Çocuklarda Obezite’yi Etkileyen Faktörler Nelerdir? Tüm Dünyayı Saran Tehlike: Çocukluk Çağı Obezitesinin Sebepleri Nelerdir?

Çocuklarda obezite yetişkinlerde olduğu gibi, enerji alımı ve enerji harcaması arasındaki dengesizlik sonucunda görülen bir durumdur. Gebelik döneminden çocukluğa kadar olan çevre koşullarının, çocuğun gelecekteki sağlığını etkileyebileceği bildirilmektedir. Artmış sosyal farkındalık ve çok sayıda önleyici halk sağlığı müdahalelerine rağmen görülen çocuklarda obezite, yani çocukluk çağı obezitesi hala büyük bir küresel sorun teşkil etmektedir.

Dünya Obezite Derneği’nin 2012’de toplamış olduğu bilgilere göre çocuklarda obezite; Amerika Bölgesi tarafında sürekli olarak en yüksek obezite prevalansı görülürken, gelişmemiş ve orta gelirli gelişmekte olan ülkelerde dünya çapında hızlı bir şekilde artış oranları rapor edilmiştir. Çocuklarda obezite görülmesinin, pediatrik başlangıçlı olduğu, yetişkin hayatı boyunca da devam edebileceği bildirilmektedir.

Obezite; açık bir şekilde biyolojik tetikleyicileri olan, kompleks, multifaktöriyel bir hastalıktır. Çocukluk çağı obezitesini etkileyen beslenmenin geliştirilebilmesi için 3 ana adım tanımlanmıştır:

Beslenme Dönemi Risk Faktörleri
Doğum öncesi

(0-280 günlük zaman dilimi)

Annenin hamilelik öncesi beden kütle indeksinin yüksek oluşu

Annenin gebelik döneminde aşırı ağırlık kazanması

Annede diyabet hastalığı oluşu (gestasyonel veya tip 1 diyabet)

Genetik yatkınlık

 

Anne sütü ve formüla ile beslenme

(doğum-6 aylık dönem arası)

Formüla ile beslenme

Hızlı büyüme eğrisi

Yüksek enerji alımı

Yüksek protein içeriği

Düşük yoğunlukta çoklu doymamış yağ asitleri

Tamamlayıcı ve erken diyet (6aylık-2 yaş dönemi arası) Hızlı ağırlık kazanımı

Katı yiyeceklere erken başlama

Yüksek protein alımı

Bağırsak mikrobiyomu

Tablo: İlk 1000 günde görülen çocukluk çağı obezitesi için risk faktörleri

 

Çocuklarda Obezite’ye Prenatal (Doğum Öncesi) Dönem Etkisi

Çocukluk çağı obezitesinin önemli risk faktörleri, bebek metabolizmasında gebelik sürecinde anneye bağlı olan etkilerin görülmesiyle ortaya çıkmaktadır. Kaynaklardan elde edilen bilgilere göre; çocukluk çağı kilolu olma durumu ile hamilelik öncesi BKi ve annenin hamilelikte aşırı ağırlık kazanımının yüksek olması arasında ilişki bulunmuştur. Bu iki durum en önemli obezite risk faktörleri olarak kabul edilmiş ve yapılan araştırmaların bu ilişkiyi desteklediği görülmüştür.

Anneye bağlı olan diyabet (gestasyonel veya tip 1 diyabet), çocuklarda obezitenin oluşumunda büyük risk taşımaktadır. Ancak bu konu hakkında yeteri kadar kanıt sunulmamıştır.

Kilolu ve obez anne popülasyonunun yaşam şekli ve sosyo-çevresel özelliklerinin epidemiyolojik etkileri eş zamanlı göz önüne alınmalıdır. Ancak genetiğin önemli bir rol oynadığı da unutulmamalıdır.

Yeni yapılan bir çalışmada, Tyrell ve arkadaşları; annenin BKİ’si ile doğum ağırlığı arasındaki ilişkiyi genetik kanıta bağlı olarak kurmuşlardır. Araştırmacılar, annenin beden kütle indeksinin yüksek oluşu ve kan glukoz seviyesi ile bebeğin yüksek doğum kilosu arasında anlamlı bir ilişki bulmuşlardır. Böylece genetik faktörlerin çocuklarda obezitenin gelişmesi riskini arttırdığı görülmektedir .

Çocukluk Çağı Obezitesinin, Anne Sütü veya Formülayla Beslenme İle Şekillenmesi

Günümüzde çocukluk çağı obezitesinin oluşumunda emzirmenin koruyucu rol olduğu bilinmektedir. Emzirmenin hayatın ilerleyen dönemlerinde obeziteyi önlediği varsayımını, ilk kez 1981’de Kramer kabul etmiştir. Günümüz batı ülkelerinde, anne sütünün formüla hazırlamaya göre beslenme üstünlüğü fikri obeziteyi önlemede kabul görmüştür.

