K Vitamini Nedir? Hangi Besinlerde Bulunur? Yetersizliği Kimlerde Görülür?

Vitaminler, insan ve hayvanların gelişme ve yaşamlarının sürdürülebilmesi için elzem olup, enerji vermez. Besin maddelerinin metabolizmasının düzenlenmesi gibi hayati görevleri vardır. Birçok vitamin, enzimlerin koenzim kısmını oluştururken, K vitamini ise; karaciğerde kan pıhtılaşma faktörlerinin sentezinde görev alır.

Vitaminler, yağda eriyenler; A, D, E, K vitaminleri ve suda eriyenler; C ve B grubu vitaminleri olarak 2 gruba ayrılır. Yağda eriyen vitaminler idrar yolu ile atılmaz, vücutta depolanır. Gereğinden fazla depolanırsa toksik etkileri olabilir. A, D, E ve K vitaminleri vücudumuzda yağlarla birlikte emilir. Yağda eriyen vitaminlerin emilebilmesi için, günlük diyetle yağlardan gelen oran minimum %7 olmalıdır. Yeterli miktarda vücuda yağ alınmadığında, vitaminlerin emilimleri azalır ve eksiklikleri görülür.

Isıya karşı dayanıklı olan K vitamini, ilk olarak Danimarkalı bilim adamı Carl Peter Henrik Dam tarafından, kanın pıhtılaşması ile ilgili yapılan bir çalışmada bulunmuş ve koagülasyon (pıhtılaşma) kelimesinin baş harfinden yola çıkarak, K vitamini olarak adlandırılmıştır. Pişirme işleminde özelliğini yitirmese de, asitli ve alkali ortamlarda etkisi azalır.

K vitamini; dokularda kalsiyum metabolizmasının düzenlenmesinde, hücre büyümesinde, oksidatif streste, hemostaz* ve kan pıhtılaşması vb. birçok biyolojik aktivitelerde önemli rol oynamaktadır. K vitamininin, vitamin K1 (Fillokinon) ve vitamin K2 (Menaquinon) olmak üzere 2 doğal formu vardır. K1 vitamini bitkisel kökenli olup, günlük diyette yer alır. K2 vitamini ise, bağırsaktaki bakteriler tarafından sentezlenir. Tek sentetik form olan ve suda çözünen vitamin K3 (Menadion) ise, karaciğerde K2 vitaminine dönüşür.

Düşük miktarda absorbe olabilen K vitamininin emilim döngüsü, ince bağırsakta başlar ve lenfatik sistem yoluyla karaciğere ve diğer dokulara iletilir. K1 vitamininin önemli bir kısmı karaciğerde depolanırken, geri kalan kısmı, düşük yoğunluklu lipoproteinler (LDL) tarafından diğer dokulara aktarılmak üzere, K2 vitaminine katılır. K2 vitamini, kemik oluşumunu destekler ve kemik sağlığını güçlendirir. Postmenopozal kadınlarda ve yaşlı erkeklerde, kemik yoğunluğu yaşla birlikte azalır ve vasküler kalsifikasyon durumu kötüleşir. Bu durum, K2 vitaminin eksikliği ile yakından ilişkilidir.

Bugüne kadar, toplam 17 farklı K vitaminine bağımlı protein tanımlanmıştır. Bu proteinler; kemik, kalp ve kan damarlarında bulunur. K vitamini, karaciğerde kanın pıhtılaşma faktörlerinden; faktör II (protrombin), faktör VII (prokonvertin), faktör IX (plazma tromboplastin komponenti) ve faktör X’un (Stuart faktörü) oluşması için gereklidir.

K Vitamini Yetersizliği

K vitaminin emilebilmesi için safta tuzları gereklidir. Safra fonksiyonlarında sıkıntı varsa, K vitamini eksikliği görülebilir. Bu durumda vücutta kanamalar artsa da, bağırsaklarda da sentezlendiği için eksikliği çok sık görülmez.

K vitamini yetersizliği, genel olarak; uzun süre enteral beslenen, safra kesesi rahatsızlığı olan, pankreas fonksiyonu bozukluğu olan, steatore* gibi yağ emilim bozukluğu olan ve gastrointestinal sistem bozukluğu olan hastalarda görülür.

K Vitamininden Zengin Kaynaklar

Ispanak, beyaz lahana, bezelye, domateskarnabahar, karalahana, patates, soya fasulyesi, kanola, zeytinyağı, maydanoz, tereyağı, karaciğer, brokoli, marul, semizotu, tere, yeşil üzüm, kivi, avokado, yeşil çay ve yeşil yapraklı sebzelerdir.

K Vitamini ve Coumadin İlişkisi

Coumadin, kan sulandıran ve pıhtı oluşumunu önleyen bir ilaçtır. K vitamini ile etkileşime giren Coumadin gibi ilaçları kullanan hastalar; K vitamini kaynaklarının az bulunduğu, Coumadin diyeti de denilen diyeti uygulamalıdır.

Herhangi bir vitamin veya besin takviyesi kullanmadan önce, bu takviyelerin ilacınızla nasıl etkileşime gireceğini öğrenmek için, mutlaka diyetisyeninize danışınız.

Dikkat: Diyetteki K vitamini içeriğinin fazla olması, kumarin grubu antikoagülan ilaçların etkinliğini bozabilir.

K Vitamini ve Yenidoğan İlişkisi

Plasentadan yağların geçişinin sınırlı olması, bağırsakların steril olması, karaciğerin henüz protrombin sentezi açısından yetersiz kalması, anne sütünün K vitamini içeriğinin düşük olması ve ilk bir haftada bebek tarafından tüketilen K vitamini miktarının yetersiz kalmasından kaynaklı; bazı bebeklerde “yeni doğanın hemorajik hastalığı” görülebilir. Prematüre bebekler, bu duruma daha hassastır. Hastalığı önlemek için, doğumdan sonra bebeğe 1 mg intramüsküler* K vitamini enjekte edilmesi önerilmektedir.


Hemostaz; Vasküler yaralanma sonrasında aşırı kan kaybını önleyen normal fizyolojik yanıttır. Bu oldukça kompleks ve koruyucu mekanizma ile kanama durur ve kan kaybı önlenir.
Steatore: Yağlı dışkı.
İntramüsküler: Kas içine.

Booth, S. L. (2012). Vitamin K Food Composition and Dietary Intakes. Food & Nutrition Research, 5505.
Denny, S. (2007). Vitamin K What are the Current Dietary Recommendations for Patients Taking Coumadin. Journal of the American Dietetic Association, 2022.
Fu, X., Harshman, S. G., Shen, X., Haytowitz, D. B., Karl, J. P., Wolfe, B. E., & Booth, S. L. (2017). Multiple Vitamin K Forms Exist in Dairy Foods. Current Developments in nutrition.
Katar, S., Özbek, M. N., Güzel, A., Devecioğlu, C., & Ecer, S. (2006). Yeni doğanlarda K Vitamini Eksikliğine Bağlı İntrakranial Kanama. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 296-300.
Öz, Ş. G., & Kılıçarslan, A. (2012). Vitaminlerin Yaşamımızdaki Yeri Nedir, Ne Olmalıdır? . İç Hastalıkları Dergisi, 139-143.
Rasouli-Ghahroudi, S. A. (2018). Vitamin K and Bone Metabolism: A Review of the Latest Evidence in Preclinical Studies. BioMed Research International.
Wen, L., Chen, J., Duan, L., & Lı, S. (2018). Vitamin K Dependent Proteins Involved In Bone And Cardiovascular Health (Review) . Molecular Medicine Reports, 3-15.

Exit mobile version