Yemek bağımlılığı terimi, ilk olarak Theron Randolph tarafından kullanılmıştır. Yale tarafından hazırlanan “yemek bağımlılığı skalası” ile ölçülür.
- Yemek bağımlılığı ve yeme bağımlılığı terimleri aynı olarak düşünülmektedir. Fakat kavramsal olarak birbirinden farklıdır.
Yemek bağımlılığı: Aşırı madde kullanımı ve madde bağımlılığı kriterlerine benzer şekilde, yiyeceklerden uzak durmada istek ve zorluklar yaşanmasıyla karakterize durumdur.
Yeme bağımlılığı: Davranışsal bir bağımlılıktır. Yemeğin doğuştan gelmesi ve gıda alımı gibi evrimsel bir öneme sahip olması ile birlikte, ödül hayatta kalmak için önemlidir.
Her çok yemek yiyen kişi yeme bağımlısıdır diyemeyiz. Yeme bağımlılığının nedenleri; biyolojik etkenler, psikolojik etkenler ve sosyo-kültürel etkenler başlıkları altında incelenebilir. Psikolojik etkenler, bireyde yeme davranışını tetiklerken; sosyo-kültürel etkenler, toplumun bireye kattığı yeme davranışlarına etki eder. İçinde bulunan aile, toplum; bireyde aşırı ya da az yemek yemeyi tercih etmesine neden olabilir.
İnsanlarda bağımlılık davranışına sıklıkla; hafıza, can sıkıntısı, utanç, suçluluk, alışkanlık, dürtüsellik, kısıtlama, depresyon ve anksiyete gibi karmaşık psikolojik/psikiyatrik yapılar eşlik eder. Kuşkusuz, bunlar davranışsal bağımlılığa katkıda bulunur.
Yemek ve Yeme Bağımlılığı’nda Limbik Sistem’in Etkisi
Beyindeki ödül sisteminin temelini oluşturan limbik sistem, temel duyguları ve davranışları kontrol etmekte ve haz algısına temel oluşturmakta, ayrıca cinsel davranış, motivasyon, hafıza ve öğrenmeye aracılık etmekte ve beslenme gibi önemli davranışları da kontrol etmektedir. Besin tüketimi insan beyni tarafından canlılığı sürdürmek için yüksek önceliklidir.
Homeostatik ve hedonik sistem olarak iki önemli yeme sistemi tanımlanmıştır. Homeostatik denge, canlının yaşayabilmesi için organizma içerisinde; beden ısısı, oksijen, su ve kandaki şeker oranı gibi öğelerin belirli bir seviyede dengede tutulmasıdır. Homeostatik beslenme, enerji alımı ve çıkışı arasındaki dengeyi yansıtır. Vücut ağırlığının yavaş ama sabit bir şekilde artmasını gerektiren “pasif aşırı yeme” davranışı, şişmanlığa neden olan ve şişmanlatan ortamın (örneğin; porsiyon büyüklüğü, genel mevcudiyeti ve oldukça lezzetli enerji yoğun gıdalara kolay erişim) duyarlı bireyler üzerindeki etkisini yansıtmaktadır.
Hedonik beslenme ise, biyolojik açıdan öyle bir gereksinim olmadığında bile duyulan güçlü bir açlık duygusu ile beslenme eylemini gerçekleştirmektir. Hedonik ayar noktası, kişinin sadece fizyolojik ve temel ihtiyaçlarını gidermek için değil, haz ve kişisel arzularının tatmini için duyguları ile hareket etme eğilimi gösteren tüketimini durdurabileceği noktadır. Hedonik beslenmede kişi, yiyecek ve içecekleri aşırı yemenin, kendisini hoş olmayan duygulardan ve hatıralardan uzaklaştırabileceğini ve duygusal olarak bu hisleri azaltmak için daha fazla besin tüketmesi gerektiğine inanmaktadır. Kendisini yaşadığı travmalardan uzaklaştırabilecek; yasal, ucuz ve hali hazırda mevcut bir yöntem haline geldiği için yeme bağımlılığını sürdürmektedirler.
- Hayvan modeli araştırması; potansiyel olarak bağımlılık oluşturan gıdaların, yüksek oranda tüketiminin hedonik ayar noktasını değiştirebileceğini göstermektedir.
- Tıka-basa doygun hissetmeye rağmen bazı yiyeceklere aşerme-özlem duymak,
- Bu yiyecekleri yemeye başladığında, kendini durduramama ve gereğinden çok daha fazla yemek,
- Bu yiyecekleri yedikten sonra çok fazla dolu-tıkanmışlık hissine kapılmak,
- Bazı yiyecekleri yerken sık sık suçluluk hissetmek, ama buna rağmen kısa süre sonra kendini bu yiyecekleri tüketirken bulmak,
- Özlem duyulan yiyecekleri neden yemesi gerektiği konusunda sık sık mazeretler uydurmak,
- Yemeyi azaltma veya bırakmayı tekrar tekrar denemek ancak başarılı olunmaması,
- Sağlıksız yiyecekleri tükettiğini çevrede bulunan bireylerden saklamak,
- Fiziksel zarar verdiğini bilmesine rağmen, sağlıksız yiyecekleri tüketmeyi kontrol altına alamamak.
