Bal; arıların çiçek nektarlarını ya da bitkilerdeki canlıların ürettikleri salgıları toplayıp, enzimatik değişikliğe uğratarak, peteklerde topladıkları bir gıdadır. Yüzyıllardan beri, yüksek besin değerine sahip olması sebebiyle ilaç ve gıda olarak kullanılmaktadır.
Ticari ballar, yaklaşık %38-40 oranında fruktoz, %28-30 oranında glukoz, %18-19 oranında su, az miktarda aminoasit, mineral madde (potasyum, magnezyum, kalsiyum, demir, fosfor), vitamin (biotin, tiamin, nikotinik asit, pantotenik asit, piroksidin ve folik asit) ve karbonhidratların sindirimini arttıran enzimler içerir. Koyu renkli ballar, açık renkli ballara göre daha yüksek miktarda fenolik madde ve mineral bulundurur.
Balın kuru maddesinin %95’i karbonhidrat olup, en fazla bulunan mineral potasyumdur. Fruktoz ve glukoz gibi monosakkaritlerin yanı sıra, yavaş metabolize olan trisakkaritleri de içerir. İçeriğindeki bu bileşikler; asidoz ve ketosiz oluşumunu engellemekte, gıda lifi olmaları sebebiyle de, vücudun su ve elektrolit dengesini sağlamaktadır.
- Hayvan modellerinde yapılan araştırmalar; artan bal alımıyla beraber, kalsiyum emiliminin de arttığını göstermektedir.
Yapılan bir deney sonucunda, bal ile beslenen 1 yaş üstü bebeklerde; kalsiyum alımı, daha iyi cilt rengi, hastalıklara daha az yatkınlık ve sabit ağırlık artışı sağlandığını, içerisindeki oligosakkaritlerin bağırsak florasını etkilemesi nedeniyle de, sindirim problemleri yaşamadıkları bildirilmiştir. Aynı zamanda, 1 yaş üstü bebek ve çocuklarda bal kullanımının, bakterilerin neden olduğu diyare süresini kısalttığı tespit edilmiştir.
Bal’ın Hastalıklar Üzerine Etkileri
- Bal, geçmiş yıllarda gastrointestinal sistem rahatsızlıklarının tedavisinde kullanılmıştır. Yapılan çalışmalar; balın mide lezyonlarında gastrik koruma sağladığı, bağırsak problemleri ve yaraların tedavisinde antimikrobiyal etki gösterdiğini bildirmektedir. Bu koruyucu etkisi, antioksidan özelliğinden kaynaklanmaktadır.
- Balın prebiyotik içeriğinin, bağırsak mikrobiyotasında yer alan bazı yararlı bakterilerin sayılarını 100 kat arttırdığı bilinmektedir. Baldaki flavonoidler, koroner vazodilatasyonu (damar genişlemesi) geliştirir, LDL* oksidasyonunu önler, HDL*’yi arttırır ve endotel fonksiyonları iyileştirir.
- Hintliler, geçmişten bu yana göz hastalıklarını tedavi etmek için, göz damlası olarak doğal bal kullanmaktadır. Yapılan bir araştırma; yaklaşık %50 su içeren bal çözeltisiyle, göz kapağı altına yapılan bal uygulamasının, antibakteriyel ve antifungal etki gösterdiğini bildirmiştir.
- Bal, boğazın iç tabakasını kaplayıp, zararlı mikroorganizmaları yok eder ve boğazı rahatlatır. Bu sebeple, WHO*, antimikrobiyal ve öksürük giderici özelliği gösteren balı, 1 yaş üstü çocuklarda soğuk algınlığı ve öksürük tedavisinde önermektedir.
Şeker Mi? Bal Mı?
Suni şeker yerine bal kullanımının en önemli yararı; baldaki ana şeker bileşenlerinin monosakkarit (basit şeker) yapısında bulunmasıdır. Rafine şekerdeki moleküllerin, emilmeden önce basit biçimlere dönüşüp sindirilmesi gerekirken, baldaki monosakkaritler vücut sisteminde doğrudan emilebilmektedir.
Baldaki früktoz hepatositlerde glikokinazı uyarır, glikokinaz ise; karaciğerde, glikozun glikojen olarak depolanmasında rol oynar.
- Bal, diyabetik diyette, şeker yerine iyi bir alternatif midir?
Balın yüksek karbonhidrat içeriği nedeniyle, diyabet hastalarının diyetlerinde kullanamayacağı yönündeki söylemler oldukça yaygındır. Vücutta antioksidan savunma sisteminin kapasitesini aşması veya serbest radikallerin artması halinde, oksidatif stres sonucu patolojik durumlar ortaya çıkar. Oksidatif stres, diyabet gelişiminden de sorumludur. Bu nedenle, balın antioksidan etkisi oldukça önemlidir.
- Yapılan bir çalışmada; bal kullanımının, sükroz ile karşılaştırıldığında, daha fazla insülin yükselmesine sebep olmuş ve sonuçta plazma glukoz seviyesi daha düşük çıkmıştır. Erejuwa ve arkadaşları tarafından incelenen bilimsel çalışmalar, balın hipoglisemik etkisi olduğunu göstermektedir. Diyabet hastalarında, diyette bal kullanımını inceleyen araştırmalar yetersiz olsa da, yayınlanan sonuçlar balın olumlu etkilerinden bahsetmektedir.
Unutulmamalıdır ki; bal, glisemik indeksi yüksek besinler arasında yer almaktadır. Bu sebeple, özellikle diyabetik bireyler tarafından kontrollü bir şekilde tüketilmelidir. Balın, diyabet komplikasyonlarını azaltma potansiyeline sahip, antidiyabetik ajan olabileceğini bildiren bilimsel çalışmalar mevcut olsa da, yetersizdir. Daha net sonuçlar için, bal tüketimi ve diyabet hastalığı üzerine uzun süreli deneyler geliştirilmelidir.
- Sonuç olarak; yapılan çalışmalar balın iyi bir enerji kaynağı, aynı zamanda çoğu rahatsızlık için alternatif ve ekonomik bir ilaç olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla, tatlı ve şekerli gıdalar yemeye eğilimli bireyler için, rafine şekerin yerine balın kullanılabilirliğini arttırmak iyi bir seçenek olacaktır.
LDL: Düşük yoğunluklu lipoprotein
WHO: Dünya Sağlık Örgütü
ml: mililitre
Aker, D. (2016). Farklı Botanik Kaynaklardan Elde Edilen Balların Antioksidan Kapasitesinin Araştırılması. On Dokuz Mayıs Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. Samsun.
Bobiş, O., Moise, A., & Dezmirean, D. (2018). Honey and Diabetes: The Importance of Natural Simple Sugars in Diet for Preventing and Treating Different Type of Diabetes. Oxidative Medicine and Cellular Longevity Volume.
Doğan, H. (2014). Çiçek Ballarının Kimyasal, Fiziksel ve Antimikrobiyal Özelliklerinin Belirlenmesi. Atatürk Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi. Erzurum.
Pasupuleti, V., Sammugam, L., Ramesh, N., & Gan, S. (2017). Honey, Propolis, and Royal Jelly: A Comprehensive Review of Their Biological Actions and Health Benefits. Hindawi.