Migren Nedir? Migren Hastası Nasıl Beslenmelidir? Dikkat Etmesi Gerekenler Nelerdir?

Migrenin etiyolojisi kesin olarak anlaşılamamasına rağmen, beslenme başta olmak üzere çok sayıda farklı faktörden etkilendiği düşünülmektedir. Vakaların %65-90’ında kalıtsal migren bileşeni gözlenmiştir. Erkeklerde %6 oranında riske kıyasla kadınlar %18 oranında migren geçirme riskine sahiptir. Kadınlarda yüksek migren prevalansı hormonal dalgalanmalara (özellikle östrojen) dayandırılır. Çeşitli ilaçların yan etkisi olarak da ortaya çıkabilen migren, tipik olarak ergenlik döneminde veya 35-45 yaşları arasında başlar. Alkol ve kafein tüketimi migreni başlatan dehidrasyona yol açabilir. İlaçlar ve tütün kullanımı, uyku süresindeki dengesizlikler, yorgunluk, hormonal değişiklikler, psikolojik durumlar, egzersiz, yüksek rakım ve iklim değişikliği migreni arttıran faktörler arasında sayılabilir.

Migren ve Beslenme İlişkisi

Beslenme ve migren arasında kompleks bir ilişki mevcuttur. Migrenin besinsel tetikleyicileri hala tartışmalı bir konu olup değerlendirilmesi bireysel farklılıklar sebebiyle oldukça zordur. Öğün atlama ve açlık, migrenin ciddi tetikleyicisi olmakla birlikte kırmızı şarap, peynir, çikolata, kafein, monosodyum glutamat (MSG), nitrit ve aspartam önemli tetikleyiciler olarak bilinmektedir.

Migren hastalarına karbonhidratın uygun dozlarda verilmesinin migren ataklarının önlenmesinde faydalı olduğu bildirilmektedir. Uyumadan önce yapılan hafif öğünler, sabah saatlerinde migrenin başlamasının önüne geçebilir. Beden kütle indeksi ve migren arasındaki ilişki hala kesinlik kazanmamış olmasına rağmen artan beden kütle indeksinin potansiyel migren risk faktörü olduğunu gösteren araştırmalar vardır.Yapılan çalışmalarda migren ataklarının yoğunluğunun ve sıklığının, fazla vücut ağırlığına sahip hastalarda daha çok yaşandığı belirtilmiştir. Obezite ve migren arasındaki bağlantı için; adipositler, özellikle viseral yağ dokusu, migrenin patofizyolojisinde yer alan inflamatuar yanıt ile ilişkili proteinleri salgılamaktadır. Ataklar arasındaki serotonin seviyelerindeki azalma sebebiyle doygunluk düzeyinde de azalma yaşanmakta ve sonuç olarak daha yüksek kalori alımı sağlanmaktadır. Dolayısıyla migren, obeziteye yatkınlığa sebep olabilir.

Besin ögeleri açısından; magnezyum, niasin, riboflavin, kobalamin, koenzim Q10, karnitin, α-lipoik asit ve D vitamini gibi birçok faktörün eksikliği migren ile ilişkilidir. Bazı araştırmacılar, mitokondriyal disfonksiyon ve azalmış antioksidan seviyesinin migrene neden olabileceğini iddia etmektedir. Ayrıca homosistein seviyesindeki artış migren ataklarına neden olabilir. Bu nedenle, bazı fonksiyonel besinler migrenin önlenmesinde hayati rol oynamaktadır.

Migren ve Magnezyum

Akut migren için intravenöz (IV, damar içine)  magnezyum uygulaması rutin olarak önerilirken, profilaksi için oral magnezyum takviyesi tavsiye edilir. Amerikan Nöroloji Akademisi (AAN), migren önlenmesinde oral magnezyum kullanımının etkinliğini ortaya çıkarmıştır (B kanıt düzeyi). Akut migren tedavisinde IV magnezyumun etkinliğini değerlendiren bir meta-analiz çalışması, IV magnezyum takviyesi dozu olarak 400 mg/gün ve tolere edilirse 1200 mg’a kadar yükseltilebileceğini önermiştir.

