Kahvenin en aktif bileşeni olan kafein, metilksantin sınıfından bir kimyasaldır ve merkezi sinir sistemini uyarır. Dünyada en fazla tüketimi olan aktif farmakolojik ürünlerdendir. Kahve bitkisinde, kakao çekirdeklerinde, çay yaprakları ve kola meyvesinde bulunmakla birlikte, sentetik gıda olarak da üretilmektedir.
Literatürde, sağlıklı yetişkinler için kafein tüketimi günlük 400 mg ile sınırlandırılmıştır. 1 fincan kahvede (150 ml) 60-120 mg kafein vardır. Sindirim sistemine alındığında hızlıca dolaşıma karışarak 1-1,5 saat içerisinde kanda en yüksek seviyeye ulaşır. Karaciğerde metabolize olan kafeinin yarılanma ömrü 3-7 saat arasında değişiklik gösterir. Bu süre; yaş, cinsiyet, oral kontraseptif kullanımı, gebelik gibi etkiler nedeniyle bireyler arasında farklıdır. Örneğin, kadınlardaki yarılanma ömrü erkeklere kıyasla %20-30 daha hızlı gerçekleşir.
Günlük 500-600 mg’dan (4-7 kupa) fazla kafein tüketimi sağlık açısından risklidir. Kafeinin bazı yan etkileri; sinirlilik, uykusuzluk, diürez, aritmi, baş ağrısı, hızlı kalp atımı, artmış solunum ve sindirim sorunlarıdır. Çocuklarda taşikardi, aşırı kusma, kan basıncında akut yükselme ve diürez olası yan etkiler arasındadır.
Kafein oranları filtre kahvede 0,1 mg/100 ml’den daha azken, filtre edilmemiş kahvede 0,2-18 mg/100 ml arasındadır. Türk kahvesinin içeriğinde yüksek oranda kafestol ve kahveol bulunmaktadır.
- Yapılan araştırmaların sonucunda; tüketim miktarı ile ilişkili olarak kaynatılmış kahvenin total kolesterol ve HDL kolesterolü arttırdığı, filtre kahvenin ise kolesterolde çok az bir artmaya sebep olduğu kanılarına varılmıştır.
Kafeinin olası kardiyovasküler etkileri arasında; kalp yetmezliği, akut miyokard infarktüsü, koroner kalp hastalığı, aritmi, ani kalp durması, inme, kan basıncında artış ve hipertansiyon sayılabilir.
- Yapılan çalışmalarda; kahvenin menopoz sonrası kadınlarda inflamasyonu azaltarak, kardiyovasküler ve diğer inflamatuar hastalıklar için de riski düşürdüğü gösterilmiştir. Orta düzeyde (1-3 veya 3-4 kupa/gün) kahve tüketiminin, kadınlarda koroner kalp hastalığı riskini azalttığına dair çalışmalar vardır.
Kahve, enerji metabolizmasını ve termogenezi uyarır. Uygun dozlarda tüketildiği takdirde tip 2 diyabet üzerinde azaltıcı etkilere sahiptir. Yapılan bazı çalışmalar, kafeinsiz kahvenin tip 2 diyabet için olumlu etkileri olduğunu kanıtlar niteliktedir.
Klorojenik asidin, kafeinin ve kafeik asidin tip 2 diyabet üzerine etkilerini araştıran bazı çalışmalarda; klorojenik asidin, glikozun emilimini geciktirdiği ve glikoz fosfataz üzerinde azaltıcı etki gösterip karaciğerdeki glikoz salınımında azalmaya sebep olduğu gözlemlenmiştir. Kahvedeki bu bileşenin, vücuttaki yağlanmayı ve ağırlık kazanımında geciktirici etkiye sahip olduğu söylenmektedir.
Kahve bileşenlerinden biri olan magnezyumun da glikoz metabolizmasında kofaktör olarak insülin aktivasyonunda görev alması, tip 2 diyabet riskini azaltan bir diğer etkidir.
- Alzheimer Hastalığı
Beyinde amiloid beta içeren plaklar ile birlikte fosforlanmış tau proteinlerinden oluşan nörofibriller yumakların toksikasyonu ile karakterize olan Alzheimer hastalığında, kahvenin etkisi bazı araştırmacılar tarafından merak konusu olmuştur. Kahve tüketiminin, Alzheimer üzerinde yarar sağladığı bulunmuştur. Adenozin reseptör antagonisti olan kafein, kolinerjik nörotransmitter salınımını uyarır, beta amiloid indüklü nörotoksisiteyi önler. Antioksidan, antiinflamatuar ve glukoz kullanımı uyarma etkileriyle Alzheimer üzerinde tedavi edici bir etkiye sahiptir.
- Parkinson Hastalığı
Parkinson hastalığı; titreme, refleks bozukluğu, kas sertliği ve bradikinezi ile kendini gösteren, nöronal sistemlerdeki hasarla ortaya çıkan bir hastalıktır. Genlerdeki molekül değişmeleri, diyet ve yaşamsal alışkanlıklarının değişmesi, süt ürünleri tüketiminde artma, kahve tüketiminde azalma ve fiziksel aktivitedeki düşüş risk faktörlerindendir. Kahve, niasin içeriğinden dolayı dopamin üretimini yapan enzimlerin kofaktörü şeklinde indirekt etkide bulunabilmektedir. Bir çalışmada; 3 fincana kadar kahve tüketmenin Parkinson riskini azaltabileceği, 3 fincanı geçtiğinde ise riskin değişmediği görülmüştür.
- Amyotropik Lateral Skleroz (ALS)
ALS, motor nöron hasarına yol açan bir hastalıktır. Çok sık görülmemekle birlikte, henüz bilinen bir tedavisi bulunmamaktadır. Nörotoksinlere maruz kalmak, sigara, diyetsel etmenler hastalık risk faktörleri arasındadır. ALS vakalarının %10’u genetik faktörlüdür. Hastalığa sebep olduğu varsayılan eksitoksisite mekanizması, kafeinin adenozin reseptörlerine zıt etki göstermesi ile baskılanır ve motor nöronlar enteroksisiteden korunmuş olur.
- Multiple Skleroz (MS)
Santral sinir sistemini etkileyen MS, inflamasyon ve miyelinizasyon eksikliği ile karakterizedir. Görsel, kognitif ve psikiyatrik bozukluklar gibi birçok bulgu gözlenebilir.
- 210 MS hastası üzerinde yürütülen bir çalışmanın sonunda; bu kişilerin hastalık öncesi daha fazla kahve tüketmiş olduğu bulunmuştur. Kahvenin, tüketim süresi ve miktarının artması ile hastalığın riskinin arttığı sonucuna varılmıştır.
- 1372 hasta ile yürütülen bir diğer çalışmanın sonucunda ise; düzenli kahve tüketen kişilerde kahve tüketmeyenlere göre hastalık insidansı düşük bulunmuştur.
MS ile kahve tüketimini ilişkilendirmek için daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulmaktadır.
Gönder, M., & Şanlıer, N. (2014). Kahve Tüketimi ve Nörodejeneratif Hastalıklarla İlişkisi. Turkiye Klinikleri J Neur, 9(2), 67-72.
Oğuz, S., & Erdoğan, Z. (2016). Kahve Tüketiminin Kalp Sağlığı Üzerine Etkisi. Journal of Cardiovascular Nursing, 7(14), 136-139.
Turnbull, D., Rodricks, J. V., Mariano, G. F., & Chowdhury, F. (2017). Caffeine and cardiovascular health. Regulatory Toxicology and Pharmacology, 89, 165-185.