Dukan, atkins, kan gruplarına göre, çölyak olmaksızın glutensiz diyet vb. popüler diyetlere olan talep, gün geçtikçe artmaktadır. Peki, bu diyetlerden Dukan diyeti nedir ve sağlığa etkileri nelerdir? Sağlıklı olduğu bilimsel olarak da kanıtlanan Akdeniz diyetinden ne gibi bir farkı vardır?
- Önce en ideal görülen diyetlerden, Akdeniz diyeti ile başlayalım…
1960’larda, Angel Key’s tarafından Akdeniz bölgesinde yaşayan insanların diyetlerinin incelemesi üzerine tanımlanan, daha çok sebze tüketimini teşvik eden bir diyettir. Bölgeden bölgeye çeşitlendirilebilen Akdeniz diyeti; genel olarak doymuş yağ yerine tekli doymamış yağ tüketimi, daha fazla kurubaklagil tüketimi, yüksek sebze-meyve tüketimi, et ve et ürünlerinin az tüketimi ve orta düzeyde süt, süt ürünleri ve alkol tüketimi ile karakterize bir beslenmedir.
Sebze ve meyveleri mevsimine uygun tüketmeyi önemseyen, Akdeniz diyetinin uyguladığı pek çok popülasyonda, yemekten sonra meyve tüketimi sık görülen bir beslenme alışkanlığıdır. Yağlı tohumlar ve kurubaklagillerin sık kullanımı ise Akdeniz diyetinin bir diğer spesifik özelliğidir.
Hamur işlerinin az tüketildiği bu beslenme düzeninde, yüksek antioksidan ve tekli doymamış yağ asidi içeriği ile zeytinyağı tüketimi yaygındır. HDL* ve LDL* kolesterol üzerindeki etkisi ile kalp hastalıklarına karşı koruyucu olduğu bilinen zeytinyağı, bu özelliği ile Akdeniz diyetinin altın damgası olarak nitelendirilmektedir.
Orta düzeyde balık tüketimi sayesinde alınan omega-3 yağ asitlerinin yanı sıra, bitkisel beslenmenin fazla olması nedeniyle α-linolenik asit* içeriğinden de zengin olan Akdeniz diyetinde şarap tüketimi de yaygındır. Yemek sırasında tüketilen 1 kadeh şarabın antioksidan içeriği yüksek olup, kalp damar sağlığına faydaları vardır.
Dr. Pierre Dukan’ın çalışma hayatında karşısına çıkan obez bireylerin, ondan zayıflama adına yardım istemesiyle, deneme yoluyla keşfettiği bir beslenme örüntüsü olan Dukan diyeti; hastaların sevdiği besinlere göre (et tüketiminden vazgeçememeleri gibi), deneme yoluyla ve adım adım ilerlenen bir beslenme düzenidir.
Genel olarak 4 evreden oluşan diyet;
- Yaklaşık 5 gün süren, saf protein tüketimine dayalı atak evresi,
- Kilo başına ortalama 1 hafta süren ve alternatif proteinlerin beslenmeye eklendiği seyir evresi,
- Kilo verdikten sonra kilo başına on gün süren, güçlendirme evresi
- Ve hayat boyu sürecek olan kesin koruma evresinden oluşmakta; haftada bir gün atak evresini tekrarlamayı, fiziksel aktivitenin artırılmasını ve günde 3 çorba kaşığı yulaf kepeği tüketimini tavsiye etmektedir.
Dukan diyeti; Akdeniz diyetinden farklı olarak yüksek protein, düşük karbonhidrat örüntüsüne sahip bir beslenme çeşididir. Özellikle atak evresinde, sadece az yağlı/yağsız et tüketimini teşvik ettiğinden; sebze tüketimini, sadece vitamin eksikliğine bağlı hastalıkların ve posa eksikliğine bağlı kabızlığın görülmemesi için önerir. Akdeniz Diyeti ise, sebzeleri posa ve vitamin içeriğinin yanı sıra, içeriğindeki karbonhidrat miktarı ile de kabul ederek; bireylerin sağlığını kilo vermekten önce ele almakta, sağlık için tüketilmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu düşüncenin doğal sonucu olarak, Akdeniz diyeti kilo kontrolünde etkin rol oynamaktadır.
