Ramazan orucu vücutta birçok fizyolojik, biyokimyasal ve metabolik değişikliklere sebep olur. Bu sebeple bazı biyokimyasal parametreleri değiştirebileceği bilinmektedir.
Çoğu Müslüman ülkede Ramazan ayı boyunca geleneksel olarak tüketilen yiyeceklerin normal yiyeceklere oranla daha yüksek yağ ve şeker içeriğine sahip olduğu bildirilmektedir. Besin alımındaki değişiklikler, ramazan ayındaki beslenme durumu ve bireylerin fiziksel aktivite düzeylerine bağlı olarak farklı sonuçlara ulaşılabilmektedir. Literatür incelendiğinde orucun lipit parametreleri üzerindeki etkilerini inceleyen çalışmaların farklı sonuçlar verdiği görülmektedir.
Orucun Sağlıklı ve Hasta Kişilerde Kan Lipitleri Üzerine Etkisini İnceleyen Çalışmalar
- Cinsiyet dikkate alınarak, ramazan öncesi ve sonrasındaki vücut ağırlığı, kan lipit seviyeleri ve açlık kan şekeri düzeylerini karşılaştıran bir meta-analizde; 2012 yılı haziran ayına kadar çeşitli kohort çalışmaları incelenmiştir. Sağlıklı ve normal vücut ağırlığına sahip bireylerin katılımıyla gerçekleştirilen çalışmaların tümünde ramazan ayı öncesi ve sonrası değerler karşılaştırılmıştır. Sağlıksız, obez ya da hamile kişilerin katılımıyla gerçekleştirilen, diyet planları ve egzersiz gibi deneysel tasarıma sahip çalışmalar hariç tutulmuştur. Kadınlarda, toplam kolesterol ve trigliserid düzeylerinde değişiklik olmamasına rağmen HDL düzeylerinin arttığı ve LDL kolesterol düzeylerinin ise azaldığı gözlenmiştir. Erkeklerde ise HDL kolesterol düzeylerinde değişiklik gözlenmezken, toplam kolesterol ve LDL kolesterol düzeylerinde büyük bir azalma ile trigliserid düzeylerinde küçük bir azalma gözlenmiştir.
- Son 10 yılda koroner arter hastalığı, metabolik sendrom veya serebrovasküler hastalık öyküsü olan 29-70 yaş aralığındaki gönüllü bireylerin katılımıyla gerçekleştirilen bir çalışmada; antihipertansif, oral antidiyabetik ve statin kullanımı söz konusu olan hastalarla birlikte 6 katılımcı ilaç kullanmıyordu. Hamile ve emziren kadınlar, 18 yaşın altındaki hastalar, 10 günden daha az süre ile oruç tutanlar ve akut inflamasyonu olan kişiler çalışmaya dahil edilmemiştir. 2 aşama ile değerlendirilen hastalar, öncelikle Ramazan’dan 1 hafta öncesi ile ramazan ayının 2. günü sonuna kadar ve ramazan ayının 27’sinden Ramazan’dan sonraki 6. günün sonuna kadar çalışmaya katılım göstermişlerdir. Hastalardan açlık kan örnekleri alınmıştır. Çalışma sonunda; ramazan ayından sonra HDL kolesterol düzeylerinde önemli bir artış ve toplam kolesterol, LDL kolesterol ve trigliserid düzeylerinde azalma olduğu bildirilmiştir. Ayrıca çalışmanın; Framingham risk skoruna göre 10 yıllık koroner kalp hastalığı riskinde önemli bir iyileşme olduğunu gösterdiği belirtilmiştir. Çalışma ile ramazan orucundan sonra toplam kolesterol/HDL kolesterol ve diğer lipit profillerinde koroner kalp hastalığı riskinde yaklaşık %20’lik bir azalma ile ilişkili olabilecek önemli iyileşme olduğu bildirilmiştir. Çalışma sonuçları farklı araştırmalarla tutarsızlık göstermekteydi. Bu tutarsız sonuçlar, beslenmede yer edinmiş tatlandırılmış gıdalar ya da ramazan ayında daha yüksek basit karbonhidrat içeren besinlere eğilim ile ilişkilendirilmiştir.
Bazı çalışmalarda ise kan lipit profillerinde ve trigliserid değerlerinde önemli bir fark bulunamamıştır.
