Yaşadığımız zaman diliminde gelişen teknolojinin etkisi ile birlikte, “beslenme” ve “diyetetik” alanları, birçok disiplini ilgilendirir konuma gelmiş ve bu iki alana ciddi bir ilgi artışı olmuştur.
Artan ilgi sonucunda, bu alanlarda sayısız bilimsel araştırma ve yayın konusu oluşturulmaya başlanmıştır. Ancak medya aracılığıyla, birbiri ile çelişen birçok haber yapılması sonucunda; toplumda, özellikle beslenme alanında farklı algılar oluşmuş, soru işaretleri artmış ve beslenme eğitimi almayanlar dahil, herkesin üzerinde konuştuğu gündem konuları ortaya çıkmıştır.
- Konunun özüne inebilmek için öncelikle beslenmenin tanımını yapmak gerekir.
Beslenme; bireylerin sağlığını geliştirmek ve yaşam kalitesi arttırmak için, bedenin ihtiyacı olan besin öğelerini, zamanında ve yeterli almak adına yapılan ve bilinçli olmayı gerektiren bir eylemdir. Beslenme bilimi ise; tüketilen besinlerin bileşiminin analizini, vücuttaki fonksiyonlarını ve besinlerin birbirleri ile ilişkilerini inceleyen bilim dalıdır.
Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi incelendiğinde; insan ihtiyaçlarının hiyerarşik bir düzene göre karşılanması gerektiği savunulmaktadır. En temel ihtiyaç olan fizyolojik ihtiyaçlar karşılanmadıkça, daha üst seviyedeki ihtiyaçlar giderilememektedir. Olaya bu hiyerarşik düzen çerçevesinde bakıldığında; beslenme ihtiyacı, tüm ihtiyaçların temelinde yer alan en temel ihtiyaçtır. Bireylerin temel ihtiyaçları, en hassas noktaları haline geldiği için de, sağlık ve sağlıklı bir bünye için gerekli olan beslenme, manipüle edilmeye açık bir alan haline gelmektedir.
Teknoloji çağının gerekliliği olarak, sosyal medya kullanımında ciddi bir artış görülmektedir. Geniş kitlelere ulaşmanın bir yolu da, medya ve reklamcılık yollarını aktif bir şekilde kullanmaktır. Manipülatif haberlerin yayılması ve toplumda algı yönetimi oluşturulması da son dönemde, daha çok sosyal medya aracılığıyla yapılmaktadır. Algı yönetim yollarıyla bireylerin zihninde; sağlık, fiziksel ve sosyal algılar giderek değiştirilmektedir. Bireylerin zihinlerinde, gereklilik dışı bile olsa, bir ihtiyaç listesi oluşturulmaktadır. Bu ihtiyaçların sağlıkla bağdaştırılması, konuyla alakalı ticaret yapan kurumlarca gerekli görülmektedir. Bunu yapabilmenin en etkili ve kolay yolu ise; ideal bedenlerin özendirilmesi sonucunda, ideal bedene sahip olamayan insanları kendileri ile kavgalı hale getirmektir.
- Sosyal medyanın ve reklamların dayatması sonucunda, beslenme eylemi toplumda bir saplantı halini almış durumdadır. Diyet ve beslenmeye karşı oluşan bu saplantılı dikkat, yemek yeme eyleminin yeni bir anlam kazandığının kanıtıdır.
- Pascal Bruckner’in bir kitabındaki; “Yemek masası leziz tatlar için bir sunak, sofranın ve sohbetin paylaşıldığı bir yer olma özelliğini artık kaybetti. Bunun yerine; yağ ve kalori miktarına dikkat ettiğimiz, bir nevi ilaca indirgenmiş olan besinleri, özenli bir şekilde tükettiğimiz bir eczane tezgâhına dönüştü.” şeklindeki söylemi bu durumu oldukça net açıklamaktadır.
