Türkiye’de yapılan kanser kontrol programına göre, dengeli- düzenli beslenmenin yaşam standardı haline getirilmesi ve sigara– tütün ürünlerinin kullanımının azaltılması mide kanserinden korunmak için başta gelen önemli kurallardandır. Kanserin erken teşhisinde, morbidite (hasta olma oranı) ve mortalitede (ölüm oranı) önemli derecede düşüş yaşandığı görülmüştür. Ülkemizde yapılan kapsamlı kanser taramalarında yer verilmeyen mide kanseri, Japonya’daki tarama programında önemli bir yer tutmaktadır. Yapılan araştırmalar, mide kanserinin erken teşhisinde, 5 yıllık sağ kalım oranının %86’ya ulaştığını gözlemlemiştir.
Mide kanserinin en sık görüldüğü ülkeler Japonya, Çin ve Güney Amerika; en az görüldüğü ülkeler ise Avustralya, Kanada ve Amerika Birleşik Devletleri’dir. Türkiye’de hem erkeklerde hem de kadınlarda en sık görülen ikinci kanser türüdür. Ortalama 57 yaşında görülmeye başlamaktadır. Mide kanserinin görülme sıklığı bölgeden bölgeye farklılık göstermekte olup; helikobakter pilori gibi sağlık problemleri açısından değerlendirildiğinde, doğu bölgesinde daha yüksek oranda olduğu ortaya çıkmaktadır.
- Geçtiğimiz yarım asırda dünyanın tümünde, kanserle ilişkili ölüm ve mide kanseri tekrar etme oranlarında azalmalar görülmüştür. Bu azalmalar üzerinde; sağlıklı, düzenli ve dengeli beslenmeye geçişin rolü büyüktür. Mide kanseri risk faktörleri ve bu kansere bağlı ölüm oranının azaltılmasında, sebze ve meyve tüketiminin yeterli miktarlarda olması büyük önem taşımaktadır.
Erken yaşlarda fazla miktarda tüketilen karbonhidrat içeriği yüksek besinler, mide mukozasına zarar verebilmektedir. Nitrit ve nitrat içeren yiyeceklerin tüketimi de mide kanserinin görülme sıklığını arttırabilmektedir. İçme sularında nitrat oranının yüksek olması, mide kanseri riski taşıyan ya da bu hastalığa yakalanmış olan kişilerin mide sıvılarında nitrit derişimini artırmaktadır. Yapılan bilimsel bir araştırma deneyinde, kobay farelerin uzun bir zaman dilimi boyunca sodyum nitrite maruz kalması sonucu, farelerde %0-10 oranında mide kanseri geliştiği gözlemlenmiştir.
Şoklanmış besinlerin ve tuzlanmış, tütsülenmiş, kurutulmuş balıkların fazla tüketilmesi de mide kanseri riskini arttırabilmektedir. E ve C vitaminleri ile beta-karoten bakımından kısıtlı bir beslenme düzeni, yüksek tuz alımı, düşük sosyoekonomik düzey ve sigara kullanımı gibi etkenlerin mide kanserini olumsuz yönde etkileyebildiği gözlemlenmektedir.
Helikobakter pilori enfeksiyonu, mide kanserini oluşturan etmenlerdendir. Çeşitli çalışmalarda, bu bakteri türünün oluşturduğu enfeksiyonlar ve mide kanseri arasında önemli bir ilişki olduğu bildirilmiştir. Helikobakter pilori; kronik atrofik gastrit* ve çeşitli bağırsak metaplazisi* gibi durumlarla da bağlantılı bulunmaktadır.
Hayvansal protein alımı ile mide kanseri ölüm oranı arasında bir ilişki bulunmamasına rağmen, bağırsak kanseri ölüm oranı ile hayvansal protein alımı arasında pozitif bir ilişki görülmüştür.
- Yapılan bir deney sonucuna göre; kırmızı et ve işlenmiş et alımlarının, helikobakter pilori antikorlarının pozitif çıkmasında ve buna bağlı olarak mide kanseri riskinin artışında etkili olabileceği gözlemlenmiştir. Ancak, bu bakterinin oluşturduğu enfeksiyonlar; mide kanseri riskinin düşük olduğu popülasyonlarda da oldukça yaygındır. Bu nedenle, mide kanseri riskini belirlemede tek başına yeterli olmayacaktır.
Asya ülkeleri, daha yüksek mide kanseri ve çocukluk çağı helikobakter pilori enfeksiyonu oranlarına sahiptir. Bu tip yüksek riskli popülasyonlarda meyve ve sebze tüketiminin koruyucu etkisinin daha yüksek olabileceğini öne süren çalışmalar mevcuttur.
Taze sebze ve meyveleri tüketen insanlarda, mide kanserine yakalanmada daha düşük bir risk taşındığı yapılan araştırmalar sonucu gözlemlenmiştir. Yine Çin’de yapılan bir araştırma sonucu mide kanseri mortalite oranlarının yeşil sebze tüketimi ile negatif (ters) korelasyona girdiği görülmüştür.
- Temel beslenme hipotezi, taze sebzelerin-meyvelerin ve mikro besinlerin mide kanserine karşı koruyucu olduğu yönündedir. Karsinojenik N-nitroso bileşiklerinin olası intragastrik formasyonu, bu hipotezin en önemlisidir. Yüksek nişasta diyetleri de olası bir etiyolojik aday olarak düşünülmüştür. Epidemiyolojik çalışmalar ve deneysel veriler ise vitamin C ve karotenoidlerin mide kanseri riskini azalttığını göstermektedir. Özellikle de C vitamininin bir serbest radikal giderici olduğu, turunçgil meyvelerini tüketerek yüksek miktarda vücuda alınması sonucu mide kanserinin görülme sıklığını azalttığı ortaya konmuştur.
- Sağlıklı besin alımı ne kadar yüksek olursa, mide kanseri ölüm oranı buna paralel olarak bir o kadar düşecektir.
Taze ve narenciye ve mide kanseri için yalnızca istatistiksel olarak anlamlı bir etkileşim terimi gözlemlendi, ancak bu ilişki önemli değildi. Enfekte olmayan vakaların sayısı az olsa da, bu sonuçlar, enfekte olmuş kişiler arasında daha güçlü koruyucu etkilerinin hipotezini desteklememiştir. (Bu paragrafla ilgili sorunu mailde belirttim)
ÇEVİK, B. A., & PİRİNÇCİ, E. (2017). Beslenme ve Kanser. Fırat Tıp Dergisi, 1-2.
González, C. A., Jakszyn, P., Pera, G., Agudo, A., & Bingham, S. (2006). Meat Intake and Risk of Stomach and Esophageal Adenocarcinoma Within the European Prospective Investigation Into Cancer and Nutrition . Journal of the National Cancer Institute, 1-10.
Gonzalez, C. A., Pera, G., Agudo, A., Bueno-de-Mesquita, H. B., Ceroti, M., & Boeing, H. (2005). Fruit and vegetable intake and the risk of stomach and oesophagus adenocarcinoma in the European Prospective Investigation into Cancer and Nutrition. Publication of the International Union Against Cancer, 1-9.
GREGOR, O., TOMAN, R., & PRUSOVA, F. (1969). Gastrointestinal cancer and nutrition. Gut, 1-4.
Kono, S., & Hirohata, T. (1996). Nutrition and stomach cancer. Cancer Causes and Control, 41-55.
Metaplazi: Bir dokunun başka bir doku haline dönüşmesi