Diyabet, pankreastan salgılanan insülin hormonu salgısının eksikliği veya yetersizliği nedeniyle meydana gelen hiperglisemi ile ayırıcı niteliği ortaya konulmuş; karbonhidrat, protein ve lipit metabolizmasının bozulduğu bir hastalıktır. Hastalığın kısa dönemde riskini azaltmak, uzun dönemde işlev ve doku bozukluğundan korunmak için sağlık çalışanları ve hastaların devamlı eğitim almaları gerekmektedir.
- Glukoz metabolizmasının bozuklukları olarak; Diabetes Mellitus, Gestasyonel Diyabet, Prediyabet görülmektedir.
Prediyabet, plazma glukoz düzeyleri normalden yüksek olan, fakat diyabet tanı kriterlerini karşılamayan değerler olarak tanımlanır.
Diyabetin birçok tanı kriteri bulunmakla birlikte, Dünya Sağlık Örgütü (Who)’nün 2011 yılında yayımladığı raporda; güvenilir yöntemin kullanılması ve referans değerlere göre standartlaştırılması koşuluyla, A1c tanı testinin kullanılması öngörülmüştür. Fakat A1c tanı testi, hemoglobin varyantları (hemoglobin bileşim türleri) nedeniyle A1c ve plazma glukozu arasında uyumsuzluk görülebilmektedir. Bu durumda, diyabet tanısı için A1c ölçüm yöntemi kullanılmalı yada APG (açlık plazma glukozu) tanı kriteri dikkate alınmalıdır.
Diyabet belirtilerinde; polidipsi (çok su içme), poliüri (idrarla su çıkışının artması), polifaji (çok yeme), halsizlik, çok yorulma görülmektedir.
1) Tip 1 diyabet
2) Tip 2 diyabet
3) Gestasyonel diyabet
4) Spesifik diyabet tipleri
- Tip 1 ve Tip 2 diyabet, başlangıç şekilleri ve ilerleme süreçleri ile birlikte farklı klinik tiplerdir.
Geleneksel olarak tip 1 diyabetin, çocuk ve gençlerde diyabetik ketoasidoz (DKA) veya akut hiperglisemi ile başladığı, buna karşılık tip 2 diyabetin erişkinlerde hafif ve yavaş seyirli olarak başladığı kabul edilse de, tanı sırasında bazı olgular bu ayırıma uymaz, dolayısıyla kesin tiplemesi yapılamaz. Fakat Ekim 2015’te ADA (Amerikan Diyabetik Derneği), Juvenil Diyabet Araştırmaları Vakfı (Juvenile Diabetes Research Foundation: JDRF), EASD ve Amerikan Klinik Endokrinologları Derneği (American Association of Clinical Endocrinologists: AACE)’nden uzmanların katılımıyla gerçekleştirilen bir sempozyumda, diyabet tiplerinin ayırımları üzerinde durulmuştur.
Uzmanlara göre, hem tip 1 hem de tip 2 diyabette çeşitli genetik ve çevresel faktörler, β-hücre kütlesi ve fonksiyonunu azalttığı sonucuna varılmıştır. Tip 1 diyabetlilerde birinci derece akrabaların izlendiği otoantikorların (özantikorların) pozitif çıkmasının, klinik hiperglisemi ve diyabet gelişimini öngördüğü bilinmektedir.
İnsülin aktivitesinde oluşan bir defekt sonucu görülür. Genellikle 30 yaşından önce başlar. Okul öncesi (6 yaş civarı), puberte (13 yaş civarı) ve geç adölesan dönemde (20 yaş civarı) görülür. Ancak son 20 yıldır daha ileri yaşlarda ortaya çıkabilen LADA formunun, çocukluk çağı (<15 yaş altı) tip 1 diyabete yakın oranda görüldüğü bildirilmektedir.
- Tip 1 tedavisinde; insülin injeksiyonları, tıbbi beslenme tedavisi, fiziksel aktivite ve beslenme eğitimi faktörleri önemlidir.
Pankreastan salgılanan beta hücre aktivitesinde azalma ve dokularda insülin direnci ile karakterize bir diyabet türüdür.