Aralarındaki bir diğer fark ise; kırmızı et, Akdeniz diyetinde orta seviyede önerilirken, Dukan diyetinin atak evresinde sınırsız kabul edilmektedir. Ayrıca Dr. Pierre Dukan, süt ürünlerinin karbonhidrat içeriğine rağmen protein içeriği sebebi ile tüketilebileceğini söylemiş ve karbonhidrat ile protein kıyaslandığında; proteinin vücut için en yararlı makro besin öğesi olduğunu, nişastalı besinlerden kaçınılması gerektiğini belirtmiştir.
- İranlı bir kadın, Dukan diyetinin 3. günü olan atak evresinde, dirençli kusma ve mide bulantısı ile acil servisine getirilmiştir. Kadının tıbbi geçmişine bakıldığında; daha önce geçirdiği bir ameliyat, düzenli kullandığı ilaç, kronik bir hastalığı bulunmamaktadır. Dukan diyeti ile kesin bir bağlantı kurulamasa da, hayatındaki tek farklılığın Dukan diyetinin 3. gününde olması kayıtları geçmiştir.
Yüksek protein ve düşük karbonhidratlı diyetlerin bir diğer gözlemlenebilir etkisi de ketojenik etkidir. Vücut, normalde enerji üretirken ilk sırada karbonhidratları kullanır ancak karbonhidrat eksikliğinde, enerji kaynağı olarak yağları kullandığından keton cisimcikleri* oluşur. Keton cisimcikleri oluştuğunda, ağızda koku ve hatta komaya giden bir süreç gözlemlenebilir.
Ketojenik etkinin yanı sıra, yüksek protein ve düşük karbonhidratlı diyetler, böbrek fonksiyonları için de zararlı olabilmektedir. Bu diyetler kısa sürede kilo kaybı sağlasa da, nitrojen metabolizmasındaki toksik ürünlerden dolayı, glomerüler filtrasyonun* artmasına bağlı böbrek rahatsızlıklarına sebep olabilmektedir. Ayrıca uzun dönemde proteinüri*, artmış metabolik asidoz*, ileri seviye böbrek yetmezliği ile karakterize bir tablo gözlenmektedir.
- 51 kadın katılımcıda, Dukan diyeti gibi yüksek protein-düşük karbonhidratlı diyetlerin incelendiği bir çalışmada; genel olarak 3 sonuca varılmıştır;
- Kilo kaybının esas sebebi yüksek protein alımı değil, yetersiz kalorili beslenme düzenidir.
- Düşük miktarda karbonhidrat, kalsiyum, demir, potasyum, C vitamini ve folat içeriği olan bu diyetler; A ve D vitaminleri ile birlikte aşırı miktarda protein, fosfor, sodyum içerir.
- Uzun süre boyunca yüksek proteinli beslenmenin sağlığa birçok zararı vardır.
LDL: Düşük yoğunluklu lipoprotein, halk arasında kötü kolesterol olarak bilinir.
α-linolenik asit (ALA): Bitkisel besinlerde bulunan bir yağ asidi olan ALA’nın, belli bir kısmı omega-3 aktif metabolitine çevrilerek kullanılır.
Ketojenik Etki: Karbonhidrat eksikliğinde yağın enerji kaynağı olarak kullanılması ve yağın yıkımında keton cisimciklerinin oluşması.
Keton Cisimcikleri: Ketojenik etkide gözlemlenen yağların parçalanması ile oluşan cisimcikler; asetoasetat, aseton, D-ᵝ-hidroksibütirat.
Glomerüler Filtrasyon: Böbreklerin vücut atıklarını gidermek için geçirdiği süreç.
Proteinüri: İdrarda protein görülmesi.
Metabolik Asidoz: Böbrekler yoluyla atılması gereken asit iyonlarının birikmesi veya aşırı bikarbonat iyonunun kaybedilmesi durumu.
Ersoy, G., & Özdemir, G. (2010). Akdeniz Diyetinin Sağlığa Yararları. Turkiye Klinikleri J Cardiovasc Sci , 22 (1), 75-78.
Freeman, T. F., Willis, B., & Krywko, D. M. (2014). ACUTE INTRACTABLE VOMITING AND SEVERE KETOACIDOSIS SECONDARY. The Journal of Emergency Medicine , 47 (4), 109-112.
Wyka, J., Malczyk, E., Misiarz, M., Zołoteńka-Synowiec, M., Calyniuk, B., & Baczyńska, S. (2015). ASSESSMENT OF FOOD INTAKES FOR WOMEN ADOPTING THE HIGH PROTEIN DUKAN DIET. Rocz Panstw Zakl Hig , 66 (2), 137-142.