Hipertansiyon Nedir? Sebepleri Nelerdir? Hipertansiyonu Olan Kişiler Nelere Dikkat Etmelidir?

Dünya genelinde görülme sıklığı giderek artan, önemli bir halk sağlığı sorunu olan hipertansiyon, ölüm nedenlerine bakıldığında ilk sıralarda yer almaktadır. Hipertansiyon ile birlikte başka hastalıkların görülme ihtimali artmakta ve erken ölümler görülmektedir.

Önceleri yetişkinlerde daha çok rastlanan hipertansiyonun, çevresel, genetik ve davranışsal faktörler sebebiyle, çocuk yaş grubunda da görülme sıklığı giderek artmaktadır. Adölesan dönemde görülen hipertansiyon ise, erişkin dönemdeki hipertansiyonu açık bir şekilde arttırmaktadır.

Yapılan çoğu çalışmada; kardiyovasküler hastalıklar ve bunlara bağlı ölümlerin, hem büyük hem de küçük tansiyon ile ilişki olduğu görülmüştür. Kan basıncının yükselmesi; kalp yetersizliği, atardamar tıkanıklığı ve son dönem böbrek hastalığına sebebiyet verebilmektedir. Uzun süreli yüksek tansiyon durumu, zamanla organlarda da hasara sebep olabilir.

Hipertansiyonun Sebepleri Nelerdir?

Görülmek sıklığı genellikle yaşla birlikte artan hipertansiyon; obezite, besin alımı, yetersiz fiziksel aktivite ve diyabet gibi birçok faktörden etkilenmektedir. Bel çevresinin kalınlaşması ve yüksek vücut kitle indeksi ise kan basıncını arttıran sebeplerden yalnızca birkaçıdır.

Besinlerle birlikte alınan tuz, şeker, yağ ve fruktoz miktarının artması, sanayileşme, yoğun şehir hayatı, hızlı ve hazır tüketilen yiyeceklerin tüketiminin artması gibi çevresel faktörler, obezite ve onunla ilişkili hipertansiyon oranının artmasına yol açar.

Radyasyon ve havadaki kirleticiler, beyin, kan damarları ve böbrekler gibi kan basıncını düzenleyen organlarda hücre ölümüne neden olur. Bu kirleticilere kronik maruziyet sonucu ortaya çıkan iltihaplanma kaynaklı doku hasarı da hipertansiyona neden olabilmektedir.

Günümüzde önemli bir pediatrik sorun olan çocukluk çağında görülen hipertansiyonun en önemli sebebi ise genellikle obezitedir. Obez çocuklardaki yüksek kan basıncı değerleri, hayatın ileri dönemlerindeki kardiyovasküler risk açısından oldukça önemlidir. Günlük olarak alınan kalori, yağ ve tuz miktarı, obezite ile ilişkili hipertansiyon gelişimini artırmaktadır.

Tokluk duyusunu düzenleyen ve doyma sinyalini veren leptin hormonu da dolaylı olarak hipertansiyonu etkileyebilmektedir. Doyma hissi oluşmadığında ortaya çıkan kilo artışı sonucu, hipertansiyon riski artabilir.

Hipertansiyonu Olan Kişiler Nasıl Beslenmelidir?

Hipertansiyonu olan bireyler için verilebilecek en önemli tavsiye; yemeği pişirirken ya da pişirdikten sonra tuz ilave etmemek olacaktır. Sofradan tuzluğu kaldırmak da önemli bir adım olsa da, her zaman yeterli değildir. Yapılması gereken esas şey; tuzlu peynirler, çeşitli kahvaltılıklar, turşu, konserve, kuruyemiş gibi tuzlu besinlerin tüketiminin sınırlandırılmasıdır. Kişiler, nasıl beslenmeleri gerektiği ile ilgili mutlaka diyetisyenlerine danışmalıdır.

Hipertansiyonu olan kişilerin, haftada 3-4 kez, nabzı fazla arttırmayacak şekilde fiziksel aktivite yapması önerilmektedir. 40 dakika, hafif tempoda yürüyüş, bu kişiler için doğru bir egzersiz tercihidir.

Hipertansiyon ve İnme

Dünya çapında, yetişkinlerde görülen, fiziksel, ekonomik, duygusal ve sosyal yükü ile en rahatsız edici hastalıklardan biri olan inme için en önemli risk faktörü hipertansiyondur. İnmenin erken belirtileri; yüz, kol veya bacaklarda ani uyuşukluk veya halsizlik, ani kafa karışıklığı, konuşma veya konuşmayı anlamada sorun, bir yada her iki gözünde görülen ani sıkıntı, ani baş dönmesi yada koordinasyon kaybı  ve ani şiddetli baş ağrısıdır.


Catalina A. Lopez Gelston, B. M. (2017). Recent Advances in Immunity and Hypertension. American Journal of Hypertension, 645.

Grace Vincet-Onabojo, J. Y. (2016). Awareness of stroke warning signs among individuals diagnosed with hypertension and diabetes in Nigeria. TAF Preventive Medicine Bulletin, 342-343.

Meltem Akçaboy, N. U. (2016). Çocukluk Çağı Obezitesinde Hipertansiyon Mekanizmaları. Türkiye Çocuk Hastalıkları Dergisi, 144-148.

Zeki Aydın, S. Ö. (2014). Hipertansiyon Tedavisinde Güncel Yaklaşımlar. Haseki Tıp Bülteni, 251-252.


 

Exit mobile version