Yunan şair Lucretius’a göre; bir kişi için yemek olan, başka bir kişi için güçlü bir zehir olabilir. Peki, farklı insanlar için hangi besinin yemek, hangisinin zehir olduğunu bilmek mümkün müdür?
Modern tıbbın gelişmesiyle beraber, insan ömrü uzamakta ve insanların yaşam kalitesi eskiye oranla artmakta ve insanlarda görülen dejeneratif ve otoümmin hastalıkların görülme sıklığı ve çeşidi de aynı şekilde artmaktadır. Bu durum uzmanları, hastalıklar ve hastalık etmenleri arasında bağlantılar kurmaya yönlendirmiştir. Bu ilişkileri tanımlamak için, özellikle son dönemde başvurulan temel kaynaklardan biri de genetik verilerdir. Gelişenteknolojiyle birlikte insanların genlerine ait verilerden tıp alanında faydalanılmaktadır. Özellikle obezite ve diyabet gibi, insan beslenmesiyle yakından ilişkili hastalıkların vücudumuza etkisi göz önüne alındığında, genlerimizin yönlendirmesiyle yapılacak beslenme biçiminin, bu hastalıklara karşı savunmada yardımcı olabilecek düzeylere gelmesi, son dönemin önemli gelişmeleri arasında yerini almıştır.
Genomik, bir türün genomuna ait tüm genlerin belirlenerek dizi analizinin yapılması ve haritasının hazırlanması işlemidir. Genomik, genoma ait tüm genlerin işlev ve etkileşimlerini incelerken, genetik ise tek bir genin etkilerini incelemektedir.
İnsan Genom Projesine bağlı olarak ortaya çıkan ve nütrisyonel genetik kavramlarından olan, son dönemlerin yeni araştırma konuları nütrigenomik ve nütrigenetik ise, beslenmeyle ilgili faktörlerle genetik faktörlerin etkileşimi ve bunların sağlık üzerine etkilerini inceler.
İnsan DNA’sı büyük çoğunlukla benzerdir. DNA’larımız arasındaki %0,1’lik farklılık ise, bizi birbirimizden ayrı kılan özelliklerimiz ve yatkınlıklarımızı ortaya koyar. Bu durum; saç, göz ve deri renklerimizin farklı olmasına neden olduğu gibi, besinlere olan yanıtımızın da kısmen özgün olmasına neden olur.
Nütrisyonel genomik konusunun alt başlıkları olarak, nütrigenomik ve nütrigenetik kavramları; çoğu zaman biribirinin yerine kullanılıyor olsa dahi, amaçları ve konuya yaklaşımları birbirinden farklıdır. Nütrigenomik, besini oluşturan bileşenlerin genom üzerindeki etkisini inceler. Besinin, incelenen hücrelerdeki gen ekspresyonu üzerindeki etkisini belirlemeye çalışır. Nütrigenetiğin aksine, kişiler arası besinsel etki farkları üzerinde çalışmaz. Kısaca; bireyin, farklı diyet durumlarındaki farklı cevaplarını karşılaştırır. Nütrigenetikte ise incelenen durum; besinler ve bireylerin genetik yapısına bağlı olan özellikleri arasındaki etki ve besinlere verilen yanıtların farklılıkların karşılaştırılmasıdır.
- Nütrigenomik, farklı beslenme seçeneklerinden uygun olanın belirlenmesinde; nütrigenetik ise, bireylerdeki genetik farklılıkları belirleyip, beslenme uzmanına o birey için en uygun diyetin hazırlanmasında yardımcı olur.
Nütrigenetikte temel amaç; genetik varyasyonları ortaya koyup, bireysel beslenme programlarını uygun olarak düzenleyerek toplum sağlığını iyileştirmektir.
Hastalıklar ve Beslenme
Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre; beslenmemiz gen ekspresyonunu etkilemekte ve bireyin gen dizilimine bağlı olarak besinlerin metabolize edilmesi, kişiden kişiye farklılık göstermektedir. Beslenme genomikleri, diyet programlarını ve kişisel tavsiyeleri değiştirmek için oldukça güçlü bir potansiyele sahiptir.
- Genlerimiz karakterimizi belirlediği gibi, hastalıklara olan yatkınlığımızda da doğrudan etkilidir.