İnsülin direnci: Vücudun insülin üretip insülin kullanamadığından kaynaklı bir durumdur. Glikoz hücre içinde emilip enerji olarak kullanılamaz. Çoğunlukla 30 yaş sonrası ortaya çıkar, ancak obezite artışının sonucu olarak özellikle son yıllarda çocukluk veya adolesan çağlarında ortaya çıkan tip 2 diyabet durumları artmaya başlamıştır. Ailede görülme sıklığı arttıkça tip 2 diyabet olasılığı da artmaktadır. Hastalar çoğunlukla obez yada hafif şişmandır.
- Tip 2 diyabette; ağırlık kontrolü, fiziksel aktivite, eğitim ve oral antidiyabetik ilaçlar ile tedavi sağlanır.
Gebelik durumunda oluşan insülin direnci ve genetik yatkınlık, hastalığın oluşumunun nedenlerindendir. İleri dönemlerde tip 2 diyabet için risk faktörüdür. Diyet ve fiziksel aktivite ile kan şekerinin kontrol edilemediği durumlarda insülin tedavisine başlanmalıdır.
MODY: Gençlerde görülen bir diyabet tipidir. Pankreas aktivitesinin iyi olduğu, fakat insülin salınımındaki bir bozukluk durumu görülmüştür. İnsüli direnci görülmemiş, genç yaştaki hastalarda mody tipi düşünülmelidir.
Kistik Fibroz İle İlişkili Diyabet: Kistik fibrozis tanısı almış çocuklarda diyabet taraması yapılmalıdır. Kistik fibrozis salgı bezlerinde bir bozukluk ile karakterizedir.
Transplantasyonla İlişkili Diyabet: Organ nakli sonrası farklı sebeplerle diyabet ortaya çıkmaktadır. Bu sebeple organ nakli yapılan hastalarda akut infeksiyon durumu görülmüyorsa hiperglisemi taraması yapılmalıdır. Tanı testi olarak OGTT kullanılır.
- Adölesanlarda ırk ve kökene göre diyabet ve diyabet riski faktörü değişikliklerinin araştırıldığı bir çalışmada; tüm ırklarda yüksek BKİ ve ebeveyn diyabet ve prediyabet öyküsünün hastalıkla ilişkisi olduğu görülmüştür. Kadın cinsiyette prediyabetik risk daha düşük bulunmuştur.
- Adölesanlarda diyabet ve diyabet riskini azaltmaya yönelik fiziksel aktiviteden, hareketsiz davranışlardan veya fast food tüketiminden bağımsız olarak, tüm ırklarda ebeveyn diyabetini ve BKİ vurgulanmalıdır. Gelecekteki müdahaleler, ergenlerde ve genç yetişkinlerde diyabet ve diyabetin önlenmesi için bireylerden ziyade hane halkını hedefleyecektir.
Diyabet; kardiyovasküler hastalık, böbrek hastalığı, inme, amputasyon, körlük ve depresyon için bir risk faktörüdür. Diyabetik bir ebeveyne sahip olmak, prediyabet ve diyabet için güçlü risk faktörü iken, kadın cinsiyeti tüm gruplarda prediyabete karşı koruyucu olduğu görülmüştür. Bu sonuçlar, diyabet ve prediyabet için risk faktörlerinin ırksal ve etnik gruplara göre değiştiğini göstermektedir.
Kardiyovasküler hastalık, diyabet ve obezite için diyet ve politika önceliklerinin gözlemlendiği bir çalışmada yetersiz diyetin, ABD’de ve Dünya genelinde ölüm ve sakatlık için önde gelen risk faktörü olduğu; eşzamanlı olarak, koroner kalp hastalığı (KKH), inme, tip 2 diyabet ve obezite dahil olmak üzere diyetle ilişkili kardiyometabolik hastalıklar, daha büyük küresel sağlık riskleri taşıdığı bilinmektedir.
