1989 yılında Amerika’da bir grup bilim insanı, insan genomunda* yer alan proteini kodlayan ve kodlamayan bölgelerin bazı dilimlerini buldu ve bunun üzerine bir proje başlatıldı. 1990 yılında resmiyet kazanan bu projeye ‘‘İnsan Genom Projesi’’ adı verildi. Bu proje, zamanla binlerce bilim insanın çalıştığı uluslararası bir proje haline geldi. Türkiye’de de nutrigenetik biliminin temelleri, o yıllarda Dünya Sağlık Örgütü’nün Avrupa Direktörlüğü’nü yürüten Dr. Serdar Savaş tarafından atıldı.
Nutrigenetik ve Nutrigenomik Kavramları
Nutrigenomik, besinlerin gen ekspresyonunu* nasıl etkilediğini araştırır ve çeşitli sağlık sorunlarında vücut proteinlerinin ve metabolitlerinin* etkisini kontrol eder. Nutrigenetik ise, bireyler arasındaki genetik çeşitliliğin, diyete verilen fizyolojik cevabı nasıl değiştirdiğini ve bununla beraber, sağlık veya hastalık parametrelerini nasıl etkilediğini anlamayı amaçlar.
Nutrigenetik, kişiselleştirilmiş beslenme fikri ile yakından ilişkilidir. Bu, kişinin diyetinin sağlık durumunu iyileştirebildiği ve hastalığın başlangıcını önlemek için bir yol olabileceğini gösteren yeni bir terimdir. Besin genetiği, nutrigenetik ve nutrigenomiğin bir kombinasyonu olarak kabul edilir. Nutrigenomik kavramının prensiplerini özetlememiz gerekirse; diyet, bireylerin sahip olacağı bazı hastalıklara zemin hazırlayan bir faktör olup, diyetin içeriği gen yapısını ya da gen ekspresyonunu, dolayısıyla da insan genomunu değiştirme özelliğine sahiptir. Bireyler arasındaki genotip* farklılıklar, sağlık ve hastalık durumları arasındaki dengeyi açıklayabilir, diyetsel faktörlere bağımlı genler ise kronik hastalıkların gidişatını düzenleme rolüne sahip olabilir. Tüm bu prensiplerden yola çıkarak, kişiselleştirilmiş beslenme fikrinin yaygınlaşmakta olduğu aşikârdır.
Kişiye Özel Diyetin Gerekliliği
Kişiselleştirilmiş beslenmenin amaçlarını; diyetsel kökenli hastalıkların önlenmesi, kronik hastalıkların denetlenmesi ve yaşam kalitesinin arttırılması olarak 3 temel şekilde sınıflandırabiliriz. Diyetsel kökenli hastalıklar, genler ve diyetin karmaşık etkileşimleri sonucunda ortaya çıkar. Kişinin genetik yapısına dayanan bireysel beslenme (kişiselleştirilmiş diyet), gereksinimlerinin yanı sıra; kanser, tip 2 diyabet gibi kronik hastalıkların etiyolojik* yönlerini anlamada yardımcı olacak ve diyet ile kronik hastalıklar arasındaki ilişkiyi de belirleyecektir.
En gelişmiş toplumlarda bile diyetsel kökenli hastalıkların prevelansının* çok yüksek olduğunu görüyoruz. Bunun nedeni ise hazırlanan diyetlerin birey temelli değil, toplum temelli olmasıdır. Her bireyin farklı genotipe sahip olduğu düşünüldüğünde, doğru sayılabilecek tek bir beslenme biçiminden bahsedemeyiz. Aynı besinlerin tüketilmesinin kişileri farklı şekilde etkilediği bilindiğinden, kişiye özel beslenme kavramının ortaya çıkması kaçınılmaz olmuştur.
Kişiye Özel Diyeti Topluma Entegre Etmek Mümkün Mü?
- Yunanistan’da yapılan birkaç çalışmada; toplumun %76’sının kendi genetik profillerine uygun bir diyetin, genetik olarak aktarılan hastalıkları önlemede etkili olduğuna inandığı görülmüştür. Kişiselleştirilmiş diyetin, toplumdaki bu eğilim ve ihtiyaca cevap verebileceği göz önüne alındığında topluma entegre edilebilir olduğunu görüyoruz.
Gen ekspresyonu: Genlerin protein yapısına dönüşme süreci
Metabolit: Metabolizma sonucu ortaya çıkan ürünler
Genotip: Organizmanın genetik yapısına verilen isim
Etiyoloji: Neden, nedensellik
Prevelans: Belirli bir grupta, belirli zamanda bir hastalığa sahip kişilerin tamamı
Cristiana Pavlidis, G. P. (2015). Nutrigenomics: A controversy. Applied & Translational Genomics , 50-53.
Gaboon, N. E. (2011). Nutritional genomics and personalized diet. The Egyptian Journal of Medical Human Genetics , 1-7.
S. Seçer, A. Ö. (2011). Diyetle İliskili Hastalıkların Önlenmesi ve Hayat Kalitesinin İyilestirilmesi İçin Genotiplemeye Dayalı Kisiye Özel Beslenme. Akademik Gıda 9 , 51-59.