Çalışmalardaki farklılıkların; beslenme alışkanlıkları, ramazan ayı boyunca diyet rejimindeki değişiklik, kültürel açıdan farklılık gösteren sahur/iftar sofraları, karbonhidrat ağırlıklı besin tüketimi, egzersiz yapma sıklığı ya da hareketsiz yaşam tarzı, vücut kompozisyonu, genetik, cinsiyet, yaş gibi parametrelerden etkilenebileceği düşünülebilir.
Ramazan Ayındaki Beslenme Alışkanlıkları Yüksek Kolesterol Düzeyleri ve Kardiyovasküler Hastalık Riskine Sebep Olabilir Mi?
Ramazan ayındaki besin tercihleri göz önüne alındığında özellikle LDL kolesterol üzerinde olumsuz bir etki söz konusu olabilir. Bizim kültürümüzde yer alan ramazan sofları düşünüldüğünde; ramazan pidesi başta olmak üzere ölçüsüz tüketilen pilav ve börekler, ağır şerbetli hamur tatlıları, yağlı kızartma ve kavurmalar, yağlı et tercihleri ve ramazan öncesine göre düşük fiziksel aktivite yüksek kolesterol düzeyleri için risk oluşturmaktadır. Özellikle oruç tutan yaşlı kesim göz önüne alındığında risk yaşa bağlı olarak daha fazla artmaktadır. Genetik olarak hiperlipidemi öyküsü olan ya da ailesinde kardiyovasküler hastalık bulunan bireylerde ekstra risk altındadır. Kan lipitleri ve kardiyovasküler hastalıklar arasındaki ilişkiyi kavrayabilmek adına aşağıdaki bilgiler önem taşımaktadır.
Amerikan kardiyoloji koleji (ACC) ve Amerikan kalp derneği (AHA) tarafından yayımlanan kılavuzda yüksek LDL kolesterol düzeyleri kardiyovasküler risk olarak değerlendirilmiştir. Kardiyovasküler hastalıklar; hipertansiyon, ateroskleroz, iskemik kalp hastalığı, periferik vasküler hastalık ve kalp yetmezliğini içeren birbiriyle ilişkili bir grup hastalıktır. Epidemiyolojik çalışmalar; HDL seviyeleri ile kardiyovasküler olay riski arasında ters bir ilişki olduğunu göstermiştir. Yüksek HDL düşük aterosklerotik risk anlamına gelmektedir.
Toplam kolesterol düzeyinin 200 mg/dL’nin altında, LDL kolesterol düzeyinin 130 mg/dL’nin altında ve HDL kolesterol düzeyinin 40 mg/dL’nin üstünde olması beklenir. Trigliserid düzeyinin ise 150 mg/dL’nin altında olması normal aralık olarak kabul edilir. Şeker içerikli gıdalar ve alkol alımı trigliserid seviyesini artırabilir. Çok yüksek aralıktaki trigliserid seviyesi pankreatit riski oluşturur.
Yüksek LDL kolesterol ve trigliserid seviyeleri ile düşük HDL kolesterol seviyeleri, sigara kullanımı, aşırı alkol alımı, yetersiz beslenme, düşük fiziksel aktivite ve stres kardiyovasküler hastalık için birer risk faktörüdür. Yanlış beslenme alışkanlıkları, yüksek LDL kolesterol ve trigliserid seviyeleri ile düşük HDL kolesterol seviyelerine sebep olabilir. Sigara kullanımı, aşırı alkol alımı, yetersiz beslenme, düşük fiziksel aktivite ve stres yaşam tarzımızdan kaynaklanan risk faktörleridir ve değiştirilebilir.
LDL Kolesterol Düzeylerini Düşürmek ve Risklerden Korunmak İçin Neler Yapılabilir?
Yaşam tarzı değişiklikleri kardiyovasküler hastalıkların önlenmesi ve korunmasında temel rol oynamaktadır. Kardiyovasküler hastalıkların riskini belirleyen bilinen yaşam tarzı faktörleri; kalp dostu bir beslenme, düzenli egzersiz, sigaradan kaçınma ve sağlıklı vücut ağırlığının korunmasıdır. Yaşamın tümünde olduğu gibi ramazan boyunca ve sonrasında bayramda da yeterli ve dengeli beslenme ile tüm besin gruplarını ve yeterli posa içeren, sağlıklı pişirme teknikleri ile oluşturulmuş bir beslenme tarzı ile bu risklerden korunmak elbette mümkündür.