Eski Yunan ve Çin toplumlarında, hastalık durumunda bireyin özelliklerine göre, ilaç niyetine birtakım besinler verilirdi. Bilimsel olmayan bu yöntem, bugünlerde farmakogenomik ve nütrigenomik olarak karşımıza çıkar. Enzimlerimizin farklılıklarından dolayı, vücudumuz ilaçları farklı şekilde metabolize eder ve bundan dolayı farklı insanlar, aynı ilaca farklı yanıtlar verebilir. Bu doğrultuda, genetik bilgiler kullanılarak, pek çok ilaç vücut için optimal düzeyde kullanılabilecek hale getirilmiştir. Pratikte bunu uygulamak, nütrigenetiğe göre daha olası ve yaygındır. Nütrigenetiği günlük hayatta kullanabilmemiz için ise, daha çok araştırmaya ihtiyaç vardır. Buna karşın, bazı hastalık durumlarında elde edilen bilgiler çoktan kullanılmış olup, nütrisyonel genomik bu hastalıklarla olan mücadelede önemli rol oynamıştır. Örneğin; fenilketonüri gibi nadir görülen hastalıkların belirleyici etmenlerinin önlenmesinde yardımcı olmuş ve bu hastalığa özel beslenme tedavisi için sağlam bir temel oluşturulmuştur. Galaktoz metabolizmasında kullanılan enzimlerin, kalıtımsal eksikliği ile ortaya çıkan Galaktozemi’de; diyetten galaktoz ve laktozun çıkarılmasıyla birlikte, birey normal yaşamını sorunsuz sürdürebilir. Hamile kadınlarda, folat içeren besin alımı yetersizliğinde çocukta nöral tüp defekti görülebileceğinden, son dönemlerde yapılan bazı testler sonucunda; hamile kadınlara folat, B6 ve B12 takviyesi yapılmaktadır. Bu gibi örnekler, genetik bilgiler ve vücudun besin ve ilaçlara verdiği yanıtlar ışığında yapılan, beslenme tedavisinin mümkün olduğunu göstermektedir.
Diyetle İlişkili Karsinogenez
Günlük diyetimiz, çoğu zaman; koruyucu, karsinojenik ve mutajenik öğeleri birlikte içerir. Bu bileşenlerden etkilenme durumumuz ise, bileşenlerin diyetteki miktarına göre değişir. İnsanlar tarafından tüketilen gıdalarda 25.000 biyoaktif bileşen olması önerilir. Bunlar arasından 500 tanesi ise kanser patogenezinde rol alır.
Serbest radikaller vaya oksidanlar olarak adlandırılan, eşlenmemiş elektronlara sahip moleküller, hücre membranına ve hücre yapısında bulunan protein, lipid, nükleik asit ve DNA’ya zarar vererek; koroner hastalıklar, kanser ve diyabet gibi çeşitli hastalıklara yol açar. İnsan bedeninde bu olumsuz durumu engelleyebilecek antioksidan savunma sistemi mevcuttur. Ancak, karşılaşılan çevresel etmenler bedenimizin savunma direncini düşürdüğünden, savunma mekanizması yetersiz kalmaktadır.
Özellikle kansere genetik duyarlılığı olan bireylerde, karsinojen ve mutajenlere karşı koruyucu öğeler içeren besinlerin tüketilmesi oldukça önemlidir. Günümüzde nütrigenomik çalışmalar sonucu; besinlerin birçoğunun, genlerimize veya hormonal yanıtımıza etki ettiği bilinmektedir. Dolayısıyla, diyetlerimizin bu bilgiler ışığında diyetisyen kontrolünde bilinçli olarak düzenlenmesi, genel toplum sağlığının korunması ve geliştirilmesi açısından oldukça önemlidir.
Kişiselleştirilmiş Beslenme
Nutrigenetik genel itibariyle kişiselleştirilmiş beslenme ile ilişkilidir. Her insan genotipinin belirli bir diyetle ilişkilendirilebileceği fikri, son zamanlarda hızla ivme kazanmaktadır. Ancak bu görüş, şu an için “ana akım” arasında değildir. Bunun en önemli nedenlerinden biri, epigenetik yani ırsi olmayan özelliklerin, zamanla çevre etkisiyle fenotipte etkisini göstermesidir.
- Nütrigenomik ve nütrigenetiğin günlük hayata adapte olması için daha çok multidisipliner çalışmaya ve gözlem yapmak için zamana ihtiyaç vardır.
Cemal Kasnak, R. P. (2015). Doğal Antioksidanların Sınıflandırılması ve İnsan Sağlığına Etkileri . Türk Tarım- Gıda Bilim ve Teknoloji Dergisi, 227.
Coşkun, T. (2007). Nütrisyonel Genomik. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Dergisi, 47-66.
Elsamanoudy, A. Z. (2016). The Role of Nutrition Related Genes and Nutrigenetics in Understanding the Pathogenesis of Cancer. Journal of Microscopy and Ultrastructure, 115-122.
Praveen Sharma, S. D. (2017). Nutrigenomics and Nutrigenetics: New Insight in Disease Prevention and Cure. Ind J Clin Biochem , 371-373.
Vergeres, G. (2013). Nutrigenomics – Linking food to human metabolysm. Trends in Food Science & Technology, 6-12.