Sanayileşme dönemiyle hazır besinlerin tüketiminde büyük bir artış olmuştur. Hazır gıdalarla birlikte tüketimi en fazla olan PUFA* çeşidi, linoleik asittir. Linoleik asidin tanımlanmasından sonra, mevcut alım seviyelerinin sağlıksız olabileceği ve kalp-damar hastalıkları (KVH) riskini arttırabileceğine yönelik bir endişe oluşmuştur.
KVH’nın önlenmesi için doymuş yağın çoklu doymamış yağ ile değiştirilmesi önerilmektedir. Bazı çalışmalar, batı diyetindeki baskın omega-6 ve temel olarak bitkisel yağlar ile kabuklu yemişlerde (örneğin ayçiçeği, aspir, soya, mısır ve ceviz) bulunan linoleik asitin KVH riskini azalttığını belgelemiştir. Yüksek linoleik asit alımının LDL kolesterolü azalttığı, insülin duyarlılığını arttırdığı ve hipertansiyon riskini azalttığı belirtilmektedir. Bu nedenle omega-6’dan zengin diyet, KVH’ı önlemek için önerilmektedir. Ancak linoleik asitin araşidonik aside dönüşebiliyor olması ve sonrasında KVH riskini arttırabilen proenflamatuar* etki gösteriyor olması tüketim miktarı konusunda endişe uyandıran bir durumdur.
Omega-6 yağ asitleri içinde ana bileşik olan linoleik asit; araşidonik asit ve γ-linolenik asit gibi diğer biyoaktif* omega-6’lara dönüştürülebilir ve desatüre edilebilir. Araşidonik asit ise, eikosanoidler adı verilen prostoglandin ve lökotrienler gibi biyoaktif bileşiğe dönüştürülebilir. Bu eikosanoidler, hücrelerin ve dokuların normal metabolik fonksiyonlarında önemlidir; fakat sürekli olarak fazla üretildiğinde, kanser ve iltihap gibi bir dizi kronik hastalığa katkıda bulundukları bilinmektedir.
Linoleik asit genellikle bağırsaktaki büyük şilomikronlar ile taşınır. Kan yoluyla hedef organa doğru ilerler. Linoleik asit, diğer dokulara taşınmadan önce karaciğere geçmediği için, bu yağ asidi ile beslenmenin, karaciğerde VLDL üretimini arttırması beklenmemektedir.
- Yapılan bir çalışmada, orta zincirli yağ asidi (MCT) takviyesi ile linoleik asit karşılaştırıldığında MCT takviyesinde daha yüksek plazma kolesterol sonuçları elde edilmiştir. MCT takviyesi ile linoleik asit takviyesi karşılaştırıldığında; VLDL lipolizinin MCT’de linoleik aside göre daha düşük olduğu, ancak VLDL üretiminin önemli ölçüde farklı olmadığı bulunmuştur.
İnsan vücudunda linoleik asidin 4 farklı rolü vardır:
- Tüm yağ asitleri gibi enerji için kullanılabilir.
- Fosfolipitler, triaçilgliseroller ve kolesterol esterleri gibi nötr ve polar lipitleri oluşturmak için esterleştirilebilir.
- Membran fosfolipitlerin bir parçası olarak, epidermisin membran akışkanlığını sürdürebilmesi adına yapısal bir bileşen olarak işlev görür.
- Membran fosfolipitlerden salındığında, hücre sinyalleşmesinde yer alan çeşitli yapılara enzimatik olarak oksitlenebilir.
Linoleik asit bebek formülalarında, gıdalarda ve anne sütünün içinde bol miktarda bulunduğundan sağlıklı bireylerde eksikliği son derecede nadirdir.
Bebeklerde, yağsız intravenöz (damar içi) beslenme gibi durumlarda, linoleik asit alımı enerjinin %0.5-2’si kadar düşük olduğunda pullu deri lezyonları*, büyüme geriliği ve trombositopeni* oluşabilir.
Omega-6 eksikliği erişkin popülasyonda, linoleik asit desatürasyonundaki doğumsal bozukluk sebebiyle gelişmekte olup son derece nadirdir.
Linoleik asit esansiyel bir besin maddesi olmasına rağmen omega-6 eksikliğinde oluşan semptomları düzeltmek için gerekli olan miktarı hakkında spesifik bilgi yoktur. Amerikan Kalp Derneği Bilimsel Danışma Kurulu, koroner kalp hastalığındaki riskin azalması için omega-6 alımının enerjinin %5-10’u arasında olmasını önermektedir.
Linoleik asidin başlıca besin kaynakları; bitkisel yağlar, kabuklu yemişler, tohumlar, etler ve yumurtadır. Çoğu etteki (sığır, tavuk, domuz) PUFA içeriğinin %70-85’i linoleik asit iken yumurtada %80’den az oranındadır. Keten tohumu dışında pek çok bitkisel yağın linoleik asit içeriği yüksektir. Sebzeler, meyveler ve tahıllar gibi çok az yağ içeren besinlerde bile başlıca PUFA olarak linoleik asit bulunmaktadır. İstisna olan fasulyede linoleik asit oranı total PUFA’nın %40-50’si kadardır.
Eksikliğinde istenmeyen etkiler oluşturması nedeniyle, linoleik asit için hiçbir üst sınır belirlenmemiştir. Epidemiyolojik çalışmalarda linoleik asidin kardiyovasküler hastalığa, kansere veya inflamasyona katkıda bulunduğunu gösteren çok az kanıt vardır. Tüketiminin önerilen düzeyde olması tavsiye edilir; çünkü daha yüksek seviyedeki tüketiminde etkilerin değerlendirilebilmesi için yeterli derecede veri yoktur.
Ratlar üzerinde yapılan bir çalışmada, besinlerin yüksek linoleik asit içeriğinin kronik ağrıyı geliştirerek biyokimyasal bir duyarlılık oluşturabileceği hipotezine varılmıştır. Diyetteki linoleik asit miktarını düşürme, idiyopatik ağrı sendromlarının önlenmesi ve yönetimi için bütüncül stratejinin bir parçası olabilir.
Proenflamotuar: İnflamasyon (iltihap) yapıcı özellikte
Lezyon: Doku bozukluğu
Trompositopeni: Kandaki trombosit sayısının azalması
Ramsden, C. E., Ringel, A., Majchrzak-Hong, S. F., Yang, J., Blanchard, H., Zamora, D., et al. (2016). Dietary Linoleic Acid-Induced Alterations in Pro- and Anti-Nociceptive Lipid Autacoids: Implications for Idiopathic Pain Syndromes? Molecular Pain, 12, 1-14.
van Schalkwijk, D. B., Pasman, W. J., Hendriks, H. F., Verheij, E. R., Rubingh, C. M., van Bochove, K., et al. (2014). Dietary Medium Chain Fatty Acid Supplementation Leads to Reduced VLDL Lipolysis and Uptake Rates in Comparison to Linoleic Acid Supplementation. PLOS ONE, 9(7), e100376.
Whelan, J., & Fritsche, K. (2013). Linoleic Acid. Adv. Nutr., 4, 311-312.