Diyet alışkanlıklarının, sadece obezite ve LDL-Kolesterol değil, aynı zamanda kan basıncı, glukoz-insülin homeostazı, lipoprotein konsantrasyonları ve fonksiyonu, oksidatif stres, enflamasyon, endotelyal sağlık, hepatik fonksiyon dahil olmak üzere çeşitli kardiyometabolik risk faktörlerini etkilediği açıktır. Diyetle ilgili obezite, diyabet, kardiyovasküler hastalıkları olan kişilerin beslenmeyi öncelik sırasına koymaları gerekmektedir. Meyve, sebze, kuruyemiş, bakliyat, balık, bitkisel yağlar, yoğurt ve kepekli tahıllar tüketimi öncelikli gıdalar olarak görülmüştür.
Yüksek ısıl işlem görmüş gıdalara dayanan bir diyet, sağlıklı kişilerde tip 2 diyabet ve kardiyovasküler hastalıkların artmış riski ile ilişkisini artırdığı, yüksek dereceli pişirme tekniklerinin hafif pişirme teknikleriyle değiştirilmesi, diyabetes mellitus ve kardiyovasküler hastalıkların artmış riski ile ilişkili belirteçleri olumlu bir şekilde değiştirmeye yardımcı olabileceği yapılan çalışmalarla kanıtlanmıştır.
- Yüksek ısıl işlem görmüş gıdaların insanlarda kardiyovasküler komplikasyonları hızlandırdığı ve farelerde tip 1 ve 2 diyabet gelişimini desteklediği gösterilmiştir. İşlenmiş et, pizza veya atıştırmalıklar gibi işlenmiş gıda tüketiminin önemli ölçüde sıklaştığı tipik bir Batı diyetinin, örneğin daha yüksek bir sebze alımı veya daha sağlıklı bir diyetle karşılaştırıldığı çalışmada, işlenmiş gıdaların artmış insülin direnci ve metabolik sendrom riski ile ilişkili olduğu bildirilmiştir.
Yapılan son çalışmalarda dijital diyabet kavramı ortaya atılmıştır. Diyabet hastalarının kan glikoz değişkenliğini, akıllı cihazlarla değişkenliğinin kontrolünün sağlanabileceği öne sürülmektedir. İltihap ve ayak ülserlerini önlemek için ayak sıcaklığını izleyen “akıllı” çoraplardan, diyabetle yaşayan insanların artan kan şekeri değişikliğinin izlenmesini öngörmektedir. Sadece glisemik düzeylerin değil, aynı zamanda glisemik değişkenliğin de izlenmesi öne sürülmüştür.
- Tip 2 diyabette beslenme tedavisi, alınan doz ve glikoz düşürücü ilaç miktarını önemli ölçüde azaltmaktadır. Diyetisyenler tarafından sağlanan beslenme tedavisinin, diyabet yönetiminde etkili ve gerekli olduğu anlaşılmıştır. Kanıta dayalı beslenme tedavisi, diyabetli yetişkinlerde bireyselleştirilip uygulanmalıdır. Yeme alışkanlıklarını önerirken kişisel tercihler dikkate alınmalıdır. Ayrıca, tedavi hedeflerinin karşılanıp karşılanmadığını veya genel tedavide bir değişikliğe ihtiyaç duyulduğunu belirlemek için sonuçlar izlenmeli ve değerlendirilmelidir.
Dariush Mozaffarian, M. D. (2016). Dietary and Policy Priorities for Cardiovascular Disease, Diabetes, and Obesity – A Comprehensive Review. Circulation.
DİNÇÇA, P. D. (2018). TEMD DİABETES MELLİTUS VE KOMPLİKASYONLARININ TANI, TEDAVİ VE İZLEM KILAVUZU. Türkiye Endokrin ve Metabolizma Derneği.
G.Fagherazzia, P. (2018). Digital diabetes: Perspectives for diabetes prevention, management and research. Elsevier.
Ine `s Birlouez-Aragon, G. S.-A.-N.-M. (2010). A diet based on high-heat-treated foods promotes risk factors for diabetes mellitus and cardiovascular diseases. American Society for Nutrition.
Marion J Franz, J. M. (2018). Success of nutrition-therapy interventions in persons with type 2 diabetes: challenges and future directions. Diabetes, Metabolic Syndrome and Obesity: Targets and Theraph.