla birlikte özellikle alkali besinlerin kemik ve kalsiyum metabolizmasıyla ilgili olumlu etkileri gözlemlenmiştir. Ancak halen bu beslenme modelini destekleyen net bilgiler mevcut değildir.
Gümüş, A. B., & Yardımcı, H. (2016). ALKALİ BESLENME: DOĞRU BİR TERCİH Mİ? Gazi Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi , 40-58.