Kronik bir inflamatuar hastalık olan psöriyazis, bilinen diğer adıyla sedef hastalığı, pullu plaklar ve erimatöz ile tanınır. Kalıtımsal faktörlerle birlikte çevresel faktörler de hastalık üzerinde etkilidir. Bu çevresel faktörlerin başında; sigara, stres ve alkolle birlikte beslenme alışkanlıkları da gelmektedir. Özellikle endüstri ülkelerinde ortaya çıkan ve en sık rastlanılan dermatolojik hastalıklardan biri olsa da, modern dönemlerde tanıştığımız bir hastalık değildir. Son zamanlarda, sitokin IL-17 eksprese eden T hücrelerinin hastalığın gelişiminde önemli bir rolü olduğu tespit edilmiştir. Eski çağlarda da bu tür deri hastalıklarının olduğu tarihsel kaynaklarda geçmektedir.
- Psöriyazis hastaları, genel olarak otoimmün hastalıklara sahip olma eğilimindedir. Dolayısıyla, bu hastalığa sahip kişilerdeki diğer hastalıklar da düşünülerek tedavileri planlanmalıdır.
Belirtiler ve Görünüm
Psöriyaziste görünüm, hasta bireyler açısından önem taşımaktadır. Deride beyazımsı pullanmalar sıklıkla karşılaşılan bir durumdur. Özellikle dirseklerde, dizlerde, kuyruk sokumu kemiği bölgesinde, saçlı deride ve deri yüzeyinin tümü dahil olmak üzere, vücudun çoğunda bu pullanmalar görülmektedir. Tırnaklar da çoğu zaman bundan etkilenmektedir.
Tedavi Yöntemleri
Sedef hastalığında uygulanan tedavi yöntemleri arasında; lokal, sistemik, fototerapi ve lazer tedavileri gibi birçok tedavi yöntemi bulunmaktadır. Uygulanan tedavilerin amacı; deride meydana gelen yaraların azaltılması ve mevcut yaraların iyileştirilmesi, hastada görülen eklem ağrılarının önlenmesi ve hastalığın nüksetme aralıklarının uzatılmasıdır.
Sedef hastalarında cilt bakımı oldukça önem taşımaktadır. Her gün düzenli olarak cilt bakımının yapılması tavsiye edilmektedir. Bu sayede hastalığın nüksetme aralığı uzatılıp, aynı zamanda hastanın bünyesi de kuvvetlendirilir. Deri bölgelerinin tedavisinde merhemlerden, kremlerden, losyon ve tentürlerden yararlanılmaktadır. Ayrıca, son zamanlarda şampuanlar ve köpükler de sıklıkla kullanılmaktadır.
Streptokok gibi çeşitli bakteri gruplarının da sedef hastalığına neden olduğu düşünülmektedir. Bakterilerin özellikle boğaz bölgesinde iltihaplanmalara neden olması sonucu psöriyazis görülebilir. Bakterilerden dolayı meydana gelen iltihabi durumlara yönelik tedavi planı düzenlenmelidir. Ağrılı ve hareketi kısıtlayıcı eklem iltihaplanmaları sedef hastalarının neredeyse üçte birinde görülebilmektedir. Tedavi yaklaşımında bu şikayetler göz ardı edilmemelidir.
Beslenme Tedavisi
Normalden daha fazla emilip kana geçen gıdaların, immun sistem yanıtını tetikleyerek psöriatik lezyonların oluşmasına yol açabileceği düşüncesiyle, çeşitli diyetsel yaklaşımlar uygulanmaktadır. Birçok araştırmada, sedef hastalarında intestinal emilimin, kontrol grubuna nazaran arttığı görülmüştür.
Psöriyazis hastalarının birçoğu, çölyak hastalığına yakalanma açısından yüksek riske sahip grupta bulunur. Psöriyazis ve çölyak arasındaki ilişkiden dolayı tedavi yöntemi olarak glütensiz diyet denenmektedir. Birçok çalışma; glütensiz beslenme planının, psöriasis hastalığı olan kişilerde olumlu sonuçlar ortaya çıkarabileceğini öne sürmüştür.