Beslenme ve diyet ile ilgili haberlerin yayılıp, magazin halini aldığı süreçte; ideal beden algısının değiştirilmesi, kilolu bireylerin birçok yaftalama ile psikolojik baskı altında tutulması gibi, bireylerde psikolojik dejenerasyonlar oluşturulmaya çalışılmaktadır.
- Fiziksel görünümlerindeki bozukluktan dolayı her an alay konusu olma, sosyal hayatta dışlanma gibi olumsuz fikirlerin bilinçaltına yerleştirilmesi sonucunda; bu problemlere birçok çözüm yolu da sunulmaktadır (!). Çözüm olarak öne sürülen “mucize” başlıklı her türlü bitki ve ilaç (mucize X hapı, mucize maydanoz suyu vb.), insanların tüketim arzularının yönlendirilmesi sonucunda, insan sağlığı bir şekilde pazarlanmaktadır.
Bu Durum Karşısında Diyetisyenlerin Görevleri ve Uygulamaları Nelerdir?
Amerikan Diyetisyenler Derneği’nin (ADA) 1940 yılında güncellediği beslenme uzmanı/diyetisyen tanımı; “Beslenmenin bilimsel bilgiler ışığında uygulanmasını, hastalıkların önlenmesinde ve sağlık halinin devamı ve teşviki ile ilgili yönlendirmelerde bulunan, nitelikli ve profesyonel eğitim almış kişi” şeklindedir. Bu tanıma göre diyetisyenlerin ilk görevi; toplumu bilimsel bilgiler ışığında ve etik inançlar doğrultusunda, doğru bir şekilde yönlendirmektir.
Ancak günümüzde birçok etkene bağlı olarak, her meslek grubunda radikal bir değişim ve dönüşüm söz konusudur. Kapitalist sistem, çoğu meslek grubunun köklü bir değişime uğramasına, emek piyasasının yerini geçicilik, akışkanlık, esneklik gibi kavramların almasına ortam hazırlamış durumdadır. Yaşam sürecindeki popüler kültür başlığı altında, anlık ve dönemsel değişimler, meslek hayatlarını da değişmeye mecbur bırakmaktadır.
Beslenme alanındaki değişim ve dönüşümlere bağlı olarak; beslenme ve diyetetik alanında hiçbir eğitim almayan, beslenme alanında beklentisi olan bireylere danışmanlık yaparak çalışan kişiler kendilerini “nutritionist” (dilimizde tam karşılığı bulunmayan ancak ‘beslenme uzmanı’ olarak tanımlama eğiliminde olan) olarak tanımlamaya başlamıştır.
- Beslenme ve diyetetik alanında 4 yıl boyunca eğitim almış “gerçek diyetisyenlerin” yapması gereken ise, toplumu bilinçlendirmek olmalıdır.
- Kulaktan dolma inanışlardan önce bilimsel bir kaynağa dayalı bilginin yaygınlaştırılması, ticari amaçlar gütmeden toplumun sağlığının ön planda tutulması, popülariteden önce meslek etiğinin göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
Beslenme ve diyetetik alanında daha fazla bilinçlenip, bilimsel bilginin değerinin farkına vardığımız nice günler dilerim. 🙂
Türkiye’ye Özgü Beslenme Rehberi. Ankara : T.C. Sağlık Bakanlığı Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğü, Hacettepe Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik Bölümü, 2004.
Akkaş, E ve ark. Sağlık İhtiyacının Oluşmasında Estetik Odaklı Manipülatif Haberlerin Değerlendirilmesi. V. Türkiye Lisansüstü Çalışmaları Kongresi – Bildiriler Kitabı I. s. 105-117.
Cederström, C., Spicer, A. The Wellness Syndrome. 2015. s. 15.
Dietitian, Dietician, or Nutritionist? Journal of the Academy of Nutrıtıon and Dıetetıcs, 2015, s. 484.
İlhan, S. Yeni Kapitalizm ve Meslek Olgusunun Değişen Anlamları Üzerine. 21, Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 2008, s. 313-328.