Her yiyecek maddesi bağımlılığa sebep olmaz. Özellikle tuzlu, yağlı, şekerli besinler bu etkiyi yaratır. Günümüz yiyecek endüstrisi ve reklamlar besinleri çekici hale getirdiğinden ‘üstü kapalı istek uyandırma’ sebebidir.
- İşlenmiş gıdaların glisemik yük mekanizması yoluyla bağımlılık davranışları göstermesi durumu araştırılmış ve bağımlı bireylerin hızlı emilen karbonhidratları çok tükettiği görülmüştür.
Yeme bağımlılığı; diyabet, hipertansiyon, kardiyovasküler hastalıklara sebep olabilir. Ayrıca obeziteye sebep olan faktörler arasında bulunmaktadır.
- Freud’e göre bağımlılık, psikososyal sebeplerle oluşmaktadır. Yapılan araştırmalarda; depresyonun, yetişkin kadınlarda obezite riskini ve yeme bağımlılığını arttırdığı tespit edilmiştir.
Depresyon ile; yaş, vücut ağırlığı, vücut yağ yüzdesi, bel çevresi ve BKİ arasında pozitif ilişki vardır. Depresyonlu kadınlarda yeme bağımlılığı sıklığı 2 kat daha fazladır. Yeme bağımlısı bireylerde depresyon sıklığı %72,1 iken yeme bağımlısı olmayanlarda %40,6‘dır.
Yeme Bağımlılığı Tedavi Edilebilir Mi?
Lezzetli yiyecekler yemek, hem insan hem de hayvanlarda ödül bölgelerini uyarmaktadır. Bu bölgeler; ventral ve dorsal striatum, orta beyin, amigdala ve orbitofrontal kortekstir. Etkisiz ve az gelişmiş inhibitör kontrol fonksiyonu aşırı yeme riskini ve kısır döngüsünü arttırır.
- Fonksiyonel MR görüntüleme verileri ile nörofeedback ve kognitif terapi; emosyonel cevabın yönünü veya büyüklüğünü değiştirerek, yüksek lezzetli gıdalara iştah cevabını düzenleyebilmektedir.
- Transkraniyal manyetik stimülasyon; değişen manyetik alanlar ile nöronal aksiyon potansiyellerini tetikler. Fakat çok istikrarlı bir uygulama değildir.
- Transkraniyal doğru akım stimülasyon; elektrod pedler kafaya direk uygulanır, fakat tek başına yeterli etkiye sahip değildir. Davranışsal tedavi ve kognitif eğitimlerle beraber yürütülmelidir.
- Vagal stimülasyon; bağırsak, pankreas, karaciğerden çıkan afferent nöronların aktifleşmesinde ghrelin ve kolesistokinin gibi hormonlar ve n.vagus rol oynar. Yüksek yağlı diyet, gastrik vagal gerilim reseptörlerinin cevabını azaltır. Dolayısıyla, vagal stimülasyon ile yağlı yiyecek alımı azaltılabilmektedir.
Cim, E. F., & Atlı, A. (2017). Food Addiction. Bağımlılık Dergisi – Journal of Dependence.
Çelebi, C. (2015). Obezite Hastalarında Yeme Bağımlılığı, Psikopatoloji ve Kişilik Özelliklerinin Değerlendirilmesi. İstanbul.
Dayılar, H. (2015). Lise Öğrencilerinde Yeme Bağımlılığı ve Etkileyen Faktörler.
Hebebrand, J., Albayrak, Ö., Adan, R., Antel, J., Dieguez, C., Johannes de, J., & Dickson, S. (tarih yok). Eating addiction”, rather than “food addiction”, better captures addictive-like eating behavior.
Johanson, P., & Kenny, P. Dopamine D2 receptors in addiction-like reward dysfunction and compulsive eating in obese rats.
Meseri, R., Bilge, A., Küçükerdönmez, Ö., & Altıntoprak, E. (2016). Food Addiction and Obesity. Journal of Neurological Sciences.
Öyeçkin, D., & Deveci, A. (2012). Etiology of Food Addiction. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar.
Özkan, İ., Devrim, A., & Bilgiç, P. (2017). Evaluation of the Relationship between Food Addiction, Nutritional Status and Depression in Overweight and Obese Women. Beslenme ve Diyetetik Dergisi.
Şengüzel, E., Çınar, R., & Görgülü, Y. (2016). Obezite, Yiyecek Bağımlılığı ve Nöromodülasyon. Edirne.
Vella, S.-L., & Pai, N. (2017). What is in a name? Is food addiction a misnomer? Asian Journal of Psychiatry.