Obezite; vücutta aşırı yağ depolanması sonucu oluşan, fiziksel ve ruhsal olarak sorunları beraberinde getiren bir enerji metabolizmasının bozulma durumudur. Gelişen teknoloji, sosyal yapının değişmesi ve çocukların daralan oyun alanları, yüksek miktarda karbonhidrat ve yağ içeren besinlerin tüketimine sebep olmuştur. Bu durum, 20. yüzyılda erişkinlerde olduğu gibi çocuklarda ve adölesanlarda da önemli bir boyuta ulaşmıştır. Çocuklarda ve ergenlerde obezite prevalansındaki artış, bugün dünyanın karşı karşıya olduğu en endişe verici halk sağlığı sorunlarından biridir. Bu yükseliş, dünyanın bazı bölgelerinde seviyeli gibi gözükse de, bazı ülkelerde (özellikle gelişmekte olan ülkelerde) pediatrik metabolik sendromun prevalansının artmasına sebep olmaktadır.
Metabolik Sendrom Nedir?
1980’lerin sonu 1990’ların başında, insülin direncinin (özellikle insülinle uyarılmış glukoz alımına direnç) ve sendromda abdominal obezitenin merkezi rolleri belirgin hale geldi. Bu koşulların karşılıklı ilişkilerini tanımlamak için, ölümcül dörtlü, kardiyometabolik sendrom ve insülin direnci sendromu gibi diğer birçok terim tıp literatüründe kullanılmaya devam edilmiştir. İlk 1920’lerin başında yetişkinlerde gözlenen aynı kardiyovasküler rahatsızlıkların risk faktörleri, 1990’ların ortalarında obez çocuklarda da görülmeye başlandı.
- Normal kilolu çocuklarla karşılaştırıldığında, aşırı kilolu ve obez çocuklar; merkezi obezite, hipertansiyon, yüksek trigliseritler, düşük HDL kolestrol ve yüksek glukoz gibi metabolik sendromun birçok bileşeninde daha yüksek prevalansa sahiptir. Ayrıca, insülin direnci ve obezite, çocuk metabolik sendromunun güçlü belirleyicileridir. Bu bulgu, okul çocuklarında obeziteyi azaltmak için yapılan müdahalelere ihtiyaç olduğunu öne süren önceki araştırmalarla uyumludur.
Çocuklukta Metabolik Sendrom nedir?
Pediatrik popülasyonda metabolik sendromu tanımlamak için birçok girişimde bulunulmasına rağmen, bugüne kadar herhangi bir fikir birliği tanımı mevcut değildir. Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF), yaşa özgü tanı kriterleri kullanarak pediatrik metabolik sendrom tanımını denedi ve metabolik sendromun 6-10 yaşları arasında obez olan (bel çevresi erkeklerde ≥90 cm, kadınlarda ≥80 ) ve diğer ilgili risk faktörleri (ailede kardiyometabolik hastalık öyküsü gibi) bulunan ve obez olup; trigliseritler, HDL-kolesterol, kan basıncı ve glukoz konsantrasyonları için yetişkin metabolik sendromu kriterlerini karşılayan 10-16 yaş arası çocuklar olarak tanımlanmıştır.
Bazı metodolojik ve fizyolojik sınırlamalar pediatrik metabolik sendrom için bir tanımın kurulmasını zorlaştırmaktadır. Örneğin, ergenlik döneminde geçici fizyolojik insülin direnci gelişir ve normal lipit seviyeleri; yaş, cinsiyet ve ırka göre değişir. Metabolik sendromlu çocuklar ve ergenler, yetişkinlerde görülenlerle aynı derecede laboratuvar anormalliklerine sahip olmayabilir. Bu nedenle, bugüne kadar pediatrik çalışmaların çoğunda kullanılan metabolik sendrom kriterleri, mevcut cinsiyete ve yaşa bağlı normatif değerlerin kullanımıyla, yetişkin tanımları ve standartlarından farklı şekilde uyarlanmıştır.
Çocuklarda metabolik sendrom, yetişkinlerde olduğu gibi neredeyse aynı faktörleri içerir:
- yüksek TG seviyesi,
- düşük HDL kolestrol düzeyi,
- yüksek kan basıncı,
- yüksek açlık plazma glukoz konsantrasyonu
- artan bel çevresi
Ayrıca çoğu tanım, metabolik sendromu tanımlamak için beşinin de mevcut olması şartından ziyade, bu faktörlerin kısmi bir kombinasyonuna izin verir.
Son çalışmalar obezitenin hem yetişkinlerde hem de çocuklarda insülin direnci ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Çoklu regresyon analizinden elde edilen sonuçlar, insülin direncinin ve obezitenin metabolik sendromla ilişkili olduğunu göstermiştir. Bunun nedeni; bozulmuş insülin sinyalleşmesi, glukoz transportu ile girişim, yüksek hücre içi serbest yağ asitleri ile ilişkili azalmış insülin klirensi ve adiposit sitokinlerinin sistemik etkileri gibi çeşitli mekanizmalar olabilir. Bu faktörler, obez çocuklarda insülin direncinin gelişiminde etkili olabilir.