Migren ve Riboflavin (B2 Vitamini)

Hastalarda yeterli miktarda B2 vitamini bulunmayabilir. Bu nedenle B2 vitamini takviyesi migren için potansiyel bir tedavi yöntemi olabilir. Klinik araştırmalardan elde edilen kanıtlar güçlü olmasa da, hem AAN (B kanıt düzeyi)  hem de CHS (Canadian Headache Society) migreni olan yetişkinlerde B2 vitamini kullanımını hem iyi tolere edilebilir olduğu için hem de yan etkileri sınırlı ve hafif olduğu için tavsiye etmektedir. Yetişkin migren hastalarında önerilen riboflavin dozu günde yaklaşık 400 mg’dır. Çalışmalara dayanarak, riboflavin’in çocuklarda migren önlenmesinde yararlı olduğu gösterilmemiştir. Bu nedenle kullanımı önerilmemektedir.

Migren ve Koenzim Q10

AAN, koenzim Q10’u migren önleme konusunda faydalı bulmaktadır (C kanıt düzeyi). CHS (Canadian Headache Society) kılavuzları koenzim Q10’u migren önleyici ajan olarak şiddetle önermektedir. Koenzim Q10’un etkili dozu belirsiz olsa da, günde 1-3 mg/ kg tavsiye edilir.

Migren ve D Vitamini

Migren ve B12 Vitamini

Dolaşımda B12 vitamini hidroksikobalamin olarak bulunur. Nitrik oksit; ağrı iletimi, hiperaljezi, kronik ağrı, inflamasyon, merkezi sensitizasyon ve çoğunlukla siklik guanozin mono fosfat (cGMP) bağımlı yolunda rol oynar. Bu hipoteze dayanarak, B12 vitamini NO’ya karşı bir temizleyici görevi görür. Bu nedenle migren profilaksisinde önemli bir rol oynar. Hidroksikobalaminin migren önleyici üzerindeki etkisini değerlendiren bir çalışmada, hidroksikobalaminin intranazal olarak uygulanması, migren hastalarının %53’ünde atak sıklığını yaklaşık %50 azaltmıştır.

Migren ve ALA (Alfa-Lipoik Asit)

Alfa-lipoik asit (ALA); kan glikoz kullanımında fizyolojik fonksiyonlara sahip olan ve bir dizi serbest radikalleri temizleyebilen, protein, karbonhidrat ve yağlarının enerji metabolizmasında yer alan bir beslenme koenzimidir.

ALA’nın migren önlemede etkinliğini belirlemek için ek incelemelere ihtiyaç vardır.

Migren ve Karnitin

Az sayıda çalışma karnitinin migren hastaları üzerindeki etkisini incelemiştir. Yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlarda L-karnitin takviyesinin; migren sıklığını, şiddetini, indeksini ve migren günlerini önemli ölçüde azalttığı belirtilmiştir. Migren hastalarında L-karnitin takviyesinin olumlu sonuçlar verdiğini gösteren çalışmalara rağmen üçlü kör çalışmada, asetil karnitin ve plasebo arasında baş ağrısı sonuçlarında anlamlı bir farklılık görülmemiştir.

Sonuç olarak;

Günümüzde tamamlayıcı ve alternatif ilaçlar yaygın olarak kullanılmaktadır. Migrenin karmaşık patogenezi göz önüne alındığında, tedavisi için çeşitli ilaçlar kullanılmıştır. Bununla birlikte, bu ilaçların olası yan etkileri bulunmaktadır. Bu yan etkilerden muzdarip ve profilaktik ilaçlar ile etkili bir şekilde tedavi edilmeyen hastalarda, migrenin önlenmesi için nutrasötik ajanların düşünülmesi doğru bir seçim olabilir. Migren hastalarında baş ağrısı semptomlarının iyileştirilmesine yönelik yeni yaklaşımlar; magnezyum, koenzim Q10, ALA, L-karnitin ve vitaminler (B2, B3, B12 ve D) gibi besin bileşiklerini kullanmayı önerir. Bu besinler antioksidan seviyesini iyileştirerek ve enflamatuar faktörleri azaltarak, mitokondriyal fonksiyon üzerindeki olumlu etkileriyle migren ataklarının sıklığını ve şiddetini azaltır. Reçete edilen ilaçlarla birlikte etkili besinlerin kullanılması, baş ağrılarının tedavisi için gerekli ilaç dozajının ve ilaçların yan etkilerinin azalmasını sağlayabilir.


Brett, V. (2015). Dietary and Lifestyle Changes in the Treatment of a 23-Year-Old Female Patient With Migraine. Journal Chiropractic Medicine.

Esma, O. (2018). Migren Ataklarının Sıklığı, Süresi ve Yoğunluğu ile Beslenme İlişkisi. Türkiye Klinikleri, 72-77.

Monire , D. (2018). The Role of Nutrients in the Pathogenesis and Treatment of Migraine Headaches. Biomedicine & Pharmacotherapy, 317-325.


Exit mobile version