Karaciğer; karbonhidrat, protein, yağ ve vitamin metabolizmasının çeşitli biyokimyasal yollarının yanı sıra, lipitlerin taşınması ve safranın salgılanmasında önemli bir rol oynamaktadır.
Karaciğer nakli (LT) öncesi beslenme tedavisinin temel amaçları; daha fazla besin ve kas tükenmesinin önlenmesi, enfeksiyon ve sakatlık riskini en aza indirmek için mevcut tüm vitamin ve mineral eksikliklerinin düzeltilmesidir.
Enteral beslenme; bağırsaktaki topikal beslenme faktörlerinden faydalanmak ve gastrik mukoza ve bağırsak bariyeri bütünlüğünü korumak için yeterli oral alımını sürdüremeyen tüm hastalar için tercih edilen bir beslenme yoludur. Enfeksiyon, sıvı yüklenmesi ve elektrolit dengesizliği riski taşıyan parenteral beslenmeye kıyasla daha az maliyetli ve daha az komplikasyon riski taşımaktadır. Organ transplantasyonunda enteral beslenmeyle ilgili ESPEN kılavuzları (2006); cerrahi ertelenme riski olan hastalar için büyük cerrahi operasyonlardan 10-14 gün önce beslenme desteğini önermiştir.
- Karbonhidrat
Karaciğer nakli olan veya olacak hastalarda karbonhidrat alımı, yalnızca glikoz tarafından sağlanmalı ve protein dışı enerji gereksinimlerinin %50-60’ını karşılamalıdır. Fazla karbonhidrat; şiddetli hiperglisemi, lipogenez ve artmış karbondioksit üretimi ile sonuçlanacaktır. Karaciğer yetmezliği olan hastalarda glikoz homeostazında değişiklikler olabileceğinden, hiperglisemi ile ilgili komplikasyonlardan kaçınmak için serum glikozunun dikkatle izlenmesi gerekir. Postoperatif erken dönemde, insülin direncine bağlı glikoz metabolizmasının işlev bozukluğu sıklıkla görülür.
- Yağ
Karaciğer nakli olan veya olacak hastalarda, saf soya fasulyesi yağı emülsiyonlarına kıyasla, azaltılmış çoklu doymamış yağ asidi içeriğine sahip emülsiyonlar kullanılarak lipit sağlanmalı ve protein dışı enerji gereksinimlerinin %40-50’sini karşılamalıdır. Yetersiz beslenen hastanın besin takviyesinde önemli bir yere sahip olduğundan, fekal yağ testi ile doğru yağ emilim bozukluğu teşhisi konmadıkça diyet yağları kısıtlanmamalıdır.
- Protein
Karaciğer nakli olan veya olacak hastalarda protein alımı, başlangıçta en az 1 g/kg/gün olmalıdır. Normal böbrek fonksiyonu olan hastalarda katabolik hızı değerlendirmek için 24 saatlik idrar azotu ölçülebilir. Protein alımındaki diğer artışlar buna göre ayarlanabilir. Tolere edildiği takdirde 1.8-2.0 g/kg/gün’e kadar progresif artışlar uygulanabilir.
- Mikronutrient
Antioksidan mikro besinlerdeki eksiklikler (selenyum, E vitamini, C vitamini), bu hastalarda yaygın olan oksidatif stres ile ilişkilidir. Azalan B12 ve K vitamini, kalsiyum ve fosfor seviyeleri de yaygındır.
- Magnezyum ve çinko eksikliği; düşük absorbsiyon ve diüretik kaynaklı artmış idrar atılımına bağlı dekompanse siroz hastalarında yaygındır.
- Çinko eksikliği; koku ve tat değişiklikleri, protein metabolizmasındaki değişiklikler ve hepatik ensefalopati ile birlikte ortaya çıkar. Çinko takviyesi glikoz intoleransını arttırır ve amonyak seviyesini azaltır.
- Düşük D vitamini seviyelerinin LT adayları arasında yaygın olduğu gösterilmiştir. Erken D vitamini desteği osteoporozun önlenmesine yardımcı olacaktır. Öte yandan, fazla miktarda mikro besin de tehlikeli olabilir.
- Serum ferritin, artan vücut demiri ile ilişkilidir veya sistemik nekro-enflamatuar durumların bir sonucu olabilir. Serum ferritin düzeyi, siroz hastalarında mortalite için bir tahmin aracı olarak rol oynamaktadır.
LT öncesi ve sonrası önemli bir morbidite nedeni olan osteopeni ve osteoporoz, son dönem karaciğer yetmezliği (ESLD) hastalarında oldukça yaygındır. Alkol alımı doğrudan ve dolaylı olarak kemik kaybına sebep olabilir. Yetersiz beslenme, fiziksel hareketsizlik ve karaciğer yetmezliği derecesi kemiğin bozulmasına katkıda bulunmaktadır.
Karaciğer hastalığına sahip kişiler, sıklıkla oral alımın devam etmesi nedeniyle fazla vücut ağırlığına sahiptir. Bu durum; eforun ESLD ilerleyişini hızlandıracağı veya komplikasyonları kötüleştireceği korkusuyla sıkça önerilen fiziksel aktivite sınırlamaları ile birlikte görülmektedir. Ancak egzersizin karaciğer fonksiyon testlerini veya kötüleşen semptomları olumsuz etkilemeyeceği belgelenmiştir.
- Hareketsizlik ve yatak istirahatinin olumsuz etkilerinin; fiziksel fonksiyonların azalması, kas kaybı ve osteopeni komplikasyonlarını kötüleştirmesinin yanı sıra, LT sonrası başarının azalması ile de bağlantılı olabileceği unutulmamalıdır.
Kötü beslenen, metabolik stresli LT öncesi hastaya enerji harcamasından daha fazla enerji vermek hiperglisemi ve enfeksiyon sıklığının artmasına sebep olur.
Karaciğer yetmezliği olan hasta için beslenme desteğinin amacı; hastanın enerji harcamasına eşdeğer veya biraz daha az, yeterli protein ve enerji sağlamaktır. Bu nedenle; doğal yağ depolarının mobilizasyonunu teşvik etmek için rutin olarak 25-30 kcal/kg/gün enerji kısıtlaması uygulanır.
Yayınlanan çalışmaların çoğu; karaciğer nakli sonrası takip edilen hastaların diyet alımında önemli bir artış bildirmiştir. Bu değişiklikler özellikle ciddi diyet kısıtlamaları olan hastalarda veya LT öncesi ilgili gastrointestinal semptomlardan veya anoreksiden muzdarip olanlarda belirgindir.
Terminal dönemdeki hastalar, karaciğer nakli için beklemedeyken ve nakil sonrasında; morbidite, mortalite ve yaşam kalitesini etkileyen, çoğunlukla hastalıkla ilişkili olan beslenme ve metabolik bozukluklar yaşamaktadır. Bu problemler; beslenme danışmanlığı ve müdahalesi sağlanarak, multidisipliner bir yaklaşım ile önlenebilir veya azaltılabilir.
Hammad, A., Kaido, T., & Aliyev, V. (2017). Nutritional Therapy in Liver Transplantation. Nutrients, 1-25.