Abdominal obezite insülin direncinin en önemli göstergesidir. Erişkinlerde bel çevresi, beden kitle indeksine göre daha güçlü bir visseral adipozite göstergesidir. Son zamanlarda bu ilişki çocuklar üzerinde de gösterilmiştir.
- İspanya’da gerçekleştirlmiş bir çalışmada; obez çocukların bozulmuş glikoz tolerans testi oranı %7.4 iken hiçbir çocukta tip 2 diyabet vakasına rastlanamamıştır. Aynı şekilde Altuncu ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada da; hiçbir hastada tip 2 diyabet bulunamamışken, sadece 5 hastada (%7.5) bozulmuş glikoz tolerans değerlerine rastlanmıştır. Çocukluk çağında ortalama açlık kan şekeri düzeyi erişkinlerden daha düşük olduğundan diyabet ve bozulmuş glikoz toleransı tespitinde açlık kan glikozu yol gösterici olmayabilir ve tanı amacıyla glikoz tolerans testi yapılması daha etkin sonuçların alınmasına katkıda bulunabilir.
Obezite, Amerikan Kalp Birliği tarafından koroner kalp hastalığının en büyük, düzeltilebilir bir risk faktörü olarak kabul edilmiştir. Çocuklarda nadiren kardiyovasküler olaylar gelişir, fakat kalp hastalıkları ile ilgili risk faktörlerinin temelleri çocukluk çağında atılmaktadır. Aynı zamanda birçok araştırmada obez olan çocuklarda yüksek oranda dislipidemi varlığı saptanmıştır.
- Liu ve arkadaşlarının Çin’deki ilkokul çocukları üzerinde yaptığı çalışmada; ilkokul çocuklarında aşırı kilo/obezite prevalansının yüksek olduğunu ve çok sayıda aşırı kilo/obezite olan Çin’li çocukların metabolik sendromu olduğunu saptamışlarıdır. Bu araştırma özellikle insülin direncinin ve obezitenin pediatrik metabolik sendromun güçlü belirleyicileri olduğunu göstermiştir.
- Yılmaz ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada ise, her dört obez çocuktan birinde metabolik sendrom saptanmıştır.
- Bu sonuçlar, ülkemizde çocukluk çağında metabolik sendrom sıklığıyla ilgili sınırlı sayıda yapılan benzer çalışmalarda verilen rakamlarla uyumlu ve bir o kadar da tehlikenin boyutlarını gözler önüne sermektedir.
Çocuklarda Metabolik Sendromu Engellemek İçin Çözüm Nedir? Ne Yapılmalıdır?
- Araştırmalardan elde edilen birçok sonuca göre, bir çocuğun yetişkinlikte metabolik sendroma karşı koruyucu etkisini elde etmek için her gün veya hemen hemen her gün sebze yemesi gerektiği ön görülmektedir.
- ABD ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği, sağlık harcamalarının; bulaşıcı olmayan hastalıklar (insan bağışıklık yetersizliği virüsü (HIV) de dahil olmak üzere) ve akut bulaşıcı hastalıklara göre metabolik sendrom sonucu oluşan hastalıkların daha fazla etkili olduğunu, gelişmekte olan ülkeler için daha büyük bir tehdit olduğunu ilan etmiştir.
Ne yazık ki, mitokondriyal aşırı yüklenmeyi azaltmak için bu yolda muhtemel bir ilaç hedefi olmadığı görülmektedir. İlaçlar, metabolik sendromla ilişkili çeşitli hastalık durumlarını tedavi edebilirken, ilaca başvurmadan önce korunma çok önemlidir. Metabolik sendromu yenmek için tipik Batı diyetinin revizyonunun gerekli olacağı fikri çalışmalarda yer almaktadır.
Porsiyon büyüklüğünün artması, yüksek yağlı, enerjisi yoğun fast-food yiyecek tüketimi ve giderek artan sedanter yaşam tarzı ile ilgili değişikliklerin, çocuklar ve ergenler arasında şişmanlığa katkıda bulunduğu göz önüne alındığında; çocuklarda obezitenin önlenmesi için bu değişikliklerin ele alınması gerekmektedir. Müdahale, diyeti değiştirmeye ya da hareketsiz davranışları azaltmaya yardımcı olacak okul temelli programlara odaklanabilir.
JÄÄSKELÄINEN, P., & Ark., V. (2012). Childhood Nutrition İn Predicting Metabolic Syndrome İn Adults. DIABETES CARE(35).
Liu, W., & Ark. (2010). Prevalence And Association Between Obesity And Metabolic Syndrome Among Chinese Elementary School Children: A School-Based Survey. BMC Public Health , 1-7.
Weiss, R., & Ark. (2013). What İs Metabolic Syndrome, And Why Are Children Getting İt? ANNALS OF THE NEW YORK ACADEMY OF SCIENCES, 123–140.
YILMAZ, A., & Ark., V. (2016). Obez Adölesanlarda Obezite Gelişimini Belirleyen Faktörlerin Ve Metabolik Sendrom Varlığının Retrospektif Olarak Değerlendirilmesi. Türkiye Çocuk Hastalıkları Dergisi(3), 157-161.