Başka bir diyet yaklaşımı; vejetaryen diyettir. Yapılan ilk araştırmalarda, düşük enerjili diyet uygulanmasının ardından uygulanan vejetaryen diyet ile; dermatolojik hastalıklara sahip hastalarda, özellikle psöriyazisli hastalarda klinik iyileşmelerin olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmalarda vejetaryen diyetin uygulanmasındaki amaç, hayvansal gıdalarda bulunan ve inflamasyona neden olan, omega-6 yağ asitlerinden araşidonik asit alımını azaltmaktır. Birçok araştırma; omega-6 yağ asitlerinin aksine, anti-inflamatuar özellik gösteren omega-3 yağ asitlerinden zengin gıda tüketiminin, psöriyazis lezyonlarında gerileme sağlayabileceğini göstermiştir.
Obezite hastalığı; beraberinde hiperlipidemi, yüksek tansiyon ve tip 2 dm gibi sağlık sorunlarını da getirir. Özellikle, obez olan şiddetli psöriyatik hastalarda; kalp krizi ve beyin-damar hastalıklarının görülme riski artış göstermektedir. Bu nedenle, obez psöriatik hastalarda ideal BKİ’ye ulaşmak tedavinin esasını oluşturmalıdır. Yapılan bir araştırmaya göre, diyetten çıkarıldığı zaman hastalıkta iyileşme görülen besinler; beyaz un, glüten, alkol, yüksek yağlı yiyecekler, abur cubur, domates, patlıcan, biber, beyaz patates, tuz ve kırmızı et gibi besinlerdir. Yine aynı araştırmaya göre, diyete eklendiğinde yararlı etki gösteren besinler ise; balık yağı (omega-3), sebze ve meyveler, oral vitamin D, probiyotik ve organik yiyeceklerdir. Fakat, bu besinlerin tamamen diyetten çıkarılması veya eklenmesi tam anlamıyla doğru bir yaklaşım değildir. Kişiye göre değişiklik göstermesi olağandır.
- Sonuç olarak, psöriyazis bulaşıcı bir hastalık değildir. Kalıtımsal olmakla beraber, çevresel faktörlerden de etkilenir. Henüz kesin bir tedavisi bulunmamakla birlikte; düzenli beslenme, hareketli yaşam ve stresten uzak bir yaşantı, hastalığın etkilerini önemli ölçüde azaltabilmektedir.
Bhatia, K.B., Millsop, J.W., Debbaneh M., Koo, J., Linos, E., Liao, W. (2015, 08 01). Diet and Psoriasis: Part 2. Celiac Disease and Role of a Gluten-Free Diet. J Am Acad Dermatol. 71(2), 350–358.
Blaga, R. (2016,03). Psöriasis (Sedef Hastalığı). Paöriasis Yardımlaşma ve Çalışma Grubu Derneği (PSOAG) Kitapçığı. 1-30.
Kolchak, N.A., Tetarnikova, M.K., Theodoropoulou, M.S., Michalopoulou, A.P., Theodoropoulos, D.S.(2018), Prevalence of antigliadin IgA antibodies in psoriasis vulgaris and response of seropositive patients to a gluten-free diet, Journal of Multidisciplinary Healthcare, 11, 13-19.
Yorulmaz, A., Kılıç, F.A. (2014). Dermatolojik Hastalıklarda Diyetin Rolü, Turk J Dermatol Dergisi, 1, 29-34.
Kaçar, N. (2005). Psöriasis Vulgaris’de Tırnak Tutulum Paterninin, Eşlik Eden Onikomikoz Sıklığının ve Etkenlerinin Araştırılması. Uzmanlık Tezi. Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Dermatoloji Anabilim Dalı. 1-58