Kılavuzlar LDL kolesterolü düşürmek için aşağıdaki önerilerde bulunmuştur:
- Sebze, meyve ve tam tahılların tüketimi ön plana çıkarılarak yeterli posa alımı sağlanmalıdır. Kalp hastalıklarından korunmak amacıyla önerilen 25-30 gram posanın çoğunluğu çözünür posa olmalıdır. Çözünür posa toplam kan kolesterolünü düşürmeye yardımcı olur. Sebzeler, meyveler, arpa, baklagiller, yulaf ve yulaf kepeği çözünür posa kaynaklarıdır. Oruçla birlikte gün içindeki ara öğünlerin kalkması kişilerin daha az meyve tüketmesine sebep olabilir. İftar ve sahur arasında yapılacak ara öğünlerde uygun meyve tüketimi ile posa alımına katkı sağlanabilir.
- Kümes hayvanları ve balık başta olmak üzere düşük miktarda az yağlı kırmızı et ve az yağlı süt ürünleri tercih edilmelidir.
- Beslenmede baklagiller, yağlı tohumlar ve bitkisel yağlara yer verilmeli, hayvansal yağlar ve trans yağ içeren gıdalardan kaçınılmalıdır. Özellikle kültürümüzde yer edinmiş ve dolayısıyla Ramazan’da sıklıkla yapılan yemeklerde bulunan tereyağı, iç yağı ve kaymak hayvansal yağları içermektedir.
- Fast-food, şeker ve şekerli gıdalar, rafine tahıl ürünleri, işlenmiş ve enerjisi yoğun besinlerden kaçınılmalıdır.
- Ayrıca; yüksek kolesterol içeren besinlerin, LDL’yi yükselten doymuş yağları da yüksek miktarda içerdiğini hatırlatmak gerekir.
Kardiyovasküler açıdan risk altında olan kişilerin bu önerileri yalnızca ramazan ayında değil tüm dönemlerde uygulamaları ve yaşam tarzı haline getirmeleri durumunda iyi sonuç alacakları unutulmamalıdır. Yalnızca Ramazan ayında değil tüm yaşam boyu uygun olmayan beslenme alışkanlıkları risk altındaki kişileri olumsuz etkilemekle birlikte sağlıklı kişileri de olumsuz etkilemektedir. Aslında yeterli ve dengeli bir beslenme tarzı; israf edilmeden, ihtiyaç duyulduğu ölçüde yapılan yemekler ile sağlıklı ve olması gerektiği gibi bir ramazan geçirmemize katkı sağlayacaktır.
Genç, A., Başkan, A. H., Zorba, E., Şenel, Ö., & Bayrakdar, A. Ramazan Orucunun Yetişkin Erkeklerde Kan Lipit Parametrelerine Etkisi (The Effect of Fastıng on Adult Men Blood Lıpıd Param-Eters Durıng Ramadan.
Meo, S. A., & Hassan, A. (2015). Physiological changes during fasting in Ramadan. J Pak Med Assoc, 65(5 Suppl 1), S6-14.
Nematy, M., Alinezhad-Namaghi, M., Rashed, M. M., Mozhdehifard, M., Sajjadi, S. S., Akhlaghi, S., … & Norouzy, A. (2012). Effects of Ramadan fasting on cardiovascular risk factors: a prospective observational study. Nutrition journal, 11(1), 69.
Kamal, K., Ahmad, Q., Sayedda, K., & Haque, M. (2012). Effect of islamic fasting on lipid profile, total protein and albumin on healthy muslim male subjects of shri ram murti smarak institute of medical sciences, bareilly, uttar pradesh. National journal of medical research, 2(4), 407-710.
Chaouachi, A., Chamari, K., Roky, R., Wong, P., Mbazaa, A., Bartagi, Z., & Amri, M. (2008). Lipid profiles of judo athletes during Ramadan. International journal of sports medicine, 29(04), 282-288.
L. Kathleen Mahan, Janice L Raymond. (Çev. Ed. Gamze Akbulut) Besin & Beslenme Bakım Süreci. 14. Ankara : Ankara Nobel Tıp Kitabevleri, 2019.