Patofizyolojik bakış açısıyla, anne sütünün koruyucu etkisinin en geniş kabul görmüş açıklaması, anne sütüyle ve formüla ile beslenen bebeklerin büyüme oranları arasındaki farklılık ile görülmektedir. Anne sütü alan bebekler, formüla ile beslenen bebeklere göre daha yavaş büyüme eğrisi sunduğu bildirilmektedir. Formüla ile beslenen bebeklerin hılız büyüme göstermesinin olası gerekçesi “büyüme ivmesi hipotezi” olarak adlandırılmakta ve insülin benzeri büyüme faktörünün daha yüksek plazma seviyeleri ile takip edilebileceği bildirilmektedir. Anne sütü, özellikle enerji ve protein yönünden fakir, yağ yönünden diğer formülalara göre daha zengindir.

Formüla ile beslenen bebekler her beslemede %20-30 daha fazla besin tüketmektedir. Ayrıca formüla ile beslenen bebekler daha az sıklıkta, geniş öğünlerle yemeye yatkın olmaktadır. Üstelik formüla ile beslenen bebekler, diyete tamamlayıcı besinler eklendiğinde daha yüksek enerji alımını kaldırabilmektedir. Bunun aksine ise, anne sütü ile beslenen bebeklerin enerji ihtiyacını iyi bir şekilde karşıladığı, obezite yönünden koruyucu etki gösterdiği bildirilmektedir.

Yapay süt formülasyonlarının anne sütüne kıyasla %50-80 daha fazla protein içerdiği bilinmektedir. Anne sütü ve formüla ile beslenen bebekler arasındaki büyüme farklılığının ana etkeni olarak ”erkenden protein hipotezi” kurulmuştur. Buna göre yüksek protein alımı, formüla ve tamamlayıcı beslenme süresince çocuğun büyüme şeklini önemli şekilde etkileyerek, obezite gelişme olasılığını arttırdığı görülmüştür.

Proteinden farklı olarak anne sütünün yağ içeriği, mevcut ticari formülalardan daha yüksektir. Daha da önemlisi, anne sütü uzun zincirli çoklu doymamış yağ asitlerini farklı yoğunluklarda içerir. Yapılan çalışmalara göre; henüz hiçbir çalışmada süt çocukluğu döneminde ve erken çocukluk çağında yağ alımı ile kilo kazanımı ve BKİ artışı arasında önemli bir ilişki bulunamamıştır. Anne sütünde yağ asidi seviyesinin yüksekliği, anne sütü ile beslenen bebeklerde iskelet kasındaki glukoz seviyesinin düşüklüğü ile ilişkilidir.

Bunun yanı sıra, bu kritik besin substrat farklılıkları; formülanın aksine anne sütü kompozisyonu, emzirme süresi boyunca anneler arasında her beslemede değişmektedir. Bebeğine yakın olan anne ile bebek arasında beslenme ilişkisi olduğu görülmektedir. Bu ilişki sayesinde bebeklerin enerji ihtiyacı ve beslenme ihtiyaçları (beslenme süresi ve sıklığı) ayarlanabilir ve dolayısıyla kilo alımı etkilenebilir. Üstelik anne sütü ile beslenen bebeklerin ailelerinde sağlıklı beslenme ortamı olduğundan, gereğinden fazla kilo alma riski düşük olmaktadır.

Çocukluk Çağı Obezitesi Olarak Tanımlanan: Çocuklarda Obezite Görülmesine, Anne Sütünden Sonra Tamamlayıcı Beslenme veya Erkenden Diyete Başlamanın Etkisi

Üçüncü ve son adım olan tamamlayıcı beslenme dönemi, 6-24 aylık çocuklarda besinsel maruziyet kaynaklı obezite insidansı riskine etkili olmaktadır. Çocukluk yaşamının bu zaman diliminde olağandışı değişiklikler olması önerilir. Başlıca görülen değişiklik, anne sütü ya da formüla ile beslenmeden tamamlayıcı erkenden katı diyete geçiştir. Bu dönemde özellikle hızlı kilo alımı, obezite için en sık görülen risk faktörü olmaktadır. Bebeğin fazla kilo alımı ile çocukluk çağının daha sonraki dönemlerinde oluşan kilolu olma durumu arasında önemli bir ilişki olduğu doğrulanmıştır.

Bebeklerin erkenden katı besleme yöntemlerine dikkat edilmesi gerekmektedir. Erken zamanda katı gıdalara başlamaktan sakınmanın yararı olduğuna dair bir kanıt mevcuttur;

Bebek bağırsak mikrobiyatasının potansiyel obezite etkenlerinde rol oynadığı bildirilmektedir. Yapılan insan ve hayvan çalışmalarında, bağırsak mikrobiyatası ile bebek ağırlık durumu arasındaki ilişki adına kanıtlar bulunmaktadır. Gelişim dönemince, süt ve erken diyet şekli ikisi de bağırsakta bakteriyel kolonizasyon bakımından farklılık göstermektedir.


1. Nutrition in the First 1000 Days: The Origin of Childhood Obesity. Chiara Mameli, Sara Mazzantini, Gian Vincenzo Zucotti. 2016, İnternational Journal of Environmental Research and Public Health.
2. Nutrition in the First 1000 Days: Ten Practices to Minimize Obesity Emerging from Published Science. Angelo Pietrobelli, Massimo Agosti. 2017, Environmental Research and Public Health.

Exit mobile version